“Türk halkını kimse “ölümü gösterip sıtmaya razı edemeyecektir”



“Kuvayı-ı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak temel esastır.”

Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ve Bakanları, kısaca AKP iktidarı ile ilgili yolsuzluk, rüşvet, kara para aklama olayları hem nitelik, hem nicelik bakımından ulusal boyutları aşmış uluslararası boyutlara ulaşmıştır.

Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan arasında olduğu iddia edilen telefon kayıtlarının ortaya çıkması, adaletsizlik ve yolsuzluğun ulaştığı boyutların tarihin bugüne değin kaydetmediği bir korkunçluk ölçüsünde olduğunu gözler önüne sermiştir.

Dünya Tarihinde kurulan Faşist rejimlerin hiç biri, ölçüsüz, pervasız bir hırsızlığın ve yağmanın üzerini örtmek, kanıtlarını yok etmek amacı ile kurulmamıştır. Ülkemizde AKP İktidarı üzerinden ve AKP eliyle inşa edilen faşizm ise hırsızlığın, yolsuzluğun üzerini örtmek ve kurduğu soygun, talan çarklarını çevirmek, meşruiyetini korumak amacıyla her türlü Siyasi sahtekârlığı, değişik kılıflarla sahneye sürmektedir.

AKP İktidarı, bu süreçte kendine engel olma olasılığı bulunan, ayağına dolanan, ilgili tüm kurumlardaki yetkili-yetkisiz her düzeydeki kamu görevlilerinin, görev yerlerini ve görev alanlarını değiştirmektedir. Bu kıyımla eş zamanlı olarak her türlü yasal düzenleme yapılarak, anayasaya aykırılığı bilindiği halde hırsızlığın, yolsuzluğun üzerini örtecek yeni yasalar çıkartılarak, yaptıklarına kılıf oluşturmayı da sürdürmektedir. Suçunu örtme telâşı içinde, ortalığa saçılan pislikleri toparlayabilmek için yaptıkları düzenleme, eylem ve sözleri ise, yeni ve başka suçların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Tüm bunlar olurken TBMM deki Muhalefet özellikle ana muhalefet ne yapıyor? Yalnızca eleştiriyor, şikâyet ediyor, olan biteni seyrediyor. “Hele bekleyelim, savcılıklardan “fezlekeler” meclise gelsin” aldatma ve yalanına sığınarak, AKP iktidarının kendini aklamasına, aklanmasına yadsınamaz değerde katkı sunmaktadırlar.

Şu gerçeğin altını özellikle çizelim. Başbakan ve bakanların işledikleri görevleri ile ilgili suçların soruşturulabileceği ilk yer, makam TBMM'dir. Kim ki bunun aksini iddia ederse, boyutları, niteliği ile siyasal olan bu soruşturmayı CUMHURİYET SAVCILARINA havale ediyorsa, suçluların aklanmasını istemektedir! C. Savcılarının hazırlayacağı “FEZLEKE” bir durum tespitidir. Bu tespitin işlerliği ancak Türkiye Büyük Millet Meclisinin (TBMM)kararı ile mümkündür.

Bilindiği üzere, Yolsuzluk, rüşvet, görevi kötüye kullanma suçunu işleyen bazı bakanlarla ilgili savcılık tarafından düzenlenen fezlekeler Adalet Bakanlığı’na gönderilmişti. Hukuken ve de usulen bakanlığın bu fezlekeleri Başkanlığına göndermesi gerekirken, bunları göndermemiş, üstüne üstlük kendisi hakkındaki fezlekeyi de savcılığa aynen iade ederek hem davacı hem de kadı olmuştu. Demek ki “fezleke” beklemek, balığın kavağa çıkmasını beklemektir!

T.C. Anayasasının 100. Maddesi yolsuzluk, rüşvet, görevi kötüye kullanma suçunu işlediği iddia edilen Başbakan ve Bakanlar hakkında yapılacak soruşturmanın nasıl yapılacağını çok açık ve net olarak belirtmektedir.

Meclis Soruşturması- Madde 100: “Başbakan veya Bakanlar hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az onda birinin vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilir. Meclis, bu istemi en geç bir ay içinde görüşür ve gizli oyla karara bağlar”. Yani açık bir anlatımla, “olay gerçekleştiği sırada başbakan ve bakan olan kişilerle ilgili yolsuzluk, rüşvet, görevi kötüye kullanma iddialarının TBMM’de soruşturulabilmesi için en az 55 milletvekilinin, atılı iddiaları açık seçik ortaya koyan bir önerge vermesi yeterli”

“TBMM’ye fezleke gelmesi gerekiyor” diyenler açıkça kendilerine oy veren ve umut bekleyen halka yalan söyleyerek aldatıp, avutmaktadırlar.

Eğer 55 namus erbabı muhalefet milletvekili imza verirse, Anayasa gereği konu bir ay içinde TBMM de görüşülmek zorunda. Henüz geç kalınmış sayılmaz. Bu gün(26 Şubat)önerge verilmez, şikâyet, seyir ve gereksiz laf yarıştırma ile zaman yitirilirse iktidar kendi kendini aklamak için yeterli zamanı ve zemini kazanacak, kaybettiği meşruiyetini elde edebilmek için gereken her düzenbazlığa başvurmasına olanak sağlanacaktır.

Muhalefet, özellikle ana muhalefet halka yalan söyleyerek aldatmaktan, avutmaktan, kandırmaktan vazgeçmeli halkımıza kurulmuş ve kurulacak tuzakları engelleme görevini ivedilikle yerine getirmelidir. Bu eleştirimizi acımasız bulanlara birkaç örnek vermek isteriz.

Yargıyı doğrudan başbakana bağlayan, iktidar partisi dışındaki bütün parti ve milletvekillerinin de varoluş nedenlerini ortadan kaldıran HSYK yasası TBMM de kabul edildi. TBMM de siyasal Partilerin sandalye dağılımı şöyle. *AKP- 319, * CHP- 134, * MHP 52, * BDP- 26,* HDP- 4, * Bağımsız- 13

HSYK düzenlemesindeki oy dağılımı ise şöyle: Kullanılan oy sayısı: 238. Kabul: 210. Ret: 28

Özel hayatın gizliliğinin ihlali durumlarında internete erişimin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) tarafından önlenmesinin de öngörüldüğü125 maddelik kanun tasarısı TBMM de kabul edildi. Oy kullanılan oy: 229, 208 kabul, 21 ret.

TBMM Genel Kurulu'nda, özel yetkili mahkemelerin (ÖYM) tümüyle kaldırılmasını da içeren Yeni Demokratikleşme Paketi, 20 ret oyuna karşı 200 oyla kabul edildi.

AKP'nin 319 Milletvekiline karşılık, Muhalefet Milletvekili toplamı ise CHP 134, MHP 52, BDP 26, HDP 4 ve Bağımsız 13 = 229 dur.

Bu tablo acı, acı olduğu kadar iç kanatıcıdır. Halkın hak ve çıkarlarını korumak, Cumhuriyeti, Cumhuriyetin temel değerlerini, Türk devrimini, karşı devrimin yıkıcılığına karşı savunmak üzere seçtiğimiz, bir asgari ücretlinin 30 katı tutarında maaş ödediğimiz milletvekilleri, rejimi kökten değiştirebilecek girişimler karşısında ilgisiz, lakayt, gayri ciddi bir duruş sergiliyorlar.

Bu tablo, muhalefetin; iktidarın gitmesini istemediğini, yolsuzluk, rüşvet, hırsızlık iddiaları ile köşeye sıkışmış olan AKP iktidarına can simidi ile destek vermekte olduğunu göstermektedir.

Hiç kimse, özellikle İktidar ve muhalefet asla unutmamalı. Türk halkı ne meşruiyetini yitirmiş bu iktidara, ne de iktidara can simidi görevi yapan muhalefete teslim olmuş değildir. Demokrasi ve hukuk içinde değişik seçenekler mutlaka ortaya çıkarılacaktır

Yine unutulmamalı ki, Türk halkını kimse “ölümü gösterip sıtmaya razı edemeyecektir”. Yani kimse meşruiyetini yitirmiş hükümetin yerine zararsızlaştırılmış, uysallaştırılmış, cemaat ve bölücülerle hemhal, sözde halkçı seçeneklerle halkımıza yeni tuzaklar kuramayacaktır.

Çünkü Amasya da, Sivas’ta haykırdığımız gibi, bu gün bir kez daha haykırıyoruz. “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır.” “Kuvayı Milliye'yi tek kuvvet tanımak ve milli iradeyi hâkim kılmak temel esastır.” “Her türlü yabancı işgal ve müdahalesine karşı millet top yekûn kendisini savunacak ve direnecektir.”

YÖNETİM KURULU ADINA:

 Mahmut ÖZYÜREK

ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ

ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)