Mandacılar Ekmel'i Niçin Destekliyorlar?


Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda sadece sömürgecilikle mücadele etmemiş, mandacılıkla da çetin bir uğraş vermiştir.

Atatürk’ün ölümünden sonra ise O’nun kurduğu parti mandacılar tarafından teslim alınmış, Amerika ile yapılan İkili Anlaşmalarla ülkemiz emperyalizmin kuyruğuna takılmıştır.

Daha sonra çok partili rejim adı altında mandacılar iktidarı işbirlikçilere terk etmişlerdir.

Mandacılığın ana karakteri, Batı kaynaklı sosyal demokrat, demokratik sol ya da liberal söylemlerdir.

Bunlar iktidarı işbirlikçilere teslim ettiklerinden beri devamlı muhalefette kalmışlar, yönlerini hep Batıya çevirmişler, işbirlikçilerin ülkeyi uçuruma sürükleyen her türlü uygulamasına seyirci olmuşlardır.

Atatürkçülüğü Batılılaşma ve kapitalistleşme olarak dayatmaktadırlar. Kısacası mandacılar iflah olmaz kapitalist sistem savunucularıdır.

Ülke sorunlarının çözümünü daima Batıda ararlar; çünkü bilirler ki kendi halkları adam olmaz.

Tam bağımsızlığı anlayamadıkları için, mandacıların en büyük korkusu Atatürkçülüktür, Altı Ok’tur.

Günümüzdeki mandacılık anlayışı Cumhuriyet dönemindeki mandacılıktan daha tehlikelidir; çünkü Atatürkçü söylemleri maske olarak kullanır.

Siyasal Partilerin ve Demokratik Kitle örgütlerinin, sendikaların büyük bir kısmının yönetimini mandacılar işgal etmektedir.

Bu sayede halkın devrimci potansiyeli sürekli eritilmektedir.

Bu nedenlerle EKMELEDDİN İHSANOĞLU mandacılar için biçilmiş kaftandır..

Son sözü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’e bırakalım.

"Türkiye'yi yok etmeye girişenler, Türkiye'nin ortadan kaldırılmasında çıkar ve hayat görenler, zararlı olmaktan çıkmışlar, aralarında çıkarları paylaşarak, birleşmiş ve ittifak etmişlerdir. Ve bunun sonucu olarak, birçok zekâlar, duygular, fikirler,Türkiye'nin yok edilmesi noktasında yoğunlaştırılmıştır. Ve bu yoğunlaşma, yüzyıllar geçtikçe oluşan kuşaklarda, adeta tahrip edici bir gelenek biçimine dönüşmüştür. Ve bu geleneğin, Türkiye'nin hayatına ve varlığına aralıksız uygulanması sonucunda, nihayet Türkiye'yi ıslah etmek, Türkiye'yi uygarlaştırmak gibi birtakım bahanelerle, Türkiye'nin iç hayatına, iç yönetimine islemiş ve sızmışlardır. Böyle elverişli bir zemin hazırlamak güç ve kuvvetini elde etmişlerdir."

"...Oysa güç ve kuvvet, Türkiye'de ve Türkiye halkında olan gelişme cevherine, zehirli ve yakıcı bir sıvı katmıştır.

Bunun etkisi altında kalarak, milletin en çok da yöneticilerin zihinleri tamamen bozulmuştur.

Artık durumu düzeltmek, hayat bulmak, insan olmak İçin, mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün isleri Avrupa’nın emellerine uygun yürütmek, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi birtakım zihniyetler ortaya çıktı.

Oysa hangi istiklal vardır ki yabancıların nasihatleriyle, yabancıların planlarıyla yükselebilsin? Tarih böyle bir olay kaydetmemiştir. Tarihte, böyle bir olay yaratmaya kalkışanlar, zehirli sonuçlarla karşılaşmışlardır. İşte Türkiye de, bu yanlış zihniyetle sakat olan bazı yöneticiler yüzünden, her saat, her gün, her yüzyıl, biraz daha çok gerilemiş, daha çok düşmüştür."

"... Bu düşüşün çıkış noktası korkuyla, aczle başlamıştır. Türkiye'nin, Türk halkının nasılsa başına geçmiş olan birtakım insanlar, galip düşmanlar karşısında, susmaya mahkûmmuş gibi, Türkiye'yi atıl ve çekingen bir halde tutuyorlardı. Memleketin ve milletin çıkarlarının gerektiğini yapmakta korkak ve mütereddit idiler. Türkiye'de fikir adamları, âdeta kendi kendilerine hakaret ediyorlardı. DİYORLAR Kİ: "BİZ ADAM DEĞİLİZ VE OLAMAYIZ. KENDİ KENDİMİZE ADAM OLMAMIZA İHTİMAL YOKTUR". BİZİM CANİMİZİ, TARİHİMİZİ, VARLIĞIMIZI BİZE DÜŞMAN OLAN, DÜŞMAN OLDUĞUNDAN HİÇ ŞÜPHE EDİLMEYEN AVRUPALILARA,KAYITSIZ ŞARTSIZ BIRAKMAK İSTİYORLARDI" ONLAR BİZİ İDARE ETSİN" DİYORLARDI..."

Gazi Mustafa Kemal


Mahmut ÖZYÜREK

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)