Kendinizi Türkiye’de Hissettiren Ülke!

Zvornik ve Arnavutların yoğun olarak yaşadığı Bornovat Sırp yerleşimlerini geçerek, Kosova sınır kapısına ulaştık. Sırplar henüz Kosova’nın bağımsızlığını tanımadığından; sınır kapısında ülke bayrakları yoktu.

Kosova 1999-2008 arasında Birleşmiş Milletler idaresinde kaldı. 17 Şubat 2008’de tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etti.

Bağımsızlık ilanıyla denetim, Birleşmiş Milletler’den Avrupa Birliği’ne geçti. Kosova ile Sırbistan arasındaki özerk bölge sınırı, devlet sınırı oldu.

Kosova’daki Avrupa Birliği Temsilciliği, Uluslar arası Sivil Temsilcilik adıyla varlığını sürdürdü.

10 Eylül 2012’den itibaren gözetimli bağımsızlık sona erdirildi. Şimdi tam bağımsız olarak varlığını sürdürmekte.

2 milyon nüfuslu 10.887 km. karelik Kosova, dünyanın en yeni devletidir.

İllirya, Roma, Hun, Avarlar, 7. yüzyıl Slavlar, Ortaçağ süresince Bizans, daha sonra Franklar, 1. Bulgar Devleti, Macaristan Krallığı, Sırp Despotluğu derken 1389, kesin olarak 1521’de. Osmanlı hakimiyetine girdi. 30 Mayıs 1913’de Londra Antlaşmasıyla, Sırbistan Krallığı’na bırakıldı.

Sınırı geçtikten 10 dakika sonra, Kosova’nın başkenti, 600 bin nüfuslu, Arnavutça ‘’bozuk mevsim’’ anlamına gelen Priştine’ye ulaştık.

Bozuk mevsin adı verilmesinin sebebi; hava sıcaklığının gün içinde değişkenlik göstermesindendir.

Priştine nüfusu, çoğunluğu Arnavut olmak üzere; Türk, Boşnak, Sırp ve Romlardan oluşur.

Biz, şehir merkezinden doğruca 1. Kosova Savaşı’nda öldürülen 1. Murat’ın Kosova Ovası’ndaki türbesine gittik.

Murat Hüdavandigar’ın iç organları, savaşta vurulduğu yere gömüldü. Oğlu Yıldırım Beyazıd buraya bir türbe yaptırttı. Türbedarların mezarları türbenin bahçesindedir. Şu anda yaşayan türbedar, konuklarla sohbet etti.

Türbenin yanındaki kültür merkezi’ndeki rehber, Osmanlı ordusunun yapısı hakkında bilgilendirme yaptı.

1. Murat’ın Bursa Çekirge’ye götürülen naaşı, burada yaptırılan türbeye gömüldü.

Priştine’den ayrılan grup, Türklerin en yoğun bulunduğu, Kosova’nın 2. büyük şehri, 200 bin nüfuslu Prizren’e geçti.

Prizren, Arnavutluk ve Makedonya ile sınır komşusudur. Priştine’yi oluşturan milliyetlerin aynısı burada mevcuttur. Ek olarak Fandalar(Katolik Arnavutlar) bulunur.

Şehrin ismi, bir dilbilimciye göre; ‘’büyük kale’’ anlamındaki pri ile zerenda’nın birleşmesinden ortaya çıkmıştır.

Şehrin merkezinden, Şar Dağı’ndaki heybetli kaleyi görmek mümkün. Burada, Üsküp’e geç saatlerde ulaşılacağı için, akşam yemeği alındı. Lokantada çalan Arnavut sanatçı İsmet Peja’nın müziği, bazı konukların dikkatini çekti. Dedeleri bu topraklardan göç etmek zorunda kalan konuklardan bazıları, benzer müziği çocukluklarında, düğün derneklerde işittikleri için anımsadılar. Sanatçının adını öğrenerek, CD’sinden edinmek istediler. Şehir içindeki Müzik dükkanında, sanatçının kasetleri satılmadığı için edinemediler.
Şehir içindeki cami ve kiliseler, Akdere üzerindeki Osmanlı köprüsü ziyaret edildi.

Hemen hemen sokakta dolaşanların tümü Türkçe konuşuyordu. Sonradan Prizren’de hangi milliyetten olunursa olunsun, anlaşma dilinin Türkçe olduğunu öğrendik

Ercan Elez, Cengiz Oktay, Filiz ve Seval Oskan, Prizren’in kurtuluşunda önemli rol oynayan kahramanın, heykeli önünde birlikte poz verdiler.

Ulusal Eğitimciler, sahibi Türk olan Üsküp’teki otele geç vakitte ulaştılar.








Haber ve fotoğraf : Osman Gazi Oktay

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)