Havuz Problemi (!)



17 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu başladıktan kısa bir süre sonra durumdan haberdar olan eski başvekil ile oğlu Bilal Erdoğan arasında yapılan telefon görüşmelerine ait ses kayıtlarının internete düşmesi üzerine,yeni şafak gazetesi ( pardon müsveddesi ) merkezden aldığı emir ve talimatlar doğrultusunda ses kayıtları için montaj / dublaj tezini ileri sürerek bu iddiaları " personel maaşlarının doğrudan Halkbank`ın kasasından ödeme hususunda kendisine bahşedilen ballı imtiyazın bir gereği olarak " şanına yakışır biçimde (!) yalanlamıştı.

Yönetmenliğini Barry Levinson'un yapımcılığını Robert De Niro`nun üstlendiği Hilary Henkin ve David Mamet'in senaryosunu yazdığı 1997 yapımı Başkan`ın Adamları orijinal adıyla " Wag The Dog " isimli politik gerilim tarzında çekilen sinema filminde; seçimlere hazırlanan ABD Başkanı`nın, Beyaz Saraya ziyarete gelen stajyer bir kızı taciz etmesi skandalının basına yansımasıyla birlikte bu durumu geçiştirmek ve ahlaki değerleri özümsemiş geniş seçmen kitlesinin önünde politik imajının hızlı biçimde erimesine engel olabilmek ve ülkeyi herkesin dikkatini çekebilecek şekilde ani olarak başka bir gündeme kanalize etmek amacıyla Arnavutluk üzerinde Hollywood stüdyolarında tezgahlanan sahte ve tamamen kurgusal bir savaş senaryosuyla seçim öncesi başkanın üstelikte başkanlık ofisinde bir kızı taciz ettiği iddialarını seçmen kitlesinin zihninden silerek başkanın seçim yarışından zaferle çıkmasını temin etme tarzında çalışan bizde ki bilinen tabiriyle algı operasyonlarını yöneten aktif bir ekip tarafından kontrol edilen “ doğrudan parti çıkarları ve menfaatleri istikametinde toplumsal algıları yönlendirmeyi hedefleyen “ başbakanlık ofisinde konuşlanmış her durum ve ortamda gerekli görülen hallede başbakanlık yada bizatihi başbakan ve efradının dahil olduğu siyasi itibar yada imajını zedeleyecek hadiselerde basın yayın organları aracılığıyla mevcut durumun geçiştirilmesi ve tarafların kamuoyu baskısı altında ezilmesinin engellenmesi yada ulusal yada uluslararası düzeyde bariz bir suç işlediği enformasyon kanalıyla ifşa olması süreciyle birlikte kaybedilen sosyal desteğin yeniden telafi edilmesi amacıyla örtülü ödenekten istihdam edilen yayın organları aynı merkez tarafından üretilen ısmarlama manşet ve haber içerikleriyle benzer hikayeleri ısrarla gündeme getiriyordu.

Tek adama dayalı dikta otoritesinin tetikçi borazancıları sınıfında layık-ı vechi ile şeref haysiyet ve onurunu çirkeflik pazarına çıkaran bu basılı yalan mecmuası Başbakan ve oğlu Bilal arasında geçen telefon görüşmesinin kurgulanmış ve dijital ses teknikleriyle montajlanarak sunulduğunu iddia ederken,bu iddiasını doğrulamak maksadıyla delil mahiyetinde iki tarafın konuşmalarında ismi geçen ve konuşmanın içeriğinde gayet net bir şekilde anlaşıldığı üzere “ paraların sıfırlanması bahsiyle alakalı olarak yapılması gereken işlemlere ait talimatların görüşme esnasında İstanbul`da bulunan Bilal oğlana ulaştırması vazifesi alan Sümeyye`nin vakit kaybetmeden uçağa atlayıp İstanbul`a gittiği ve başvekil`in kısıklı`da ki ikametinde kardeşi Bilal`e sıfırlama operasyonunda eşlik ettiği anlaşıldığından ötürü “ herkesçe sabit olan bu realiteyi yalanlamak babında “ başvekil ve Bilal oğlan arasında geçtiği iddia edilen telefon görüşmesi esnasında Sümeyye`nin yine ses kayıtlarında geçtiği üzere İstanbul`a hareket etmediğini belgeleyebilmek kaygısıyla Başbakan`ın kızı Sümeyye'nin tarafların görüşme yaptığı esnada İstanbul`da bulunmadığı tezini ileri sürerek bu iddiasını desteklemeye yönelik olarak Sümeyye'nın farklı programlarda olduğunu gösteren fotoğraf karelerini paylaşıyordu.

Herkesin malumu olduğu üzere internete düşen ses kayıtlarına göre başbakan oğlu Bilal Erdoğan`ı arayıp operasyon hakkında kısa bir malumat verdikten sonra evdeki paranın tamamen sıfırlanması bir şekilde evden çıkarılması talimatı veriyor ve paranın farklı kaynaklara nakliyle ilgili olarak gerekli bilgileri vermesi için Sümeyye' yi ( kızı ) İstanbul`a göndereceğini belirtiyor. Gün içinde yapılan diğer görüşmelerde oğluna Sümeyye`nin gelip gelmediğini soruyor ve oğlu Bilal Sümeyye`nin İstanbul'a indiğini eve gelmek üzere olduğunu belirtiyor. İlerleyen vakitlerde ikilinin yaptığı görüşmeye ait internete düşen ses kaydında ise Başbakan`ın Sümeyye yanında mı sorusuna “ evet baba yanımda çağırayım mı “ şeklinde cevap vererek Sümeyye`nin İstanbul`da dolayısıyla da yanında olduğunu teyit ediyordu

Başbakan ve oğlu Bilal arasında gün içinde yapılan 3–4 telefon görüşmesinde Sümeyye Erdoğan`ın Ankara`dan İstanbul`a gittiği ve 17 aralık 2013 tarihinde sabahın erken saatlerinde başlatılan yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan kısa bir süre sonra İstanbul`da ağabeyi Bilal`in yanında olduğu karşılıklı diyaloglardan net bir biçimde anlaşılıyor olmasına rağmen ;

Eski Başvekil`in büyük şehir belediye başkanlığı döneminden itibaren kamu kaynakları üzerinden beslenen Albayrak sülalesinin veli nimetine karşı minnet ve diyet borcunu ödemek için cebren üstlendiği dalkavukluk vazifesinin hakkını verebilmek için seferber olan müsveddelik mecmuası yeni şafak Sümeyye Erdoğan`ın 17 aralık günü İstanbul`a hareket ettiği şeklindeki diyalogtan yola çıkarak “ o gün telefon görüşmelerinin yapıldığı saatlerde yada aynı zaman dilimleri içinde Sümeyye`nin aslında İstanbul`a hareket etmediğini ve günlük programında babasının yanından ayrılmadığını belgelemek için başbakan`ın şeb-i arzu töreni için Konya`da bulunduğu zaman dilimi içinde kızı Sümeyye Erdoğan`la birlikte görüldüğü fotoğraf karelerini yayınlıyor ve Sümeyye şeb-i aruz törenleri için babasıyla birlikte Konya`da bulunduğu halde nasıl aynı zamanda İstanbul`da olabiliyor sorunu yönelterek saf zihinlere :

“ Sümeyye Erdoğan, Başbakan ve oğlu Bilal arasında geçen ses kayıtlarında geçtiği şeklin aksine 17 aralık günü şeb-i aruz törenleri için babasıyla birlikte Konya`da bulunduğu için haliyle İstanbul`a hiç gitmediği ve böylece bu görüşmenin düzmece olduğu ve çeşitli ses teknikleriyle zaman ve mekan hesaplamaları yapılmadan kurgulanıp montajlandığı mesajını iletiyordu

Ancak kendini çok akıllı ve kendinden başka herkesi aptal zanneden yeni şafak müsveddesinin başbakan ve oğlu arasında yapılan görüşmenin aslında hiç olmadığını ve masa başından tertiplendiğini belgelemek amacıyla delil mahiyetinde yayımladığı başbakan ve kızı Sümeyye Erdoğan`ın şeb-i aruz törenleri vesilesiyle Konya`da bir arada görüldüğü fotoğraflar 2013 yılında değil bir önceki sene yanı 17 aralık 2012 tarihine denk gelen Şeb-i Aruz törenlerinde çekilen fotoğraflarıydı

Özet olarak eski başvekil ve Bilal oğlan arasında cereyan eden sıfırlama bahisli telefon görüşmesinde adı geçen ve babasından aldığı talimatla ilk uçakla İstanbul`a hareket ederek Üsküdar kısıklıda ki ikamet noktasında ağabeyi Bilal ile buluştuğu konuşmanın içeriğinden net biçimde anlaşılan Sümeyye'nin iddia edildiği gibi görüşme günü aslında İstanbul`a hiç gitmediği aksine her sene Aralık ayının 2.haftasında Mevlana'nın doğum yıl dönümü münasebetiyle düzenlenen şeb-i aruz törenlerinde ki programında babasına refakat ettiğini ispat etmek mahiyetinde Başbakan ve kızı Sümeyye`nin Konya havaalanında itibaren şeb-i aruz törenlerin yapıldığı ana kadar gün içerisinde bir arada bulunduğu farklı mekanlara ait boy boy fotoğraflar yayınlayarak “ bu ses kayıtlarını tek merkezden stüdyo ortamında zaman ve mekan ayrıntısına dikkat edilmeden hazırlandığı ses kaydında geçtiği üzere Sümeyye Erdoğan`ın babasının talimatıyla görüşmenin yapıldığı 17 Aralık günü İstanbul`a gitmediği ve tüm gün boyunca şeb-i aruz törenleri için Konya`da bulunan babasına eşlik ettiğini ileri sürerek ses kayıtlarında geçen zaman ve makan ayrıntılarının Sümeyye`nin günlük programıyla uyuşmadığını iddia edip kendilerince ses kayıtlarının kurgusal bir montaj hatta dublaj çalışması olduğu ve seçim sonuçlarını etkileme yönelik siyasi bir linç kampanyasının ürünü olduğunu ispat etmek amacıyla yayınladığı ve Sümeyye`yi Konya`da babasının yanında gösterdiği fotoğraflar hadisenin cereyan ettiği “ 17 aralık 2013 “ tarihine değil şeb-i aruz törenlerinin bir önceki yıl,yani “ 17 aralık 2012 “ tarihinde yapılan programa ait idi.

Hasılı kelam Albayrak sülalesi yalan dolan zarar ve ziyan çarkının kirli dişleri arasında yer almanın verdiği suçluluk psikolojinin beraberinde getirdiği yargılanma ve hesap verme korkusuyla “ AKP iktidarı eliyle kurgulanan ve sistematik biçimde işletilen rant ekonomisinin sekteye uğramaması “ amacıyla tek adam otoritesi tarafından kendileri biçilen “ sosyolojik algıları değiştirmeye yönelik yalan ve iftira içerikli yayın yapma “ misyonunun bir gereği olarak acil koduyla ülke gündemini derinlemesine sarsan milyar dolarlık nakdin üstelikte başbakanın konutundan sıfırlanması rezaletini sulandırmak ve hakikatleri saptırmak gayesiyle alel acele icra ettikleri saf zihinleri bulandırma operasyonlarını belgelemek maksadıyla bahsi geçen programın bir yıl öncesine ait fotoğrafları yayımlayarak “ malum zihniyete olan bağlılığını bir kez daha ispat etmiş oluyordu..

Basın yayın organlarının tamamının merkezi idarenin güdümünde olmaya ve daima aynı istikametini kalmaya zorlayan aksi beyan yada davranışlarda bulunan basılı yada görsel haber kaynaklarının tamamını empoze edilen siyaset ekseninde hizaya getirmeyi amaçlayan ve bu uğurda kamusal kaynak ve imkanları alçakça ve kalleşçe sömürmesi asla sorgulanamayan iktidarının varlığı ve devamlılığı için tehdit olarak gören ve aleni biçimde kamuoyu önünde bu ve benzeri kin ve nefret söylemlerini defaatle tekrar etmekten yüksünmeyen “ 13 yıl süresince aheste adımlarla ele geçirdiği ve tamamen kendi kontrolüne aldığı idari yapının tüm argümanlarını zihninde kurguladığı tek adama dayalı totaliter rejim yoluna engel koyma ihtimali bulunan ulusal yada yerel medya araçları başta olmak üzere internet üzerinde farklı fikirler ve düşüncelerin paylaşıldığı sosyal mecralara varıncaya kadar “ zatını ve hükümranlığını rahatsız eden 140 karakterden oluşan tek bir cümleye dahi “ tahammülsüz ve düşmanca tavırlar sergileyen toplumun tüm kesimlerini hanedanlık esasına dayalı oligarşik düzene riayet etmesini isteyen ve bu uğurda kendine muhalif olarak bellediği her sesi kesmek amacıyla anayasal yetki ve sınırlarını aşarak bağımsız olması icap eden kurum yada kuruluşlara talimatlar veren özetle kendisinin ve mensubiyetlerinin dışında hiç kimseye söz ve hatta yaşam hakkı vermeyecek derecede mutlak idare istikametinde gözü dönen zihniyetin hüküm sürdüğü garip ülkemde “ tüm basın yayın organlarının koro halinde otoritenin borazancılığını yapmaya zorlandığı ve insanın tabiatına aykırı bu tavrı eleştirenlerin horlandığı “ otoriteye yaranmak adına yukarında ki uzun bahiste izah eylemeye gayret ettiğim tek ve basit bir örnekte görüldüğü üzere bir yıllık fotoğraf üzerinde ki tarihi fotomontaj teknikleriyle oynayıp değiştirerek yeni bir belgeymiş gibi sunma garabetiyle karşılaşıyor olmak “ hiç de şaşılacak bir durum olmasa gerek aslında.. (!)


Asıl mevzuya dönersek eski başvekil böyle bir telefon görüşmesi yaptı yada yapmadı veyahut yaptıysa içeriğinde neler konuşuldu neler görüşüldü bunu tespit etmek teknik olarak zor değil, BDP ( söz konusu ses kaydı kamuoyuna yansıdığı dönemde Selahaddin Demirtaş`ın genel başkanlığını yaptığı BDP aktif siyasi hayatına devam ettiğinden ve henüz HDP çatısı altında yenir bir siyasi oluşum hareketi başlamadığından dolayı parti ismi dönem itibariyle güncel olduğundan dolayı BDP olarak verilmiştir ) Genel Başkanı`nın da adres gösterdiği gibi bu tarz bir ses analizini % 100 sonuçla yapabilecek Türkiye`nin teknoloji üssü olarak da tanımlandırabileceğimiz TUBİTAK hemen meclisin karşısında,başbakan ve oğlunun ses örneklerinin alınması ile bilimsel bir sonuca ulaşmak arasında süre maksimum 30 dakika bu şekilde teknik bir ses analizi sonunda kayıtlı seslerinin gerçekten başvekile ve oğluna ait olup olmadığını kesin olarak anlaşılacak ve tüm zihinlerde oluşan “ acaba “ istifhamına çare olacaktı..

Lakin adı “ bilim sanayi ve teknoloji “ olan icra yetkisi bulunan bir bakanlığın son kabine değişikliği ile başına gelen ismin tüm bilimsel veri objektif kriter teknik analiz ve değerlendirmelerden uzak sadece şahsi düşünce ve tespitleriyle “ ben hissetim bu ses kayıtları kesinlikle montaj “ şeklinde garabet dolu açıklamasından sonra üst paragrafta belirttiğim kafalarda ki soru işaretlerinin giderilmesine adına iyi niyetli bir yaklaşımın olmayacağı da aşikar..


Son olarak makale bahsi Türk medyasından açılmışken serzeniş babında “ Ortadoğu`nun devrik krallarına özenmiş dikta meraklısı tek adamın limitsiz taaruzlarına rağmen “ ayakta kalma savaşı veren hakiki basın emekçileri için şunu söylemeden geçemeyeceğim :

Yılan hikayesine dönen MİT tırlarına ait görüntüleri yayınladığı gerekçesiyle Cumhuriyet Gazetesi genel yayın yönetmeni Can Dündar “ sesinle daha işim bitmedi bunun hesabını vereceksin “ ifadesiyle doğrudan reisi cumhurun tehditlerine maruz kalırken akabinde “ yıllar yılı çok ağır işlemesinden dolayı milletçe şikayetçi olduğumuz yargı mekanizmasının “ köşkün hışmından hareket ederek kendine vazife çıkarıp haberi yapan Can Dündar`a soruşturma açarken dahası basın hürriyetinin Anayasa`nın 28.maddesi ile güvence altına alınmış olmasına rağmen derhal başlatılan soruşturmada ( buraya dikkat edin ) " 2 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası " ile cezalandırılmak istenirken,yine Cumhuriyet Gazetesinden Canan Coşkun “ bazı yargı mensuplarının TOKİ`nin muhtelif alanlarda yaptığı lüks konut sınıfındaki dairleri satın almasıyla alakalı olarak “ yaptığı bir haberden dolayı 24 yıl hapsi istenirken.yazılı ve görsel basının tamamının tek bir havuz içinde birleştirilerek tek kaynaktan beslenip parti politikalarını empoze edecek bir pozisyona indirgenmeye çalışılırken bu duruma isyan edip “ temel hak ve hürriyetler çerçevesinde mevcut anayasanın ilgili hükümleri ile taraf olduğumuz altında ülke olarak imzamız bulunan uluslararası sözleşmelere ve hepsinden önemlisi insanın doğasına aykırı olan “ bu tek tip baskı politikasını reddeden ve bu konuda doğru bildiği değer ve prensiplerden asla taviz vermeyen tüm medya kuruluşlarını yazar çizer kadrolarıyla birlikte topyekün derdest etmenin planları yapılırken ve bu uğurda kamusal yetki ve imkanları bir tür silah babında kullanılırken,yasa ile yetkilendirilmiş ve hakkaniyet ölçüsünde vazifesini yapma sorumluluğu bulunan kurumların ve ilgili personelin yukarıda ifade ettiğim çarpık zihniyetin inşası hususunda muhalif sesleri susturma gayesi doğrultusunda bir nevi tetikçilik yapmaya zorlanırken, Ege`nin mütevazi bir ilçesinde filizlenen ve yarım asır içerisinde Hakkın (cc) inayet ve keremiyle tüm dünya`ya ulaşan bir sivil toplum hareketinin öncülüğünde kurulan ve ilkeli yayın anlayışı ile kamu mecraları ve uluslararası basın örgütleri tarafından defaatle ödüllendirilen bir medya kuruluşlarına yönelik olarak terör suçlaması ile kurgu operasyonlar tertip edilirken,masa başında hazırlanan uyduruk dosyalarla ilk okul düzeyinde hukuk bilgisi olan bir çocuk zekasından daha düşük bir seviyesizlikte kaleme alınmış ve halen devam eden tahşiye davasının tutuklu ve tutuksuz sanıkları üzerinden tezgahlanan kumpas operasyonuna dayanarak hazırlık evresi tamamlanan klişe soruşturmalara ait her yönüyle sakat ve tutarsız gerekçelerle Samanyolu Yayın Grubu Başkanlığını yürütülen Hidayet Karaca`nın özgürlüğü elinden alınırken ve yine 5 yıl önce yaptığı bir haberden dolayı “ o günün konjoktürel şartları gereği alkışlanan ve demokrasi kahramanı ilan edilen “ taraf yazarı Baransu yolsuzluk ve rüşvet sarmalı ile köşeye sıkışan akp nin kıçını kurtarma hamlesi olarak “ içeri tıkmaktan ötürü özellikle seçim dönemlerinde devamlı surette övündükleri derin devlet kalıntılarıyla anlaşarak yargılama süreci bitmiş ve üstelik verilen cezaları Yargıtay tarafından onanmış olmasına rağmen basit bir oldu bitti ile tahliye sürecini gerçekleştirdikten sonra “ geriye dönük intikam hırsı içinde daha doğrusu hükümranlığına mutlak sadakati reddettiği ve doğru bildiği değer ve inançları istikametinde gazetecilik vazifesini sürdürmekten asla vazgeçmediği en kaba tabiriyle “ düzenin adamı olamadığı için “ tek kişilik bir hücrede açlığa sefalete ve yalnızlığa mahkum edilirken “ hak hukuk adalet ve hakkaniyet adına doğru bildiği değerlerinden taviz vermeyen ilkeli seviyeli ve ahlaklı bir yayın politikası sergileme çizgisinde mıh gibi sabit kalabiliyorsan eğer “ ADAMSIN “



Malum-u İlam
pembekonak@hotmail.com
rasyonel.blogcu.com

Yorum Gönder

5Yorumlar
  1. Erdoğan ve akp iktidarının mülkiytet denetim ve kontrolünde bilinen kısaca " havuz medyası " olarak adlandırılan yazılı ve görsel basın elemanlarının,tek parti otoritesinin çıkarları doğrultusunda yalan haber üretmeye çalışırken ruh hallerine yansıyan acınası hallerini somut bir örnek üzerinden anlatan güzel bir yazı olmuş

    okumanızı tavsiye ederim..

    nur efşan deniz

    YanıtlaSil
  2. Rüşvetler, saraylar, yatlar, pahalı hediyeler, kadrolaşmalar ve bunları açıklayan halka ileten yazarların işlerinden olması, gazetelerin büyük vergilerle cezalandırılması...
    Akla ilk gelen o havuzdan olmayanların diktatör bir anlayış karşısında verdikleri mücadele. Bu yüzden ne Dündarları ne Çölaşanları asla susturamazlar.

    YanıtlaSil
  3. Mükemmel bir yazı olmuş ellerinize sağlık "doğru söze ne denir "

    YanıtlaSil
  4. havuz dediğin dibi başı belli olan taşıma suyu ile oluşturulan bayat su birikintilerinden ibarettir bu haliyle engin denizlerin buram buram hürriyet kokan ihtişamını yansıtamazlar

    zafer demir

    yazarın değerlendirme ve tespitlerine sonuna kadar katılıyorum

    YanıtlaSil
  5. sevgili malum-u ilam

    tespit ve değerlendirmelerinize sonuna kadar katılıyorum ama konu anlatımınız makale formatı için biraz uzun okurken yoruluyorum :))

    çalışmalarında başarılar

    şah senem

    YanıtlaSil
Yorum Gönder