Zaferin Kadınları...



Uşak’ın üçte biri yok olmuş, Manisa’nın 18 bin yapısından beş yüzü ayakta kalmıştı…

9 Eylül 1922’de Nif’e (Kemalpaşa) geldiğinde birkaç basamakla çıkılan tek katlı bir evde kalacaktı. Zafer kazanmış bir komutan olsa da saraylara ihtiyacı yoktu. Bunu öğrenen kasabadan bazı kadınlar eve koşmuşlar ve o gelmeden ortalığı düzeltmeye çalışmışlardı. Kızıl bir ölüm alevi gibi bütün Batı Anadolu’yu kan ve ateşe boğan Yunanlılardan onları kurtaran Paşaları içeri girdiğinde Halide Edip’in anlatımıyla:

“Gölgeler gibi çekingendiler. Onu dar girişte görünce, yere doğru eğildiler. Sarılıp dizlerinden öptüler. Başörtülerinin uçlarıyla çizmelerinin tozlarını sildiler. Gözlerinden onun çizmelerine gözyaşları damlıyordu. Sonra geçip önünde el bağladılar. Ona yaşlı gözlerle uzun uzun baktılar.”

Ata, “Ey Kahraman Türk Kadını, sen yerde sürüklenmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.” cevabıyla onları ÇEKİNGEN GÖLGELERDEN YAKICI GÜNEŞLERE çevirdi.

Ülkemizin aydınlığını onlara borçluyuz. Onlar ki Nene Hatun’lardan Gezi’deki Kırmızılı Kadın’a, yaylaların Hava Ana’sına kadar ansızın parlayan bir direniş ışığı olup yayılırlar karanlığın yüreğine. Anadolu’nun sönmeyen fenerleridir onlar, Anadolu aydınlanmasının ve aşkının parıltılarıdırlar.

Yurda, çağdaşlığa, yurdun temiz havalarına, doğasına düşman olanların karşısına dikilen halk evlatlarıdır. Her zaferin gizli öncüleri, memlekete uzanan elleri yakan güneşlerimizdir onlar, her yaşam neşesinin sahibidirler onlar. Onlar Zaferin Kadınlarıdır.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)