Ergenekon Davası, ÇYDD, ÇEV, AFYON ÇYDD ve Ülkemizin Genel Durumu
Perşembe, Ekim 15, 2015
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak tek bir amacımız vardır, cennet vatan TÜRKİYE CUMHURİYETİMİZ, eğitimli bir toplum olsun ve Cumhuriyetimizin temel değerleri korunsun.
Atatürk ilke ve devrimlerini korumak, geliştirmek, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insan ve çağdaş topluma ulaşmak amacını güderiz. Ülkenin “çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkması” ülküsü için bilgi, beceri ve deneyim birikimiyle, gönüllü çalışan bir sivil toplum örgütüyüz.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Şubat 1989’ da kuruldu ve o günden bu güne değerli destekçilerinin de sayesinde ülkemiz için gururla çok büyük hedefleri başardı. Bunların başlıca en önemlileri tarih sırasıyla şunlardır.…….
İlk Kitapçık: “Türkiye’de Laik Öğretime Geçiş” panelinin konuşma metinleri 2.000 adet çoğaltıldı.
İlk İmza Kampanyası: Cumhurbaşkanı Kenan Evren’e, laikliğin tehdit altında olmasından duyulan endişeyi dile getirmek için toplanan 3.700 imzalı mektup yollandı.
Hiç yılmadık, TÜRKİYE CUMHURİYETİMİZİ, ATATÜRK’ ü, ilke ve devrimlerini hep savunduk.
Kitaplar yayımladık, seminerler, konferanslar, paneller düzenledik, burslar verdik, ulusal afete destek olduk, soykırımı kınama mitingleri yaptık, kadınlarımıza eğitimler verdik, İlköğretim okulu kurduk, okullara kitap ve kitaplık sağladık, polis eğitimi projesine katıldık, öğrenci yurdu kurduk, gelişim ve kalkınmayı amaçlayan şenlikler düzenledik, lise açtık, toplum merkezi açtık, sempozyumlar verdik, okul öncesi eğitiminin yaygınlaştırılması için çalıştık, yapılan çalışmalar sonucunda, Milli Eğitim Bakanlığı her okula bir anasınıfı açılması genelgesini yayımladı;
“Köy-Kent Gençliği El Ele” Projesi: Üniversite öğrencileriyle birlikte Posof ve Hilvan’da kültür ve eğitim programı uygulandı, kadınlarımıza çeşitli eğitimler, öğrencilerimize çeşitli kurslar ve parasız yatılı liseler sağladık, ana sınıfları açtık, deprem projeleriyle halkımız için bir çok yaşam yapıları yaptık, 2000-2001 öğretim yılında binlerce kızımıza 100 milyon TL.’ lik eğitim bursu için imza attık, öğretmen lojmanları yaptık, Tutukevinde eğitimler verdik, 50.000 Avro’luk bağış ile bir yıl boyunca kahvehanelerde insan hakları eğitimi yaptık, meslek lisesi bursları verdik, lise mezunlarımıza meslek edindirme projesi uyguladık, “Baba Beni Okula Gönder” Projesi yaptık, halen burslar veriyor vatanımız için koşuyor koşturuyoruz. Cennet vatanımız için çok güzel işler başardığımıza ve de başarmaya son hızda devam edeceğimize gönülden inanıyoruz.
Ve işte canım ülkem bizim tüm suçumuz bunlardı, bu vatan aşkımız yüzünden, bize ve bizim gibi olan ATATÜRKÇÜ vatanseverlere, Atatürk’e, Cumhuriyete ve Türkiye Cumhuriyeti’ne tuzak kuruldu.
13 Nisan 2009: Başta ÇYDD Genel Merkezi binası ve Genel Başkan Prof. Dr. Türkan Saylan’ın evi olmak üzere ÇYDD yöneticilerinin evlerine, Genel Merkeze ve bazı şubelerimize (81 yere) İstanbul Emniyeti tarafından baskın yapıldı ve birçok ÇYDD yöneticisi gözaltına alındı. Şube ve Genel Merkez’in bilgisayarları, evrakları emniyete götürüldü. Polis – yargı işbirliğiyle yapılan bu acımasız, hoyrat ve haksız muamele ÇYDD’nin üç değerli yöneticisine karşı özel yetkili mahkemede dava açılasıya devam etti. İsnat edilen suç; Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’ne üye olmaktı. Terörist olarak suçlanması ve üç yöneticinin 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talebi verildi.
Prof. Dr. Türkan Saylan’ ın hayatı, adeta ‘’Kurtuluş Savaşı’’ mızın devamı niteliğinde vatanımızın en önemli sorunlarıyla savaşarak geçti. Ardından birde yakalandığı kanserle savaşmak zorunda kaldı. Yakalanmış olduğu kanser için sağ kalma oranı dünya ortalaması 24 ile 30 ayken 7 yıl hastalığın ilerlemiş evresinde hedeflerine doğru yürümeyi sürdüren SAYLAN, kansere karşı verilen savaşın da sembolüydü. Her şeye dayandı, her şeye göğüs gerdi de……. TÜRKAN’ ımız canı pahasına savaştığı kendi vatanında terörist olarak suçlanması üzüntüsüne sadece 35 gün dayanabildi. Şimdi ve her zaman TÜRKAN’ ımızı sonsuz rahmet ve sevgiyle anıyoruz. Ruhu şad olsun, Bu durumlara sebep olanları tekrar tekrar lanetliyoruz.
TÜRKAN’ ımız evet TÜRKAN’ ımız………….
“İnsanlar okuma yazma bilmesin ki, parmak bassınlar. Seçim kâğıtları at, eşek, arı ve kuşlarla dolu. Bilinir ki, okuma yazma bilmeyen çoğunluktadır ve onlar ancak parmak basarak oy verirler. Onların ağaları, tarikat reisleri çağırır ve biz ata, eşeğe, arıya ya da kuşa oy vereceğiz derler. Böyle bir topluluk nasıl kalkınır? Böyle bir topluluk cahil bırakılmıştır. Bizi yönlendirmek isteyenlere, bizi koyun sananlara karşı dikkatli olalım. Bu ülkedeki insanları siyah-beyaz diye ayırmak, vatansever veya vatan sevmeyen hain diye ayırmak kimin haddine!”
“Bana, Mersedes hediye etseler binemem, utanırım. Hayatım boyunca, serçe araba kullandım.”
“Bir papatya çiçeği, benim için dünyanın en güzel armağanıdır. Ben şimdi kürk giyemem. Bir kürküm olsa, birisi bana armağan etse o hayvan derisini giyemem mesela.” diyecek kadar, doğayı ve her canlıyı seven,
“Bana yapılan adaletsizliklere aldırmam. Ama gözümün önünde birisi bir başkasına, hekimlik dünyasında bir doktor bir hemşire bir hastaya kötü davransın, o benim için hayatta yoktur artık.” diyecek kadar, haksızlıklara karşı çıkan,
“Mutluluk insanın huzurlu olması, kendisi ile barışık olmasıdır. Yani, kendisi ile bir sorunu olmaması ve kendisi ile barışık olduğu zaman da, insanın tüm insanlarla barışık olması. Farklı düşünen farklı davranan herkesi eşit sayabilmesi, tüm bunların verdiği huzur bence mutluluktur.” diyecek kadar, her durumda mutlu olmayı başarabilen,
“Bizim, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneğinde "Umutsuzluk" sözcüğünü çıkarttık. Yasakladık. Umutsuzum, ne olacak bu memleketin hali lafını istemiyoruz. Biz umutla yaşıyoruz ve her şeyin iyiye gideceğine inanıyoruz. Yarına bırakmayacaksın işini, bir gün biri gelir de bizi kurtarır da şöyle olur değil, herkes kendi görevini yapacak, insan isterse her şeyi başarabilir.” diyecek kadar, umut ve azim doluydu o...
“Annem evde yokken onun elbiselerini giyerdim. Kardeşlerim bana ''Anne'' derlerdi. Hem abla, hem dost, hem anneydim. Onlara duyduğum sorumluluğu, sonra tüm insanlara duymaya başladım.” diyerek, daha çocukluğunda insanlığa hizmet etmeye karar vermiş, o büyük Cumhuriyet kadınını huzurunuzda tekrar tekrar saygı ile anıyoruz.
Şimdi tarih 2 Ekim 2015 tuzağın sonuna gelelim; ve şunu belirtelim ki en büyük üzüntümüz Türkan Saylan’ın beraat kararını duyamamış olmasıdır.
Ve sözü Genel Başkanımız sayın Prof. Dr. Aysel ÇELİKEL ve Prof. Dr. Ayşe Yüksel’e bırakıyoruz….
Raporları mahkemeye sunduk. Özel yetkili mahkemeler kaldırıldıktan sonra dava tekrar görüldü ve bugün sonuçlandı.
Sayın Savcı, Poyrazköy davası ile birleştirilen ÇYDD ve ÇEV davalarının bütün sanıkları için beraat kararı istedi. Kaybolan adalet duygumuzu yeniden güçlendirdiği için Sn. Savcıya teşekkür ediyorum. Duruşma günü olan 2 Ekim 2015’i tarihi bir gün olarak değerlendiriyorum. Türkiye’de yargının ve ÇYDD’nin tarihine şanlı bir not düştü. İstanbul Anadolu Yakası 5. Ağır Ceza Mahkemesi bugün bütün sanıklar için beraat kararı verdi. Karar bizlere “Türkiye’de hakimler varmış” dedirtti. Prof. Dr. Filiz Meriçli, Prof. Dr. Ayşe Yüksel ve Avukat Nur Gerçel’i kutluyorum.
Eğitimli bir toplum oluşturmak ve Cumhuriyetin temel değerlerini korumaktan başka bir amaç ve eylemi olmayan bir derneğin terörist olarak suçlanması ve üç yöneticinin 15 yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılması talebi diğer benzer davalar gibi Atatürk’e ve Türkiye Cumhuriyeti’ne karşı kurulmuş bir tuzaktı.
Bir devlet kurumunun vatandaşını, cezalandırmak için sahte deliller üretmesini ve bunun için özel yetkili mahkemeler kurmasını kabul etmek mümkün değildir. Biz devletin vatandaşını korumak için var olduğunu öğrenmiş ve öğrencilerimize öğretmiştik. Düzmece deliller ve kurmaca mahkemelerle yıllarca yurttaşlarına eziyet eden ‘’CEMAAT – İKTİDAR İŞBİRLİĞİ’’ maalesef toplumun adalete ve devlete olan güvenini bitirdi.
Prof. Dr. Filiz Meriçli, Prof. Dr. Ayşe Yüksel ve Avukat Nur Gerçel arkadaşlarımızın yaşadıkları karanlık, acılı yıllarının hesabını kim verecek? Bu işin suçlusunu aramak benim hakkım. ÇYDD’nin uğradığı zararları tazmin edecek bir kurum arıyorum.
Saygılarımla….
Prof. Dr. Aysel ÇELİKEL
ÇYDD Genel Başkanı
Delillerin sahteliğini kanıtlayan Adli Tıp raporunun dosyaya gelmesiyle ‘bu iş bitti’ dedim. O nedenle bizim için olağanüstü bir sonuç değil, beklenen, hak ettiğimiz bir sonuçtu.
Yargılanacak bir suçumuz yoktu ama beraat etmekten de gurur ve onur duyuyoruz. Beraat kararı okunduğunda aklıma ilk olarak Türkan hoca geldi. Onun o salonda olduğunu hissediyordum ama keşke o da burada olsaydı, elimizi tutsaydı, birlikte bu kararı duysaydık diye düşündüm. İstemsiz olarak kafamı gökyüzüne çevirmişim, elimde de onun resmi vardı...”
Yüksel, “Kurumlara baskılar yapıldı. ÇYDD, çağdaş Türkiye’nin çağdaşlık güvencesi. Çağdaş Türkiye’ye inanan herkesin ÇYDD’ye yapabildiği ölçüde, maddi gücüyle ya da manevi olarak destek olması lazım. Toplum iyi olmadıkça, bireysel iyiliğiniz asla ve asla mutluluk getirmez”
Saygılarımla.
Prof. Dr. Ayşe Yüksel
Ülkemizin bağımsızlığını elinden almak ve rejimini değiştirmek için asıl hedef ATATÜRK ve CUMHURİYET ve ATATÜRKÇÜ vatanseverler olsa da bizler ülkemizin refahı için her zaman hedef olmaya hazırız. Davamız kutsaldır bu dava vatan, bayrak, millet davasıdır. Hiç bir kuvvet bizi bu davadan geri çevirmeye yetmeyecektir.
Bu iktidar, yanına, iç ve dış, ATATÜRK ve CUMHURİYET düşmanlarını da alarak TÜRKİYE CUMHURİYETİMİZİ, kuruluşundan bu güne hiç yaşamadığı kadar tehdit altında bırakmış ve genleriyle oynamıştır. Cennet vatan hiç bu kadar zulüm görmemiştir.
Yine bugün, Atatürk devrimleri, laiklik ilkesi, çağdaş eğitim hedef haline getirilmeye, Misak'ı Milli sınırları ise tartışma konusu yapılmaya başlanmıştır. Şunu akıllarına iyice sokmalarını isteriz: Türkiye Cumhuriyeti; Anayasamızın 2.maddesinde tanımlanmış olan 'Cumhuriyetin niteliklerinden' herhangi bir sapma olmadan sonsuza dek var olacak, dahili ve harici bedhahlar ise kısa sürede tarihin karanlık sayfalarına gömülecek, isimleri ise hayırla anılmayacak, her zaman lanetle anılacaktır.
Önümüzde ki günlerde bu yıl 92. Yıldönümünü gururla kutlayacağımız, o yıllarda batılı bir çok ülkenin hayal dahi edemediği ve bulunduğumuz coğrafyada bu gün bile gerçekleşmesi mümkün olmayan 'Cumhuriyet' ilan edilmek suretiyle, Ulu Önder Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık yolunda ilerlemede önemli bir adım atılmış, egemenliğin kayıtsız şartsız ulusta olduğu ilkesinin gereği yerine getirilmişti. 29 Ekim Cumhuriyet bayramımız, yeni Türk devletinin rejiminin Cumhuriyet ilan edildiği, Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün ilk Cumhurbaşkanı seçilişini coşkuyla kutlayacağız.
Derneğimizin başlangıcından bu güne önemli olan her şeyini anlattığımızı düşünerek, şimdi de vatanımızın 29 Ekim 1923’de Yeni TÜRK devletimizin rejiminin ‘’Cumhuriyet’’ ilan edildiğinde ki halini bir görelim istedik.
Şimdi sözü yüce ATATÜRK’ e bırakıyoruz
Günlerden 29 Ekim 1923... Meclis, gece saat 20.30 dolaylarında Cumhuriyet’i ilan ediyor.
Mustafa Kemal Paşa Cumhurbaşkanı seçiliyor.
Yeni rejim o gece top atışlarıyla bütün Türkiye’ye duyuruluyor.
Günlerden 30 Ekim 1923…
Mustafa Kemal Paşa ertesi gün ilk iş olarak İsmet Paşa’ya kendi el yazısıyla bir mektup yazıyor.
Çoğumuzun İlk kez şahit olacağı bu mektup, Büyük bir devlet adamının bir başka büyük devlet adamına yazmış olduğu bir şaheserdir. Lütfen dikkatlice dinleyip hafızamıza kazıyalım….
Osmanlı’dan devralınan yüz kızartıcı mirasın ve ülkemizin nerelerden nerelere geldiğinin göstergesidir.
Askeri zaferi kazanmışız ama daha yapılacak çok işler var. Her şeye sıfırdan başlıyoruz.
Atatürk muhteşem bir durum tespiti yapıyor.
“Sevgili Paşam!
Cumhuriyet’in ilk Başbakanı olarak seni düşünüyorum.
Dur, hiç itiraz etme.
Niye seni seçtiğimi şimdi anlayacaksın.
Bizi yine büyük bir savaş bekliyor. Durumumuzun bir bölümünü Cephe Komutanı ve Lozan Baş Delegesi olarak elbette biliyorsun.
Büyük devletlerin bu sefil duruma bakarak, kısa zamanda pes edeceğimizi sandıklarını Lozan dönüşü sen bize anlattın.
Ben sana şimdi bildiğinden daha da acıklı olan genel durumu özetleyeceğim.
Bize geri, borçlu ve hastalıklı bir vatan miras kaldı.
Yoksul bir köylü devletiyiz.
Dört mevsim kullanılabilir karayollarımız yok denecek kadar az. 4.000 kilometre kadar demiryolu var. Bir metresi bile bizim değil. Üstelik yetersiz. Ülkenin Kuzeyini Güneyine, Batısını Doğusuna bağlamamız, vatanın bütünlüğünü sağlamamız şart.
Denizciliğimiz acınacak durumda.
Köylümüzü topraklandırmalı, ihtiyacı olana bir çift öküz ile bir saban vererek çiftçi yapmalıyız.
Doğudaki aşiret, bey, ağa, şeyh düzeni Cumhuriyetle de insanlıkla da bağdaşmaz.
Bu durumu düzeltmeli, halkı kurtarmalıyız. Her yerde tefeciler halkı eziyor.
Güya tarım ülkesiyiz ama ekmeklik unumuzun çoğunu dışarıdan getirtiyoruz.
Sığır vebası hayvancılığımızı öldürüyor.
Doktor sayımız 337, sağlık memuru 434, ebe sayısı 136.
Pek az şehirde eczane var. Salgın hastalıklar insanlarımızı kırıyor.
Üç milyon insanımız trahomlu. (Gözleri kör eden bulaşıcı bir hastalık. EÇ.)
Sıtma, tifüs, verem, frengi, tifo salgın halinde. (Cumhuriyet bunları yok etti. EÇ.)
Bit ciddi sorun.
Nüfusumuzun yarısı hasta. Bebek ölüm oranı yüzde 60’ı geçiyor. Nüfusun yüzde 80’i kırsal bölgede yaşıyor. Bunun önemli bölü mü göçebe.
Telefon, motor, makine yok.
Sanayi ürünlerini dışarıdan alıyoruz. Kiremiti bile ithal ediyoruz.
Elektrik yalnız İstanbul ve İzmir’in bazı semtlerinde var.
Düşmanın yaktığı köy sayısı 830. Yanan bina sayısı 114.408. Ülkeyi neredeyse yeniden kurmamız gerekiyor.
Yunanistan’dan gelen göçmen sayısı 400 bini geçecek.
İktisadi hayatımız da eğitim durumumuz da içler acısı. İktisatçımız çok az.
Zorunlu okuma yaşındaki çocukların ancak dörtte birini okutabiliyoruz. Halkın eğitimi hiç çözülmemiş.
Oysa Cumhuriyetin insan malzemesini hazırlamalı, namus cephesini güçlendirmeliyiz.
Kültür eserleri kaçırılmış, kaçırılmaya devam ediliyor. Raporlar da daha ayrıntılı, daha acı bilgiler var.
Bunları bakanlara ve parti yönetim kuruluna da ver. Genel durumu tam bilsinler.
Bütçemiz, gelirimiz yetersiz. İktisadi çıkmazdan kurtulmak için geliştirdiğim bir düşüncem var. Bu düşünceyi günü gelince konuşuruz.
Hedefimiz milli iktisat. Bağımsızlığın sürekli olması için iktisadi bağımsızlık temel ilkemiz olmalı.
Osmanlı bu gerçeği geç fark etti. Fark ettiği zaman çok geç kalmıştı.
Cumhuriyete uygun bir anayasaya gerek var. Bu zor durumdan nasıl çıkılabileceğini gösteren ne bir örnek var önümüzde, ne de bir deney.
Ama yılmamak, ucuz ve geçici çarelerle yetinmemek, halkı kur tarmak için sorunları çözmek, kalkınmak, ilerlemek, milli egemenliğe dayalı uygar ve özgür bir toplum oluşturmak, yüzyılımızın düzeyine yetişmek, kısacası çağdaşlaşmak ve bu büyük ideali tam olarak başarmak zorundayız.
Bu ana kadar bu ideali koruyarak geldik. Bundan sonra daha hızlı yürümek zorundayız. Bunun için gerekli yöntemi, yolu birlikte arayıp bulacağız.
Yoksul ve esir ülkelere örnek olacağız.
Kaderin bizim kuşağımıza yüklediği kutsal bir görev bu.
Bu büyük görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim.
Allah yardımcımız olsun!”
Değerli dostlarımız; Son sözümüz olarak bu yıl acı kaybımız olan ve üzüntüsünü halen daha taptaze yüreklerimizde hissettiğimiz, kabullenemediğimiz, 19/06/2015 günü genç yaşta aramızdan ayrılan ama kalbimizde daima yaşayacak olan, AFYON’ un TÜRKAN SAYLAN’ ı Ceyhun Yeltekin ARISOY’ dan bahsetmek istiyoruz.
Aydın ATATÜRK kadını Ceyhun Yeltekin ARISOY, ÇYDD derneğinin 1996 yılında AFYON şubesi kurucularındandır. Uzun yıllarda başkanlık yapmış çok büyük özverilerle adeta bir çocuğu gibi dernek ile ilgilenmiştir. Bu sayede AFYON, ATATÜRKÇÜLÜK, CUMHURİYET, ÇAĞDAŞ KADIN yolunda çok büyük değerler kazanmıştır. Bu eseri ve bambaşka kişiliği, o hep gülen hep de gülecek olan güzel yüreğinden dolayı kendisine AFYON ÇYDD ailesi olarak sonsuz minnettarız. Acımız tarif bile edilemeyecek kadar çok ve derindir. O bizim Afyon’da ki Türkan SAYLAN’ ımız, canımız, kanımız, yoldaşımız olmuştur.
ÇYDD AFYON şubesi , benim çocuğum gibi kapanmasını istemiyorum demişti, sonsuzluğa, ölümsüzlüğe doğru gideceğin içine doğmuştu sanki, sen hiç merak etme gözün arkada kalmasın. bıraktığın eser hiç kapanmayacak, onu hep birlikte yaşatacağız sen merak etme, mekanın cennet olsun, nurlar içinde, güneşin ışıkları içinde yat, Allah senden razı olsun bizim canımız Ceyhun TÜRKAN’ ımız !……
TÜRKİYE CUMHURİYETİ, ATATÜRK VE CUMHURİYET
AŞIĞIYIZ BİZ
ÇAĞDAŞ YAŞAMI DESTEKLEME DERNEĞİYİZ
AFYON ŞUBESİ
Yazan; 12/10/2015-16:07
ATATÜRKÇÜ
KUTSAL DAVA ARKADAŞLARIMA
YÜCE TÜRK MİLLETİMİZE SESLENİYORUM
Kardeşlerim; ‘’Gün, Atatürkçü olan herkesin, asil halkımızın öğretmeni olma günüdür.’’ Her Atatürkçü, Atatürk ilke ve inkılaplarını çok iyi bilip, uygulayan, anlayan, kendisini daima geliştirip, bilinçlendirerek, doğru kitapları çok okuyarak, doğru kaynakları çok araştırarak, çok sorgulayarak bir halk öğretmeni olmalıdır. O gün bu gündür kardeşlerim. Sizde felakete doğru gittiğimizi elbet görebiliyorsunuzdur. Ben çok iyi görebiliyorum.
Yüce Atatürk ve silah arkadaşları, aziz şehit ve gazilerimiz, ‘’ÇANAKKALE’’ ve ‘’KURTULUŞ SAVAŞI’’ günlerinde, ‘’CUMHURİYET’’ i kurdukları günlerde ve hemen ardından ne yaşadılarsa aynısını yaşıyoruz. Lütfen bunları iyi görünüz, o günleri ve bu günleri doğru kaynaklardan inceleyiniz ve aynı şeyleri mutlaka göreceğinize emin olabilirsiniz.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİN EN BÜYÜK MESAJ
‘’NUTUK’’
Yine ‘’NUTUK’’ ta bulunan bir mesajı da ben tekrar hatırlatmak istiyorum.
-Yüce ATATÜRK diyor ki;
-TÜRKİYE CUMHURİYETİ’ ni kuran, TÜRKİYE halkına
-‘’TÜRK MİLLETİ’’ denir.
‘’NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE’’
‘’YA İSTİKLAL YA ÖLÜM’’
''BENİM NAÇİZ VÜCUDUM BİR GÜN ELBET TOPRAK OLACAKTIR. FAKAT TÜRKİYE CUMHURİYETİ İLELEBET PAYİDAR KALACAKTIR’’
Yüce TÜRK MİLLETİMİZİN, asil çocukları, kutsal dava arkadaşlarım, canım kardeşlerim !...
-Kanmayın, asırlardır Allah ile aldatan, dinsiz dincilere !...
-Kanmayın, asırlardır peşimizdeki Emperyalist canilere !...
-Kanmayın, asırlardır vatanımızı parçalamak isteyen bölücü terör örgütleri, aziz şehitlerimizin, beşikteki bebeklerimizin, katillerine !...
-Ve şimdi kardeşlerim ülkemizin asırlardır en büyük azılı düşmanları ‘’Düşmanımın düşmanı benim dostumdur’’ deyip birleştiler.
-Yani !...
1-Allah ile aldatan, dini kendine alet edinen, din taciri, dindar olmayan sahte dinciler.
2-Emperyalist devletler.
3-Bölücü terör örgütleri.
-Bu soysuzlar birleşti tek bir güç olup şehit kanlarıyla sulanmış kutsal topraklarımıza salyalarını akıtmaya kanlı hançerlerini bağrımıza saplamaya çalışıyor kardeşlerim uyanın artık. Yoksa bu son uykunuz olabilir.
‘’BİZ HEPİMİZ KARDEŞİZ ‘’
Kandırmaya çalışıyorlar biz kardeşleri, kandırmaya çalışıyorlar lanetli iblisler. Hâlbuki din, dil, ırk, mezhep ayırmaksızın, omuz omuza bu ülkeyi kurtaran, omuz omuza can verip şehadet şerbetini içen biziz, biz yiğitleriz.
Cennet vatanımız için aziz şehit ve gaziliği birlikte tadan, canla başla hep birlikte bu ülkeyi kurtaran, TÜRK, KÜRT, LAZ, ÇERKEZ, GÜRCÜ, BOŞNAK, ARNAVUT, ARAP, HEMŞİN, POMAK, ROMEN, ZAZA, GÜRCÜ, SÜRYANİ, RUM, NASTURİ, KELDANİ, BAHAİ, LEH, MALAKAN, YEZİDİ ve daha adını sayamadığım nice etnik gruplarla kardeşlik içinde dünyaya en büyük ve en güzel, örnek yaşayan halkımızı kandırmaya çalışıyorlar. Sakın kanma bu soysuzlara !...
Yüce ATATÜRK, tüm aziz şehit ve gazilerimiz, hiç ayrım yapmadan, eşit bir şekilde hepimizi asil bağırlarına basmış, hepimiz için ne yokluklarla, aç, susuz, bin bir türlü imkansızlıklar içinde, bin bir türlü canilikler, tecavüzler görüp yaşayarak, tüm cephelerde savaşmış, şehit olmuş, gazi olmuş, canını, malını, eşini, kardeşini, sevdiğini, vücudunun bir parçasını, yitirmiş ama hiçbir zaman vatanına ihanet etmeden, pes etmeden, yurdumuzu işgalden kurtarıp, bu cennet vatanı bizlere emanet etmiş ve hepimizi baş tacı yapmışlardır.
YÜCE TÜRK MİLLETİ
HASAN KEMAL DURGUT
(TCHKD)