Yargıtay İmamı "Mehmet Ali Şahin"


Adalet Bakanlığı koltuğunu bir dönem dolduran AKP nin eski bakanlarından Mehmet Ali Şahin 17 aralık rüşvet operasyonu sonrasında hükümetin kendi paçasını kurtarma hesabıyla eski başvekil ve etrafında bulunan aklı kendine yetmez çok bilmiş danışman taifesiyle birlikte toplum üzerinde yürütecekleri sosyolojik amaçlı psikolojik algı harekatına malzeme üretme adına " uzun vadede planladıkları siyasi gelecek ve buna endeksli olarak devam eden rant ve menfaat sarmalının devamlılığını sağlama ve devlet kurumları üzerine ideolojik anlamda çöreklenerek mevcut partizan mensubiyetlerinin devamlılığını teminat altına alma adına yedek klasörlerinde bulundurdukları emniyet çıkışı teorilerinden birisi olarak gündeme getirdikleri ve iddia edenlerin dahi inanmadıkları paralel yapılanma masalından yola çıkarak " halk nezdinde ortaya attıkları yüzyılın yalanını inandırıcı kılmak ve tüm kesimleri kapsamlı bir şekilde medya araçları üzerinden aynı yalan,iftira ve insafsızca hakaretler içeren masa başında hazırlanan kaynaklarla beslenen asparagas haberleri daha alangirli kılmak adına yerel seçim öncesi yaptığı seçim çalışmalarından birisinde " cemaatin Yargıtay imamı var ismini biliyorum ama bunu açıklayamam şeklinde " vahim bir iddiada bulunmuştu

Eski bakanın 2014 mart ayında yapılacak olan yerel seçim için çıktığı Batı Karadeniz`i kapsayan seçim gezilerinin birinde izbe bir kahve köşesinde eline tutuşturulan eko ayarı bozuk bir mikrofonla “ mensubu olduğu partinin lideri pozisyonunda bulunan ve 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan ötürü siyasi anlamda zor ve sıkıntılı günler geçiren eski başvekilin topu taca atma babında toplumsal algıları külliyen başka tarafa yönlendirmek ve yürütülen adli soruşturmaları engelleyebilmek ve hepsinden önemlisi 13 yıldır “ yolsuzluk yoksulluk ve yasaklarla “ mücadele ettiğini zanneylediği ve siyasi anlamda yapıp ettiği ne varsa tamamı millet için ve millet adına yaptığını düşündüğü ve bu yönüyle din ve inanç perspektifinde “ diğer siyasi geleneklere nazaran kendine daha yakın bulduğu muhafazakar seçmen kitlesinin “ güvendiğim dağlara kar yağdı “ biçiminde tarif edilebilecek bir ruh hali içinde adli bir operasyonla gördüğü ve şahit olduğu hakikatlerin doğal bir neticesi olarak aldatılmışlık duygusunun etkisin altında kalarak yakın zaman içinde yapılacak 3 önemli seçimde ( yerel–köşk–genel ) politik tercihlerinin başka yana kaymalarına mani olma düşüncesiyle “ mutlak hükümranlığa dayanan ve emevi zihniyetinin icadı olan iktidar uğruna her şeyi kendine mübah gören hastalıklı bir ideolojiyi “ ayakta tutabilmek gayesiyle “ sanal düşman oluşturma “ mantığından hareket ederek sol cenahından icat ettiği paralel safsatasına katkıda bulunarak o çok kıymet verdiği efendisine yaranma babında şeref haysiyet onur karakter ve şahsiyetini politik geleceğine peşkeş çekme hevesatı içinde “ aklı başında her yurttaşın içini ürpertecek böylesine ucuz bir iftiranın “ akıl hocalığını yapıyordu

Ali Şahin icadı olan lakin üzerine tek bir söz söylemeye dahi gerek olmayan bu saçmalıklar abidesi mevzuyla ilgili olarak aklın yolu biridir hakikatinden yola çıkarak aklı başında olan biten hadiseleri sadece hakikat gözlüğü ile inceleme irdeleme ve gözlemleme erdemine sahip “ siyasi ikbal yada istikbal beklenti içinde doğru bildiği ve hayat tarzı halinde benimsediği maddi manevi tüm değerlerden “ taviz vermeyen ve her ne pahası olursa olsun ahlak temelli kişiliğinden vazgeçmeyen ve mevcut durum itibariyle karşılaştığı muhtelif hadiselerde konunun muhataplarının kimliği yada sahip olduğu partizan ideolojisine göre hüküm vermeyen ve söz konusu bir yanlışın ifade ederken lafını reislik (!) makamında gördüğü ve boy ölçüsüne göre sıfatlandırdığı siyasi bir figürden dahi esirgemeyen ve dokuz köyden kovulma pahasına asla doğruluk çizgisinden dönmeyen şerefli her yurttaşın aklına gelen birkaç istifhamı “ basit bir beyin fırtınasına kapı aralamak için “ dillendirmekte yarar var diye düşünüyorum

Adli yargının tepe noktasında bulunan ve anayasal olarak yüksek yargı makamlarının birisi olarak tanımlanan ve demokrasi kültürünün yönetim erkleri arasında var olan yasama ve yürütme kavramlarının yanında “ kendisi de dahil olmak üzere tüm idari ve siyasi sistemi hukuk normları çerçevesinde denetlemek ve gerekli gördüğü durumlarda yine yasalardan aldığı yetkilerle kişilerin özgürlük haklarını sınırlama da dahil olmak üzere muhtelif şekil,biçim ve ölçülerde ceza-i müeyyide uygulama yetkisiyle donatılmış olan yargı mekanizmasının “ zirvesinde yer alan adli makamın mazisi asırlara dayanan evrensel hukuk normlarının ve mevcut kanun koyucularının tasarruf ve inisiyatifiyle oluşturulan hukuk kurallarının dışında tamamen keyfi iradeyle hareket eden ve tabi olduğu düzeneğin işleyen bir parçası olarak kendisine verilen harici talimatlarla hareket etmeye ve hukukun temel kavramlarını “ kendi inanç,ideoloji,fikir,düşünce yada tüm bunların dışında menfaat yahut çıkarları doğrultusunda kullanma “ refleksiyle hareket edecek şekilde “ egemenliğin mutlak sahibi olan milletin ve aynı şekilde uluslararası ilişkilerden kaynaklanan ve yine BM çatısı altında teşekkül eden uluslararası örgütlerin teminat ve güvencesi altında bulunan vatandaşlık ilişkilerinden kaynaklanan yabancı ülke pasaportuna sahip birey yada toplulukların yine tespit ve tayin edilen çok uluslu hukuki değerlerin ekseninde şekillenen hukuk kuralları çerçevesinde hak ve hukukunun korunması “ vazifesiyle donatılmış olan yüksek yargı mekanizmasının olağan hukuk formunun dışında farklı kaynaklardan beslenen alternatif bir idari yapılanma içine girmesi ve birilerinin keyfine göre talimatla işlem yürütecek şekilde “ evrensel hukuk kavramının felsefesine ve haklının hakkının haklı olana verilmesi ve haksızın ölçülü biçimde hak ettiği cezayı çekmesi şeklinde özetlenebilecek olan adalet duygusunun tamamen baltalanması ve bununla birlikte yukarıda bahsettiğim adalet mekanizması altında yaşamaya mahkum edilen topyekün bir millletin adalet kavramına olan inancının büs bütün zedelenmesine ve hatta yok olmasına sebebiyet verecek şekilde bir sonucun doğmasına neden olabilecek böylesine saçma bir iddiayı duyan ve hatta kurum içinde organize olmuş sözde yapılanmayı en tepesindeki ismine varıncaya kadar her şeyiyle çözmüş olduğu iddiasında bulunan birisi olarak adli ve idari açıdan o gün itibariyle mevcut yasalar gereği yapmakla yükümlü olduğu asli sorumluluğunu neden yerine getirmedi ?

Eski bakanın henüz bakanlığının devam ettiği yıllarda öğrendiğini iddia ettiği böylesine korkunç bir iddiayı tüm adalet sisteminin idari açıdan tepe noktasında bulunan bir isim olarak " yapılması gereken ilk iş olarak " konunun araştırılmasıyla ilgili neden idari bir soruşturma başlatmadığı yada işin daha doğrusu iddianın ciddiyetini ve kurum içinde çalışan tetkik hakimler başta olmak üzere tüm yargı çalışanlarını zan ve töhmet altında bırakan böylesine korkunç bir bilgiyi ilgili birimlerle paylaşarak sorumlu savcılığın adli sürece dahil edilmesi ve konuyla ilgili soruşturma açılmasına müşteki sıfatıyla imkan sağlamadığı ve hepsinden önemlisi Yargıtay da hukuki kural ve teamüllerinin dışında " farklı kaynak ve isnatlardan beslenen açık ve sarih hukuk kurallarının haricinde farklı referanslar kullanarak birilerinin isteği ve talebi doğrultusunda nihai karar verme gibi " yargı mekanizması içinde hariçten ağ kurmuş her türlü karar ve sonuca müdahale etme gücü olan " yine eski başvekil ve biatçı taifesinin ısmarlama tabiriyle söyleyeyim " paralel yapılanma mevcudiyetini bakan olduğun dönemde bildiği ve öğrendiği halde " paralel olarak yapılandığını iddia ettiği bu illegal (!) teşkilata karşı adli yada idari olarak herhangi bir müdahalede bulunmadığı gibi böyle bir hakikatin varlığını yani yargıtay başta olmak üzere tüm yargı ağı içinde faaliyet gösteren hukuki teamüllerin dışında şahsi çıkarlar ve menfaatleri hesabına çalışan yapılanmayı isim isim bildiği halde sebep ve sonuçları açısında böylesinde vahim bir hadiseyi kamuoyuyla paylaşmak adına neden beş yıl beklediği hususu tam bir muamma..

Dahası Yargıtay içindeki tüm davalara müdahale gücü bulunan ve yargı erki içinde teşkilatlanan bu örgütün varlığını kurumun tüm çalışanları arasında koordinasyonu sağlama vazifesi bulanan imam rütbeli (!) hakimin ismine varıncaya kadar en ince ayrıntısına kadar öğrendiği bu bilgiyi kamuoyuyla üzerinden beş yıl sonra vicdanen rahatsızlık duyduğu için paylaşma gereği hissetmiş olduğunu varsayarsak eski bakanın bu akıl yoksunu açıklamayı yapmak için " 17 aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonu sonrasında eski başvekilin medya trolleri aracılığı ile 7x24 her türlü sosyal platform araçlarını kara propaganda aracı olarak kullanmaktan çekinmediği çalkantılı bir dönemde sığınacak liman olarak dillendirdiği paralel yapılanma masalını yaymasını bekleyerek kendine ve mensup olduğu partisine yerel seçim öncesi siyasi zemin oluşturmak için en uygun zamanı kollamış olmasının mantıklı bir izahı var mıdır ?

Soruyu tersten sormak icab ederse şayet 17 aralık tarihinde “ İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından uzun bir süredir devam ettiren ve içeriğinde hükümet üyelerinin dahil olduğu yolsuzluk ve rüşvet iddialarını barındıran bir soruşturmanın operasyona dönüşmesi ve aynı soruşturmanın bir gereği olarak kamuoyuna yansıdığı şekliyle yapılan baskınlar ve devamında gelen gözaltı işlemlerinin kamu kurumlarının üst düzey yöneticileriyle birlikte kabine üyelerinin aile bireylerine ve bir sonraki aşama olarak bizzat eski başvekile kadar uzandığı şekliyle ortaya saçılan Türk siyasi tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yolsuzluk ve rüşvet sarmalı tüm çıplaklığıyla göz önüne serilmemiş olsaydı ve devam eden süreçte ortaya çıkan idari yozlaşmanın halk nezdinde sebep olduğu haklı tepkinin azaltılması amacıyla operasyonda adı geçen bakanların eski başvekilin talimatıyla “ ellerine zorla tutuşturulan istifa mektuplarına imza atmak suretiyle “ istifa etmelerinin ardından olağan gündemi saptırmak ve kısa zaman aralıklarında yapılacak seçimlerde milletin siyasi tercihlerinin “ açığa çıkan yolsuzluk ve rüşvet rezaletinin “ etkisiyle farklı partilere kaymasını engelleyebilmek amacıyla planlı ve organize biçimde başlatılan algı yönlendirme harekatının mihenk taşı olarak kurgulanan “ paralel yapılanma safsatası “ icat edilmemiş olsaydı,yani lafın kısası eski tas eski hamam babında mevcut durum en durağan ve olağan haliyle süt liman biçiminde devam etmiş olsaydı idari ve siyasi açıdan alanın ve satanın razı olduğu geride kalan topyekün bir milletin kitleler halinde hamasi türküler eşliğinde yarım yamalak yaşamaya mahkum edildikleri taşeron hayatların bir köşesinde derin ve sessizce uyutulmaya ve bu kesif uyku halinin verdiği rahatlığın doğal bir sonucu olarak göstere göstere kamuya ait kaynak ve imkanlar yasal bekçileri tarafından zatı alilerine ve sülalelerine ve leş kokusu alan akbaba misali “ bal tutan parmağını yalar “ darbı meselini kendilerine şiar edinmiş ve bu uğurda mensubu olduklarını iddia ettikleri İslam dininin içtimai hayata bakan yönüyle kamu hukukun korunmasıyla ilgili verdiği kati hüküm ve talimatlara ve dünya hayatından sonra her nefis için varılacak son durak olan ukba hayatında hak ve hakikat çizgisinin dışında yaşanılan ne varsa en ufak bir zerresin dahi hesabının ağır bir şekilde sorulacağı uyarısına rağmen “ günü kurtarma hesabıyla yolunu bulmuşken köşe bucak ne varsa hepsini kendine ait olmayan bir kaynağa el uzatmak suretiyle doldurmaya ve çatlayana kadar gözü dönmüşçesine millete ait olan hazineyi tüm imkanlarıyla soymaya alışmış yada alıştırılmış bilimum yandaş taifesi eliyle sömürülmeye devam ediyor olsaydı “ Yargıtay`da hukuki nas ve teamüllerin dışında harici olarak yapılan bir teşkilatın varlığını haber aldıktan sonra tam 5 yıl sonra ahlaki ve vicdani sorumluluğunu hatırlama gereği hisseden (!) eski bakan ali şahin Yargıtay bünyesinde olduğunu ve her türlü incelikleri bildiğini iddia ettiği bu illegal yapılanmayı ifşa etme gereği hisseder miydi ?

Eski bakan şahin " 17 aralık sonrası hükümet cephesinin başvekilin talimatı üzerine sarıldığı paralel yapı masalına çorbada tuzum olsun hesabıyla yerel seçim öncesi katıldığı bir seçim toplantısında yargı içinde hukuk dışı yapılanma tezi üzerinde boş lakırtılar sayıkladıktan sonra " kendisin dinleyen hiç kimsenin masal tadında anlattığı sosyal mühendislik ürünü iddialardan etkilenmediğini fark etmiş olacak ki " hem katılımcılar arasında ki sinerjiyi artırmak boyundan büyük bir söz söyleyerek başvekile yaranmak hem de adalet eski bakanı sıfatıyla konuşan birisi olarak kamuoyunun dikkatini bu noktaya yönlendirmek gibi " planlanan ve kamu imkanları ve iktidar gücü ile organize biçimde işletilen paralel yapılanma safsatası üzerinden hedeflenen algı operasyonuna katkıda bulunmak amacıyla " Yargıtayın imamı var gibi traji komik bir iddia yada daha doğru bir ifadeyle iftirada bulunmasının ardından bu iddiayı ciddiye alan Yarsav Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına konunun araştırılması gayesiyle bakanın iddialarını delil göstererek suç duyurusunda bulunmuş yapılan başvuruyu değerlendiren savcılık bakanın iddialarını somut manada delillendirecek hiç bir bilgi belge yada tanık bulunmadığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş bunu üzerine " eski adalet bakanının ağzından çıkan mesnetsiz ithamlardan dolayı zan ve töhmet altında kalan Yargıtay bu vahim iftiranın altında kalmamak ve olan biten ne varsa her şeyin aleni biçimde ortaya çıkması ve kamuoyunun kimsenin aklında şüphe kalamayacak şekilde bilgilendirilmesi amacıyla kurum içi idari bir soruşturma başlatmıştı.

Konunun hassasiyetinden ötürü gizli olarak yürütülen ve Yargıtay çalışanları da dahil olmak üzere kimseye kimliği açıklanmayan bir sulh hukuk hakimine verilen bu vazife sonunda soruşturmayı yürüten hakimin " bakan Mehmet Ali Şahin in ifadesini alarak başladığı bu gizli soruşturmada " Yargıtay bünyesinde çalışan idari ve adli tüm personelin mesai içi ve dışında tüm çalışma ve faaliyetlerini hatta sosyal hayattaki bağlantılarına varıncaya kadar bu iddianın gerçekliğini ispatlama ve hakikaten böyle bir yapılanma varsa bu teşkilatı ortaya çıkarmaya yönelik olarak her türlü somut delil ve belgeyi en ince ayrıntısına kadar tetkik ettikten ve bu yönde araştırmasını tamamladıktan sonra ulaştığı nihai sonuç :

" eski bakan m.ali şahinin iddia ettiği üzere Yargıtay bünyesinde farklı hiyerarşik yapı içinde organize biçimde hareket eden belli merkezlerden emir alıp bu emirler doğrultusunda karar veren hakimleri yönlendiren bir yapılanma söz konusu değildir "

Yine aynı bakanın iddia ettiği gibi Yargıtay hakim ve idari personeli arasında adli ve idari olarak var olan ast üst ve kıdem ilişkisinin dışında hukuk devletinin fiili işleyişiyle bağdaşmayan imam (!) müeezzin (!) rahip (!) kardinal (!) haham (!) hint gurusu (!) vesaire gibi lider tanımlamasını ispatlayacak somut hiç delil ve belgeye ulaşılamamıştır

Yani ilgili hakimin nezaket ve usul gereği yaptığı soruşturmanın nihayetinde ulaştığı bariz sonucu hukuk diliyle ifade ederken aslıda işin özü itibariyle söylemeye çalıştığı benim gibi avamın anlayacağı dildeki hakikat şu :

" sayın bakan sen bir yalancısın sen göz göre göre sadece siyasi hesaplar ve günü kurtarma adına seçim öncesi mensubu olduğun ve bir dönem kabinesinde görev aldığın partinin ali menfaatlerini (!) koruma ve kollama adına her türlü alçaklığı ve kalleşliği kendine mübah sayan gömlekçi taifesinin diğer üyeleri gibi masum insanlar üzerinden mevcut tüm kamu kurum ve kuruluşlarına utanmadan sıkılmadan yüzün kızarmadan karalama gayesiyle yalan dolan ve iftira dolu saçma sapan beyanlarla karalamaktan çekinmiyorsun. “

Asliye hukuk hakimin hukuk diliyle ifade buyurduğu hakikatten sonra bende son söz babında şunu söyleyeyim ve tüm adalet camiasını zan altında bırakan bu sevimsiz bahsi sone erdireyim.

Sen ve senin gibi şahsi menfaatleri adına masum ve günahsız insanları karalamaktan gece gündüz usanmada yalan ve iftira sıralamaktan utanmayan seviyesiz siyasetin tabansız figüranlarının bilmesi ve hatta bilmekten de öte asla unutmaması ve hayat boyu kulağına küpe yapması gereken bir realite vardır o da :

" hakikatlerin er yada geç ortaya çıkmak gibi bir huyu olduğudur “

Elinizdeki yürütme imkanlarını son raddesine kadar seferber etseniz de,hayvanat bahçesinden devşirdiğiniz niteliksiz elemanları Tübitak gibi teknik ve teknolojik veri üretim merkezine yerleştirsenizde,ülke idaresinin anayasal kurumlarının üzerine militan refleksi içinde çöreklensenizde henüz yeryüzünde icat edilmemiş nev-i şahsına münhasır absürt komedi tarzında hazırlanan kriminal raporlarla gizleyeme ve bu milleti-i hakiki den saklamaya çalıştığınız tüm gerçekler elbet bir gün mutlaka tüm çıplaklığıyla birlikte açığa çıkacaktır..

O yüzden bir yalan söylerken “ her derde deva niteliğinde inceden inceye anlayana dersler ihtiva eden atalardan yadigar darb-ı mesel sözlerin bir tanesinde bahsedildiği gibi:

“ yatsının ırak olduğunu sanmayın mum yanalı epey oldu artık sönme vaktidir.. "

Vesselam

Malum-u İlam
pembekonak@hotmail.com

Yorum Gönder

1Yorumlar
  1. tespit ve değerlendirmelerinize katılmamak mümkün değil..

    kaleminize sağlık

    seda merve / ankara

    YanıtlaSil
Yorum Gönder