Balkan Savaşları'nın kaynağını Ayastefanos Antlaşması'na kadar götürmek mümkündür. Bu anlaşma ile Bulgaristan sınırları içine Makedonya’nın da katılması ve Sırbistan’ın bağımsızlığını kazanarak topraklarını genişletmeye başlaması, Berlin Antlaşması'nın Bulgaristan’da yarattığı hayal kırıklığı ve nihayet Yunanistan’ın bağımsızlığını kazandığı ilk günden beri topraklarını devamlı olarak kuzeye doğru genişletmek istemesi, Osmanlı Devleti'ni Avrupa’dan tasfiye eden son büyük savaşın yani Balkan Savaşları'nın esas kaynağını teşkil eden gelişmelerdir. Bunlara, Rusya’nın Balkan Slavları üzerindeki kışkırtmalarını, Avusturya Macaristan İmparatorluğu'nun Balkanlar'daki genişleme faaliyetleri ve Bosna Hersek’i ilhakını da ekleyebiliriz. Avusturya’nın Bosna-Hersek’i ilhakı Rusya’yı, Balkan Slavlarını birleştirmek suretiyle Avusturya’nın yayılmasına karşı koymaya sevk ettiği gibi, Balkanların Slav devletlerini de aralarındaki anlaşmazlıkları gidererek birleşmeye, Avusturya’nın yayılmasını önlemeye ve Balkanlarda geri kalan Osmanlı topraklarını paylaşmaya götürmüştür.
Balkan devletleri arasındaki ilk ittifak 13 Mart 1912’de yapılan “Sırp-Bulgar İttifakı” olmuştur. Bu ittifaka göre taraflar birbirlerinin bağımsızlık ve toprak bütünlüklerini koruyacaklar, birine bir saldırı olursa diğer taraf müttefikine yardım edecektir. Osmanlı Devleti iç karışıklıklara maruz kalır ve bunun sonucunda Balkan statükosu bozulursa, ortak hareket edilerek Rusya’nın yardımı ile savaşa başlanacaktır. Savaş sonunda ele geçirilen topraklar paylaşılacaktır.
Osmanlı Askerleri –1913
Sırp- Bulgar ittifakını 29 Mayıs 1912’de yapılan “Bulgar-Yunan İttifakı “ takip etmiştir. Buna göre iki devletten biri Osmanlı saldırısına uğrarsa diğeri ona yardım edecektir. Yunanistan’ın Girit Meselesi yüzünden Osmanlı Devletine savaş açması halinde Bulgaristan herhangi bir yardımda bulunmayıp tarafsız kalacaktır.
Son ittifak ise 6 Ekim 1912’de Karadağ ve Sırbistan arasında yapılmıştır. İttifakın imzalanmasından iki gün sonra da Karadağ Osmanlı Devleti’ne savaş ilan edecektir.
Balkan Devletleri'nin ittifaklarının ardından Bulgaristan’da Osmanlı Devleti aleyhine gösteriler başlamış, Bulgar ve Sırpların kışkırtmaları ile Makedonya’da komitacılık faaliyetleri artmıştır. Makedonya’daki Yunan tedhişçileri kışkırtmalarına hız vermiş, 1912 Ağustos'undan itibaren Yunanistan Osmanlı sınırına asker yığmaya başlamıştır. Diğer yandan Karadağ da Osmanlı sınırlarında olaylar çıkarmaya başlamıştır. Bütün bunlara ilaveten 1912 Mayıs'ında Karadağ, Sırbistan ve İtalya’nın kışkırtmalarıyla Arnavutluk’ta bir ayaklanma çıkmıştır.
Balkanlar'daki bu karışıklıklar bütün Avrupa devletlerinin dikkatini bölge üzerine çekmiştir. Rusya; Balkan Devletleri'nin harekete geçmesi karşısında Avusturya’nın da işe karışmasından ve dolayısıyla, kendisinin de Avusturya ile bir savaşa girmesinden endişe etmiştir.
Fransa, Balkan meselesinden dolayı Rusya’nın savaşa girmesi halinde bir yardım taahhüt etmemekle beraber Avusturya dolayısıyla da Almanya’nın Rusya’ya karşı savaşa girmesi halinde kendisinin de Rusya’nın yanında yer alacağını bildirmiştir.
İngiltere’ye gelince o da savaş arzu etmiyor ve Balkanlar'da statükonun korunmasını istemiştir.
İtalya, Avusturya ve Almanya gibi devletler de bir savaş istememiş, Rusya’nın işe karışmasından da hoşnutsuzluk duymuşlardır.
Avrupa devletlerinin davranışları yüzünden Balkan buhranını önleyecek tedbirler alınamamıştır. Bundan cesaret alan Balkan Devletleri'nden ilk olarak Karadağ 8 Ekim, Bulgaristan ile Sırbistan 17 Ekim, Yunanistan 19 Ekim 1912’de Osmanlı Devleti'ne savaş ilan etmişlerdir.
Osmanlı Topçuları Çatalca Yönünde İlerlerken-1913
Osmanlı Devleti savaşa oldukça zor şartlar içinde girmiştir. Ordunun geri hizmet teşkilatı kötü durumdaydı. Savaşın ilk gününden itibaren her alanda ikmal güçlükleri kendini göstermiş, bu da orduyu zafiyete uğratmıştır.
Osmanlı Devleti'nin seferberlik ilanıyla İstanbul'daki 1'inci Ordu "Doğu Ordusu" adını alarak Trakya'da Bulgar ordusuna karşı savaşacak şekilde tertiplenmiştir. Selanik'te bulunan 2'nci Ordu ise "Batı Ordusu" adını alarak Sırp, Yunan ve Karadağ ordularına karşı tertiplenmiştir.
Doğu Ordusu, Bulgarlar karşısında kısa sürede yenilmiştir. Ekim 1912 sonlarında Lüleburgaz’a çekilen ordu burada, Bulgarlarla yaptığı ikinci muharebeyi de kaybedince Çatalca hattına kadar çekilmiştir.
Batı Ordusu, Ekim sonlarında Kumanova’da Sırplara yenilmiş ve Manastır’a çekilmiştir. Sırplar 26 Ekim'de Üsküp’ü ele geçirmiştir.
Yunanlar, Kasım ayı başında Selanik’i ele geçirmişlerdir. Donanmaları ile Bozcaada, Limni, Samotraki ve Taşoz adalarını işgal etmişler; öte yandan Karadağlılar da İşkodra’yı kuşatmışlardır.
Savaşın başlamasından kısa bir süre sonra Balkan Devletleri bütün Rumeli’yi ellerine geçirmiştir. Osmanlı Devleti savaşın durdurulması için gerekli girişimlerde bulunmuş 28 Kasım 1912 tarihinde Osmanlı Devleti ile Balkan Devletleri arasında Çatalca’da görüşmelere başlanmıştır. 3 Aralık 1912 tarihinde de ateşkes yapılmıştır. Fakat Yanya ve İşkodra savunmaları sürdüğünden Yunanistan bu ateşkese taraf olmamıştır. Dolayısıyla sadece Bulgarlar ile gerçekleştirilen bu ateşkese göre; Osmanlı Devleti, Bulgarların kuşatması altında bulunan Edirne’ye yardım göndermeyecek ve barış antlaşması, Londra’da toplanacak bir konferansta yapılacaktı.
Balkan Devletleri ve Osmanlı Devleti arasında bu gelişmeler yaşanırken İtalya ve Avusturya’nın kışkırtmaları ile durumdan yararlanan Arnavutluk, 28 Kasım 1912 tarihinde bağımsızlığını ilan etmiştir. Londra görüşmeleri 17 Aralık 1912 tarihinde “Büyükelçiler Konferansı” adı altında toplantılara başlamıştır. Konferansın birinci amacı Osmanlı Devleti ile Balkan Devletleri arasındaki sınır ve barış esaslarını saptamak, ikincisi ise Osmanlı Devleti’nden ele geçirilen toprakların paylaşımı konusunda ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözümlemekti. Ancak konferansta herhangi bir ilerleme sağlanamamıştır. Özellikle Osmanlı Devleti hâlâ Bulgarlar tarafından kuşatma altında bulunan, bir zamanlar Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmış bulunan Müslüman Türk şehri olan Edirne’yi vermemekte direniyordu. Tam bu sırada İstanbul’da “Babıali Baskını” ile Mahmut Şevket Paşa başkanlığında yeni bir Hükûmet kurulmuştur. Fakat yapılan bu değişiklik de bir sonuç vermemiş, Balkan Devletleri tekrar saldırıya geçmişler, İşkodra Karadağlıların, Yanya Yunanların ve Edirne’de Bulgarların eline geçmiştir. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı Devleti barış istemek zorunda kalmıştır. Balkan Devletleri ile Osmanlı Devleti arasında 30 Mayıs 1913 tarihinde Londra Barış Antlaşması imzalanmıştır.
Edirne’yi Alan Osmanlı Subayları- 22 Temmuz 1913
Bu barış ile Osmanlı Devleti, geleceğinin tayinini ve Arnavutluk'un sınırlarının çizilmesi işini büyük devletlere bırakmıştır. Yani Osmanlı Devleti, Arnavutluk'un bağımsızlığını tanıyor ve bu toprakları da kaybediyordu. Bundan başka Girit’i de Yunanistan’a terk ediyordu. Nihayet Osmanlı Devleti, Midye–Enez çizgisinin batısında kalan bütün Avrupa topraklarını Balkanlılara bırakıyordu ki bununla Edirne Bulgaristan’a geçiyor ve Bulgaristan Kavala ile Dedeağaç arasındaki toprakları alarak Ege Denizi'ne çıkıyordu. Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'da sadece Bulgaristan’la sınırı oluyordu.
Osmanlı Devleti’nin Balkanlar'dan çekilmesi bu bölgede büyük bir boşluk oluşturmuştur. Balkan Devletleri bu boşluğu doldurmak için birbirleriyle yarışmaya girişmişlerdir.
Rusya, Balkan Devletleri arasındaki bu yarışı önlemek için uğraşmışsa da başarılı olamamıştır. Sırbistan ile Yunanistan’ın birbirlerine yaklaştığını gören Bulgaristan 29/30 Haziran gecesi Sırbistan ile Yunanistan’a aniden saldırmış, ancak bu devletler karşısında istediği başarıyı elde edemeyerek kısa sürede yenilmiştir. Yunanlar Kavala’ya girmiş, Bulgarlar Sırplar karşısında da yenilince 31 Temmuz 1913 günü mütarekeyi kabul etmiştir.
Balkan Devletleri'nin birbirleriyle uğraşmasını fırsat bilen Romanya ile Osmanlı Devleti hemen harekete geçmişlerdir. Romanya askerini Bulgar Dobruca'sına sokmuş ve Bulgaristan’ın içlerine doğru ilerlemiştir. Osmanlı Devleti de Edirne’yi geri almak için 20 Temmuz'da harekete geçmiş ve 22 Temmuz'da bu şehri geri almıştır.
İkinci Balkan Savaşı ve Bulgaristan’ın yenilgisi ile Balkan Savaşları dönemi kapanmıştır. Balkan Savaşları'nı kesin olarak sona erdiren barış anlaşmaları iki bölümdür. Birincisi, Balkan Devletleri'nin kendi aralarında imzaladıkları, ikincisi de Osmanlı Devleti'nin Balkan Devletleri ile imzaladığı barış antlaşmalarıdır.
Balkan Devletleri'nin kendi aralarında imzaladıkları barış 10 Ağustos 1913 tarihli Bükreş Antlaşması'dır. Bu barışa göre; Bulgaristan Tuna’nın güneyindeki Silistre, Tutrakan ve Dobruca’yı Romanya’ya, Kavala’yı Yunanistan’a bırakmış, Makedonya’dan ise küçük bir parça almıştır.
Osmanlı Devleti'nin Balkan Devletleri ile imzaladığı barış antlaşmalarına gelince; bunların ilki Bulgaristan ile 29 Eylül 1913 günü imzalanan İstanbul Antlaşması'dır. Bu antlaşmaya göre Meriç Nehri sınır kabul edilmiş, Bulgaristan, Kırklareli, Dimetoka ve Edirne'yi Osmanlılara geri vermiştir. Ayrıca bu antlaşma Bulgaristan’daki Türklerin hukuki durumları hakkında da hükümler içermekteydi.
Yunanistan ile 14 Kasım 1913’te Atina Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmada da Yunanistan’da kalan Türklerin statüsüne ait hükümler mevcuttur. Adalar meselesi bu anlaşmada yer almamış olup, 1914 Şubat'ında Elçiler Konferansında karara bağlanmıştır.
Sırbistan ile yapılan antlaşma 13 Mart 1914 günü İstanbul’da imzalanmıştır. Bu anlaşmada da Sırbistan’da kalan Türklerin statüsü belirlenmiştir. Sırbistan ile ortak sınırımız kalmadığı için sınır meselesi söz konusu olmamıştır.
Bulgarlardan Kaçan Türk Köylüleri-1912
Balkan Savaşları sonucunda Balkanlar'da statüko büyük oranda değişmiş, bölge devletlerinin sınırlarının genişlemesi ile yeni bir siyasi harita çizilmiş, Arnavutluk yeni bir devlet olarak ortaya çıkmıştır. Savaş, çok sayıda Türk, Pomak, Arnavut ve diğer Müslümanların katline ve mecburi göçüne yol açmıştır. Böylece Balkanlar'daki nüfus yapısı büyük ölçüde değişmiştir. Bununla beraber Ekim 1912’den Ağustos 1913’e kadar devam eden Balkan Savaşı sadece savaşan devletleri değil Avrupa devletlerini de yakından ilgilendirip etkilemiştir. Çıkarları çatışan devletler bu bunalım dolayısıyla karşı karşıya gelmişlerdir. Bu da bloklar arasındaki gerginliği artırmış ve silahlanma yarışını hızlandırmıştır. Bundan dolayı da Balkan bunalımı Birinci Dünya Savaşı'nın yakın nedenlerinden biri olmuştur.