Nuval Noah Harari: Teknoloji devrimi beyne girecek ama dinin buna cevabı yok


‘Sapiens’ ve ‘Homo Deus’ kitaplarının yazarı Nuval Noah Harari, “Gelmiş geçmiş en büyük zorluğu yaşadığımız bir dönemde, sırtımızı yaslayacak küresel bir söylemimiz yok” diye konuştu.

Harari, geçen yıl yayınlanan kitabı ‘Homo Deus’ta teknolojik gelişmelerin insanı ‘tanrı mertebesine’ yükselteceğini öne sürüyor.

İsrailli ünlü tarihçinin HT Pazar’dan Afşin Yurdakul’a verdiği röportajdan satır başları şu şekilde:

Kimse dünyanın 30 yılda neye benzeyeceğini bilmiyor
Bence sadece insanlığın değil, tüm yaşamın ve gezegenin geleceğini şekillendirecek 3 büyük zorluk şöyle: Ekolojik zorluklar. Özellikle iklim değişikliği ama sadece iklim değil. İkicisi nükleer silahlar gibi kitle imha silahları tehlikesi. Üçüncüsü teknolojik yıkımlar. Burada da yapay zekâ ve biyomühendislikten bahsediyoruz.

Asıl devrim yapay zekâ değil
İnsanlar yapay zekâya çok fazla odaklanıyor. Bilgi teknolojileri devrimine çok odaklanıyorlar, ancak aynı anda gerçekleşen biyoteknoloji devrimini unutuyorlar. Yapay zekâ, biyoteknoloji ile birleşince çok güçlü ve yıkıcı oluyor. İnsan bedenini ve özellikle de insan beynini daha iyi anladıkça, bu yapay zekâya bizi anlama, manipüle etme, kontrol etme yetileri kazandırıyor. Beyin bilimi ya da biyoteknoloji olmazsa; tamam yapay zekâ tişört, ayakkabı üretebilir, araç kullanabilir ama insanları anlayamaz.

Liberalizm hikâyesi çöktü

20’nci yüzyılda dünyayı anlatmak için 3 büyük hikâye vardı. Faşist, komünist ve liberal söylemler. Ve her biri peş peşe çöktü. İkinci Dünya Savaşı’nda faşistler, soğuk savaşla komünist söylem çöktü. Son 20-25 yıldaysa çok özel bir durumda yaşıyoruz, dünyayı anlatan sadece tek bir hikâye var, o da liberalizm. Tarihin bittiği hissine kapılıyorsunuz böyle olunca. Tamam, insanlara özgürlük, insan hakları, demokrasi, açık sınırlar, küreselleşmeliyiz, paket bu, anlaştık, bitti! Ve sonra bu da çöktü. Son 5 -10 yıl içinde o liberalizm hikâyesi, söylemi de çöktü. Ve hikâyesiz, söylemsiz kaldık. Birçok insanın kendi ayrı hikâyesi var, dinlerin, ulusların hikâyeleri var, ama ortak bir küresel söylem ve hikâye yok. Bu çok kafa karıştırıcı ve ürkütücü çünkü tam da bu anda bu büyük zorlukları, teknolojiyle de ilgili olan zorlukları yaşadığımız için. O yüzden ben küresel olarak içinde bulunduğumuz anı şöyle tanımlardım: Gelmiş geçmiş en büyük zorluğu yaşadığımız bir dönemde, sırtımızı yaslayacak küresel bir söylemimiz yok.

Bilgisayara ‘upload’ edileceğiz
Bin yıl içinde bizim gibi insanlar olmayacak. Tamamen farklı varlıklar olacak. On binlerce yıl önce neysek oyuz ama beyin mühendisliği yapmaya başladığınızda, beyni bilgisayarlara bağlamaya başladığınızda, kendinizin bir kısmını bir bilgisayara ‘upload’ edebildiğinizde, milyonlarca yıllık biyolojik evrimin tüm sınırlamaları biter. Bin yıl sonrayı şu anda hayal bile edemeyiz!

Dinler cevap veremeyince ne yapacaklar?
Şimdiye kadar değişim hep dışarıda oldu, ancak teknoloji devrimi bundan sonraki evrede deriden içeri, insan vücuduna ve beyne girecek. Dinlere gelince… Özellikle de büyük söylemlerin yokluğundan ötürü, dinin yeniden canlandığını görüyoruz. Bu çok önemli bir şey, ama dinlerin cevapları yok. İnsanlara geçmişe dönmeye yönelik nostalik fanteziler satılıyor. Mesela yapay zekâ milyonlarca insanı işsiz bırakırsa, cevabı İncil’de bulamazsınız, çünkü o zamanlar yapay zekâ bilinmiyordu. Ve tehlike şu ki dünyanın birçok yerinde insanlara nostaljik fanteziler satarak iktidara gelen liderler var. Nostaljinin gücü o ki dünyada bu kadar kaos ve karmaşa yaşanırken gelin geçmişe, o günlere dönelim, her şeyin net ve anlaşılır olduğu zamana gidelim. Sonsuz gerçeklik… Ve bu insanlara çekici geliyor çünkü insanlar istikrar ve kesinlik istiyor. Ama cevap yok. Peki insanlar uyanıp cevapları sorguladığında ne yapacaklar? Tehlike şu, insanlar bir günah keçisi bulabilirler. Tarihte çok gördük, dini hareketler vaat ettikleri cevapları veremeyince başkalarına parmak uzatırlar ve “İşte bu insanlar yüzünden yeryüzünde cenneti kuramadık! Onlar yüzünden Mesih gelmedi! Onlar yüzünden başaramadık!’’ derler. Ve bu çok çok tehlikeli.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)