Pamukoğlu: ‘Ne mutlu Türküm diyene’ silinirse baştan yazarım



"Karşılarında beni bulurlar"

HEPAR lideri Pamukoğlu, arkadaşımıza gündemi değerlendirdi.


Pamukoğlu: ‘Ne mutlu Türküm
diyene’ silinirse baştan yazarım
Hak ve Eşitlik Partisi (HEPAR) Genel Başkanı Osman Pamukoğlu, yıllarca vatan toprağının üzerindeki “Ne mutlu Türküm diyene” sözü silinmesin diye çarpışmış bir asker olarak o yazıyı “silmeye” çalışanlara net mesaj verdi: Silinirse yeniden yazarım!

İktidardakiler levanten! ‘Türk’ü
ortadan kaldırmak akıl kârı mı!
PamukoĞlu, iktidar ve yandaşları için de ‘levanten’ tanımlaması yapıyor: Oradan buradan gelmişler. ‘Türk’ adını ortadan kaldırmak akıl kârı mı? Bunun olabileceğini mi düşünüyorlar?

Selcan Taşçı’nın röportajı
Tam saha muhalefet
“Seçime kadar sahadayız” diyen Pamukoğlu, HEPAR’ın genç tabanını sokağa indirmeye hazırlanıyor: Bu ülkenin çocukları, hakları için kanunun bütün imkanlarını kullanacak ama kimse bizden disiplinsizlik beklemesin.

Türkiye genelinde 60’tan fazla ilde örgütlenme faaliyetini tamamlayan Hak ve Eşitlik Partisi, bundan 9 ay önce “seçimlere girme hakkı”nı elde etti. Genel Başkan Osman Pamukoğlu ile Beşiktaş Balmumcu’da bulunan İstanbul İl Başkanlığı binasında buluştuk. Hem Ocak ayında yapılacak Büyük Kurultay’a hem de 2011 seçimlerine hazırlanıyor HEPAR. Parti yönetimi, 15 gün kadar önce de İl ve İlçe yöneticileri, Kadın Kolları ve Gençlik Kolları’yla dört günlük bir kampta biraraya gelmiş. Kampla ilgili olarak “Kimin hangi mahalle, hangi sokak, hangi pazar yerinde çalışacağı bile belirlendi; sahadayız” diyor Pamukoğlu.

Anketlerde yüzde 5’e dayandı
Her fırsatta siyaseti “zorunlu” olarak yaptığını vurgulama ihtiyacı duyan biri için hayli keyifli görünüyor. “İki önemli şirket”ten gelen anket sonuçlarıymış meğer açtıran yüzündeki gülleri. “İnsanlar buna şaşırıyor” diyor sonuçları paylaşmadan önce. Söylediğine göre, 2010 itibarıyla yüzde 4.9 ile 5.2 olarak gösteriliyormuş partisinin oy oranı... Hem de “ona” rağmen... “Ona rağmen” çünkü Osman Pamukoğlu’nun adı, HEPAR’ın adının epey önüne geçmiş durumda. Yaptırdıkları araştırmalarda partiyi bilenlerin oranı yüzde 36’larda çıkarken, Pamukoğlu’nun tanınırlığı yüzde 70-75’leri buluyormuş. Dolayısıyla “Örgütü güçlendirmemiz lazım” diyor.

Umudu düzene tepkili gençler
Genel Başkan’dan sonra HEPAR’ın en dikkat çeken unsuru “gençler”. Partinin hemen her faaliyetinde onları en önde görmek mümkün. Partiye bugüne kadar toplam 760 bin müracaat yapılmış. Tamamı 18-31 yaş aralığında.
Pamukoğlu’na göre bu “önemli bir avantaj” HEPAR için: “Gençler daha tutkulu, heyecanlı, kanları kaynıyor, zihinleri kirlenmemiş, rahat algılıyorlar, idealist ve en önemlisi bu düzene karşı tepkililer... Geleceğe dair umutları var, hayalleri var. Partiye bir umut olarak sarılıyorlar. Türkiye’de siyasetin yozlaştığını görüyorlar.”
Bu ilginin “siyasi bir tercih”i yansıtıp yansıtmadığı konusunda kuşkuluyum. Gençlerin teveccühünün kendisine karşı duydukları “fanatik hayranlık”tan da besleniyor olabileceğini hatırlatıyorum.
“Doğru, çok iyi izlemişsiniz” diyor; “Benle ilgili internet ortamında kurulmuş bir sürü site var. Ben bunları kuranları ne tanıyorum ne görmüşüm, ülkenin bir çok yerinde, bir çok farklı ortamda kendi kendilerine yaktıkları bir ateş yanıyor?”
“Bunu benim söylemem doğru olmaz ama söylemek zorundayım” diyerek devan ediyor: “Osman Pamukoğlu kimdir? Dediğini yapar, dürüsttür, gözü karadır. Abuk sabuk işler yapacak, çalıp çırpacak insan değildir... Genel Başkan’ın toplumda bu itibarının olması etkili oluyor tabii...”
Gelmek istediğim yer tam da burası aslında. Kendilerini bu “gözü karalık”la özdeşleştiren genç kitlelerin, hele ki “çatışma” laflarının edildiği şu günlerde “risk”e dönüşme ihtimali yok mu?
“Bizimkiler disiplinli” oluyor ilk cümlesi;
“Belli zamanlarda elbette sokağa çıkacağız, kendi sloganlarımızla, pankartlarımız bayraklarımızla gösteri yapacağız. Bu ülkenin çocuklarıyız haklarımız için elbette kanunun bütün imkanlarını kullanacağız. Ama kimse bizden disiplinsizlik beklemesin. Zaten hepsiyle konuşuyoruz; ben kontrol ederim onları!”
Gençler dışında partisini besleyen iki ana damarın daha olduğunu söylüyor Pamukoğlu. Biri kadınlar... “Çünkü onlar ana ve yavrularının geleceğini düşünüyorlar” diyor. İkincisi ise “Yüzbinlerce asker ve binlerce yedek subay!”
Birlikte mücadele verdiği, bizzat yetiştirdiği, eğittiği “asker”lerin desteğini alacağı konusunda emin konuşuyor:
“Bu ülkenin çocuklarıyla bir arada olmanın avantajı var. Biz onlarla Meriç kenarında, Aras kenarında, Zap suyunda bulunduk... Şimdi onlar Türkiye’nin her yerine yayıldılar. Yüzbinlerce akrabaları var; onlara anlatıyorlar...”
Bir de İlhan Selçuk’un “edebiyatın bütün türlerine posta koyar” dediği Osman Pamukoğlu kitaplarının ulaştığı kitle var. Onu da hesaba katmak gerektiği görüşünde HEPAR Genel Başkanı:
“5 yılda 7 kitap verdim. Şu anda halkta benim kitaplarımdan 1 milyon 300 bin adet var. Bütün bunları birleştirin...”

Armut dibine düşüyor;
bu iktidardakiler levanten
Osman Pamukoğlu her ne kadar “Emekli olduğum andan itibaren hiçbir karargah, hiçbir kışla, üniforma giyen hiç kimseyle hiçbir bağım yok” dese de, toplumun büyük bölümünün gözünde hâlâ “paşa”.
“Atatürk, beylik paşalık ünvanlarını kaldırdı ama ona da son güne kadar herkes ”Paşam“ dedi. Bundan çıkamıyorsun” diye açıklıyor bu “algıda sivilleşememe” halini.
Durum bu olunca onunla yapılan hemen bütün söyleşilerin “çerçevesi” de ya “terör” oluyor ya daha geniş çerçevede “güvenlik”. Biz bu çemberin -mümkün olduğunca- dışına çıkmaya çabaladık aslında... Ama... Yine de... Haliyle... Zaman zaman tezahürleri oldu sohbete Pamukoğlu’nun “askeri geçmişi”nin.
Hele bir de üzerinde durduğu sacayağının bir köşesi “milliyetçilik” (diğer iki köşesinde de “halkçılık” ve “sosyal devlet” var) olunca HEPAR’ın, özellikle iktidarın “Türk” kelimesine duyduğu alerjiyi konuşurken kaçınılmaz olarak o “dağlara” döndük yeniden.
Yıllarca “Ne mutlu Türküm diyene” sözü silinmesin diye çarpınmış bir asker olarak seslendi mesela “silmeye” çalışanlara:
“Silsinler, ben gene yazarım!”
Amerika alerjisi artıyor
Türk Milliyetçiliğinin yerine ikame edilmeye çalışılan “ademi merkeziyetçi” yapıyı konuşurken, “bunlar levanten” dedi iktidardakiler ve yandaşları için;
“Oradan buradan gelmişler. Armut dibine düşer. Bir devletin, cumhuriyetin, Türk toplumunun adını ortadan kaldırmak akıl kârı mı? Bunun olabileceğini mi düşünüyorlar?”
AKP’nin “milliyetçiliği” hedef alan politikalarının milliyetçilik duygusunu daha güçlendirmekten başka bir işe yaramadığını ileri sürüp bu konuda endişe yaşamadığını belirtiyor Pamukoğlu:
“Milliyetçilik artıyor. Amerika alerjisi artıyor. Halk ”müttefik devlet“ için neden böyle düşünür? Böyle tipler yüzünden. Kaldırsınlar ”Türk“ adını, duyarlılıkları normal, orta halli insnaı bile daha sivri, daha keskin, daha milliyetçi hale getirirler. AKP bir şeyi söndüreyim derken aslında ateşe benzin döküyor...”
Özellikle referandum sonrası ortaya çıkan “üç parçalı tablo”yu yorumlarken Anadolu’nun milliyetçiliğe mesafeli bir muhafazakarlık çizgisine geldiğini iddia edenlere de söyleyecek sözü var Pamukoğlu’nun:
“Anadolu, evet muhafazakardır. Ama gidin konuşun aynı zamanda vatanseverdir de, yurtseverdir de Anadolu insanı. Buna milliyetçilik de diyebilirsiniz. Bu sonucu değerlendirirken oradaki cemaatlerin ve tarikatların ağırlığını, insanların elinin ayağının kelepçelendiğini de unutmamak lazım. -40 derecede buzdolabı dağıtarak insanımızın dilenci durumuna düşürülüşünü de hesaba katmak lazım.”
Kafaları mazide kalmış
Başbakan’ın azınlıkların kendi yargılamalarını yapabilmeleri gerektiği yönündeki beyanından sonra, bu kez “çok hukukluluk” boyutuyla gündeme gelen, daha önce ise “eyaletleşme” projesine referans olan “Osmanlı modeli” konusunda “AKP’liler sadece kıyafette” kendi çağlarını yaşıyorlar. Kafaları mazide kalmış” diyor Pamukoğlu.
Ona göre “hiçbir siyasi felsefesi yok”
iktidardakilerin; “Şahsi çıkarlarına uygun öğretiler, yöntemler, görüşler dile getirmeye çalışıyorlar. Bizim milliyetçilik anlayışımızda herkes, herşey halk için. Bu topraklarda yaşayan herkes bizim insanımız, hangi coğrafyada yaşarsa yaşasın, bütün milletleri, ırkları, kavimleri severiz. Ama en çok da kendi milletimizi severiz. Kendi insanımızı severiz.”
Çingene şecaat arz ederken...
Pamukoğlu sık sık Trakya izlenimlerinden örnekler verince, söz ister istemez Ali Bulaç’ın “Rumeli Türkleri’nin Türklüğü şaibeli” iddiasına geliyor. Bakın ne tepki veriyor böyle bir tartışmanın başlatılmasına:
“Çingene şecaat arz ederken sirkatin söylermiş. O kim ki Türklüğü tartışıyor? Müslümanlığı neymiş ki Trakya’yı tartışıyor?”
Ve manidar bir uyarıda bulunuyor: “Bir ülkede kötü giden her şeyin bedelini hem zayıflar, hem kuvvetliler öder. Hem aptallar, hem akıllılar öder. Ama bir tek şartla; zayıflar ve aptallar erken, akıllılar ve kuvvetliler biraz geç ama mutlaka ödeyecektir.”


Toprak ağalığı yıkılacak, arazileri halka dağıtacağız
Siyasetin hedefi, -bütün iyi niyetleriniz, idealleriniz, hizmet aşkı(!)nız bir yana- en somut ve basit formülüyle “oy toplamak” aslında. “Oy”un niteliği yok; nicelik asıl olan. Ne kadar çoksa, o kadar iyi. Haliyle “ne olursan ol gel” diyor siyasetçiler seçmene...
Siyaset ağalarının Derik’teki aşiret yemeği, “bölge”deki köle düzenini bir kere daha gözler önüne sermişken, tam denk geldi “bölgedeki mücadelenin içinden gelen” bir siyasetçiyle sohbet.
Ülkeyi böyle batırdılar
“Biz herkese mavi boncuk dağıtmayacağız” diyerek giriyor söze Pamukoğlu. Türkiye’nin bugünkü halini, siyasilerin oy uğruna verdikleri tavizlere bağlayıp, “Ağa”ların, “Bey”lerin, “Aşiret”lerin oyuna talip olmayacaklarını iddia ediyor:
“Hiç istemiyorum. Gelmesin o oylar. Zaten böyle diye diye batırdılar bu ülkeyi... O ağa da, adamları da bize oy vermesin istemiyoruz. Biz bunu göze alıp dağıtacağız o arazileri..”
Çalışan hinoğlu hinlik yapmaz
Tam bu noktada “toprak reformu”nun gündemlerindeki en önemli projelerden biri olduğunu ifade ediyor, “Toprak ağalığı yıkılacak” diyor;
“Devletin elinde bulunan ve üretimden uzak kalan bütün araziler halka tapusu ile dağıtılacak...”
- Bu proje hayata geçirilebilse özellikle Güneydoğu’da neyi değiştirir?
Kendi servetine mülküne arazisine bağlı olmak çalışmak demektir. Çalışan insan saçma sapan şeyler düşünemez, yanlış ideolojilere meyletmez ve kapılmaz, çalışan insan hinoğlu hinlik yapamaz...


Yeniçağ

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)