Bilinçli korku; koruyucu bir duygudur.
Saldıran bir köpekten duyulan korku insanı kurtarır.
Ancak, ‘köpek saldırır’ diye sokağa çıkmamak sağlıksızdır.
Bu durumda bilinç devre dışı kalmıştır.
Koruyucu sistem ‘yanlış alarm’ vermektedir.
Nevrotik davranışlar, panik ataklar böyle oluşur.
Çözüm; bilinçli olmaktır.
Korkulan nesne, durum, her neyse ‘önce tanınır’.
Sonra da ‘gerçek boyutları’na indirgenir.
Korku artık, başa çıkılabilir bir duruma indirgenmiştir.
Bilinç korkuyu yenmiştir.
Korkunun bilişsel terapisinin psikolojik anahtarı da budur.
Saldırabilecek bir köpek gene korkutur, ama artık kaçabilir ya da siz köpeği korkutabilirsiniz.
Korkunun yarattığı ‘zihinsel felç’ sona ermiştir.
***
Korkuya karşı üç önemli aşamamız gelişir.
Bilinçlenme.
Örgütlenme.
Harekete geçme.
Bireysel ölçekte de toplumsal ölçekte de yapılması gereken, bu üç aşamanın gerçekleştirilmesidir.
Birey ölçeğinde; korku nesnesini tanıyarak ‘bilinçleniriz’.
Duygularımızı, düşüncelerimizi, davranışlarımızı aynı doğrultuda yeniden örgütleriz.
Buna gerek vardır. Çünkü korku olgusunda duygularımız ile düşüncelerimiz çatışmakta, davranışımız da hareketsiz kalmaktadır.
Dengemizi kurduktan sonra da harekete geçeriz.
Bu üç aşama ile korkumuzu yenmiş, irademize yeniden egemen olmuşuzdur.
Toplumsal ölçekte de gene üç aşama vardır.
***
Öncelikle, korkumuz konusunda bilinçlenmemiz ilk koşuldur.
Nelerden korkmaktayız?
Neden korkmaktayız?
Ne zaman ve nasıl oluşmuştur korkumuz?
Bunu öğrendikten sonra ‘örgütlenmemiz’ zorunludur.
Toplumsal ölçekte güçlerin birleşmesi ancak örgütlenme ile olur.
Örgütlenemeyen hiçbir toplumsal güç başarılı olamaz.
Örgütlenemeyen gruplar ancak başkalarını eleştirmenin kolaylığına sığınır ve başarısızlıklarına (kendilerinden başka) herkesi neden gösterirler.
Bu tutum, başarısızlığın inkârıdır.
Bilinçli olanlar gerçeklerden korkmazlar.
Gerçeğin inkârı sadece bilinci sislendirir, karartır.
Örgütlerin de hareket edebilmesi gerekir.
Gerçekçi hedefleri belirleyen örgütlerin kararlılıkla harekete geçmeleri korkuların yenilmesinin anahtarıdır.
Korkuyu yenecek olan, kararlı harekettir.
Böylece; bilinçli olunmazsa hiçbir şey yapılamaz.
Bilinçli olunur ama örgütlenemezse sadece konuşan ama hiçbir şey yapamayan grupçuklar oluşur.
Bilinçli gruplar örgütlenir ama hareket etmezlerse gene varacak hiçbir hedefleri olmadığından başarısız olurlar.
Korku başarısızlığa neden olmamıştır.
Başarısızlık korkuya neden olmuştur.
Sonra da bu kısır döngüden kurtulmak zorlaşır.
Çünkü; hareketin atalete dönüşmesi, zihinsel felce yol açar.
Zihinsel felç de, ‘her şey bitti, artık hiçbir şey değişmez’ kötümserliğine yol açar ki içine düşülebilecek en büyük felaket budur.
‘Bilinçli örgütlenme’nin hareketsiz kalması, yaşam alanını ‘bilinçsiz örgütlenme’ye bırakır. Bu da bir toplumun felaketi olur.
Bu felaket, ‘bilinçsiz örgütlenme’nin başarısından değil, ‘bilinçli örgütler’in başarısızlığından kaynaklanır.
Duruma doğru tanı koyamama, sorumluluk almada kayıtsızlık gösterme, yapılacak işleri başkalarından bekleme, hiçbir şey olmayacağını sanma, olan biteni görmezden gelme, gerçekleri kabul edememe, zamanında toparlanamama, başlıca yanlışlardır.
Sonucu da, ‘toplumsal korku’nun büyümesi ve yaygınlaşmasıdır.
Yapılması gerekenler bellidir ve yapılmalıdır.
Yapılması gerekenlerin sorumluluğu kimlerde midir?
Hepimizde.
Bende.
Sende.
Onda.
Hepimizdedir.
Gelecek hepimizin ortak geleceğidir.
Geleceğimizi korku üzerine kuramayız.
Güncel görev korkuları aşmaktır.
Geleceğimiz bu başarıyı bekliyor…
Erdal Atabek
Cumhuriyet