Herkesi salak yerine koyuyorlar

Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ÖTV adı altında halka atılan kazığı “zam değil güncelleme” diye savunuyor. Harika değil mi? Cep telefonu faturamız geçen aya göre kabaracak, bunun adı zam değil güncelleme imiş.
Eskiden de vardı böyle herkesi salak yerine koyma numaraları. Benzine zam geldiğinde “fiyat ayarlaması” denirdi.
Sayın Bakan madem güncellemeye pek meraklı, işçi, memur, emekli maaşlarında da güncelleme yapmayı neden düşünmez ki? Asıl güncelleme ihtiyacı orada yok mu?
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise Mehmet Ali Birand’ın “Mecbur musunuz bu zamları yapmaya” diye sorduğu esprili soruya içki zammını kastederek “Bundan sizin gibi birkaç kişi etkilenir” diye cevap veriyor. Herkesi salak yerine koyarak yine içki üzerinden siyaset yapıyor.
Ya Kırıkkale Belediye Başkanı’na ne demeli? Deniz Feneri köstebeği olayında başrolü oynayan Belediye Başkanı Veli Korkmaz Hürriyet’ten Ahmet Hakan’ın sorularını cevaplamış.
Herhalde dünkü Hürriyet’te konuşmasını okurken gevrek gevrek gülmüş ve “Ama ne cevaplar verdim değil mi?” diye böbürlenmiştir çevresindekilere.
Oysa Sayın Başkan kırdığı potların farkında mı onu bilemem.
Örneğin Beşir Atalay’ın korumasının kendisini aramasını “Alışılmış bir olay” diye tarif ediyor. “Gerek özel kalem gerekse korumaları beni sık sık arar, Bakan’ın taleplerini iletir.”
Dikkat edin, korumalar bakan adına belediye başkanını arıyor ve “talepleri” iletiyor. Koruma dediğimiz polis. Yani bodyguard’ın resmi şekli. Tek görevi var o da bakanı her türlü tehlikeden korumak. Onun dışında bir işi yok.
Ama Belediye Başkanı’nın biraz da gururla söylediği sözlerden anlıyoruz ki, korumalar bakanların taleplerini ilgili yerlere iletmekle de görevli. O halde “Kaçın arama yapılacak” mesajını da iletebilirler. Korumalar belki de korumadan bunu anlıyorlardır. Bakan’ı da başına bir iş gelmesin diye korumaya almışlardır.
Başkan, korumalarla konuştuktan üç dakika sonra Deniz Feneri şüphelisi Mustafa Çelik’i aramasını da “35 yıllık arkadaşım, her gün konuşuruz” diye açıklıyor. Ahmet Hakan bir ayrıntıyı daha dile getiriyor, “Peki neden sabit telefona geçelim diyorsunuz” diyor; “Bu benim sık yaptığım bir yöntemdir, cep telefonuyla uzun konuşmam” karşılığını veriyor.
Bunların hepsini salak gibi yiyoruz ve İçişleri Bakanı’nın Deniz Feneri konusunda “uyarıcı dostluk” yaptığına asla inanmadığımız gibi iddiayı ortaya atan CHP liderini de “İftiracılıkla suçlamakta” bir sakınca görmüyoruz. Salakız ya.
*****
Namaz saatlerine göre mesai
Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın “Mesai sabah 6’da başlasın” isteğini okuduğum an “mesaiyi namaz saatlerine uyarlamak istiyorlar” dedim. Hayır, önryargılı yaklaşmıyorum. Çünkü mesai saatini sabahın 6’sına çekmeyi düşünmek başka türlü anlatılamaz. Hele öneri bu iktidardan geliyorsa, başka türlüsü de mümkün değildir.
Zaten Enerji Bakanı zihnindekini pek saklamıyor “Bu aslında kültürümüzde var” diyor.
Gün ışığı ile işe başlamak sadece bizim kültürümüzde yok ki, dünyanın her yerinde var. Elektrik yokken, aydınlatma mumlarla yapılırken elbette gün ışığı yaşam koşullarını da belirliyordu.
Ayrıca mesainin erkene alınması çalışmayı artırmayacak, işe ne kadar erken başlarsan o kadar da erken paydos edeceksin.
Enerji Bakanı Amerika’da ve bazı Avrupa ülkelerinde de mesainin sabahın erken saatlerinde başladığını savunuyor, bu da tam doğru değil, Amerika bu konuda farklı ama Avrupa’daki pek çok ülkede “kademeli mesai” uygulaması var.
Cumartesi günü mesaisi ise evet eskiden vardı. Ama bunu kaldırmak bizim icadımız değil. Tüm dünya bunu uyguluyor. Bakan Yıldız “Çok çalışmalıyız, ancak böyle zengin oluruz” diyor. Oysa zenginlik devlet memurlarının fazla mesai yapmasıyla değil, üretimin artırılmasıyla mümkün olur. Üretimde olanlar ise zaten ne cumartesi ne pazar dinliyor.
Asıl amaç, kitleleri yeni bir yaşam formuna sokmak arzusu. Namaz saatinde kalkmış ol, işini yap, evine git, erkenden yat, gece hayatın olmasın, hiç eğlenme, gezme, dışarı çıkma. Efendi ol.
Ki birileri daha da zenginleşsin.
*****

AB’nin Atatürk takıntısı
Avrupa Birliği’nin 2011 İlerleme Raporu tartışılıyor. Türkiye’nin artık bir AB üyeliği hedefi kalmadığına göre raporun olumlu olup olmaması fazla ilginç değil.
Ama rapordaki bazı noktaların da üzerinde durmamız gerek. AB’nin bir Atatürk takıntısı var. Daha önce de devlet dairelerinde ve okullarda Atatürk resmi bulunmasına karşı çıkmışlardı. Demokratik bulmuyorlardı Atatürk’e sevgi ve saygı göstermeyi.
Şimdi de Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun özgürlükleri engellediğini ileri sürmüşler. Bu kanun Menderes hükümetinin marifetidir. Atatürk’ün korunmaya ihtiyacı varmış gibi kanun çıkarmışlardı. Şimdinin tatlı su demokratları bunu bilmezler, zannederler ki kanunu bizzat Atatürk çıkardı.
Belli ki buradan hareketle Türkiye sevgisizliğini her fırsatta ortaya koyan bir gazetemiz bunu manşet yapmış. Emriniz olur. Atatürk’ü silelim, unutalım, yok edelim. Siz de gönlünüzdeki sivil faşist diktayı kurun tepemize.
Ve bir nokta daha. İlerleme raporunda yeni anayasa ile Kürt sorununun çözüleceği yazılı. Daha iktidar ne yapacağını kendi halkına bile söylemedi, AB nereden öğrenmiş olabilir?
*****
Via Port diye bir yer
İstanbul alışveriş cenneti oldu. Söylemesi uzun olduğu için şimdi kısaca AVM diyorlar, adım başı birine rastladığınız gibi her yerde de yeni yapılan inşaatları görüyoruz.
Şimdilik herkes mutlu da, küçük bir krizle bunca AVM ne yapacak onu da bilemiyorum.
Sabiha Gökçen Havalimanı’na giderken önünden geçtiğim Via Port’u hep merak ederdim. Çünkü diğer alışveriş merkezlerinde pek rastlamadığım bir trafik oluyordu her seferinde.
Sonunda gidip gezdim. Dışarıdan bakınca sanki diğer AVM’ler gibi kapalı mekân sanıyorsunuz.
Meğer öyle değilmiş, bir kapalı çarşı var ama dükkânların büyük bölümü açık alanda. Via Port’un kendi içinde birkaç ana caddesi var, tüm dükkânlar buraya bakıyor.
Hemen tüm markaların “outlet” denilen seri sonu mağazaları var. Fiyatlar eğer yanılmıyorsam diğer AVM’lere göre biraz daha ucuz ve çeşit de daha fazla.
Büyük bir sinema kompleksi var.
Yiyecek bölümü ise diğer AVM’lerden farklı olarak fast food lokanta karışımı. Her lokantanın kendi oturma yeri var, daha uzun yemek keyfi de yapılabiliyor. Çocuklar için pek çok oyun alanı var, hatta bazılarının başında eğitmenler de olduğu için çocuğunuzu bırakıp rahat alışveriş de yapabiliyorsunuz.
Kış aylarında ilgi nasıl olur bilemiyorum, ama gitmek isteyenlere şimdi tavsiye ederim, havalar çok soğumadan, eskisi gibi sokak sokak gezerek alışveriş yapmak, paketlerle bir kafede oturup yorgunluk gidermek, eve dönerken de bir şeyler yemek isteyenlere tavsiye ederim. Sıkılmazsınız.
*****

İktidarda “istifa mekanizması”na neden gerek duyulmuyor? Çünkü partiye üye olup rozeti takan, otomatikman “Sütten çıkmış AK kaşık” oluyor. (Gani Yıldız)


Can Ataklı
Vatan

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)