Güngör Mengi yazdı:"Yakın şu feneri!"
Cumartesi, Aralık 03, 2011
Eğer CHP’li Tarhan’ın tehşisi doğruysa acele icabına bakmak lâzım. Ne diyor?
“İçinden Deniz Feneri geçen her şey iktidarı alerji yapıyor!”
Medyadaki otosansür, Deniz Feneri dolandırıcılığı ile ilgili haberlerin kamuoyu önünde hak ettiği ölçüde irdelenmesine imkân tanımıyor.
Oysa tüm bulgular, bu meselenin sonuna kadar deşilmesi ihtiyacını duyuruyor.
Çünkü Almanya’daki Türklerin merhamet duygularını sömürerek toplanan paralarla işlendiği öne sürülen suçlar ve günahlar, imzasız ihbar mektuplarına veya gizli tanık ifadelerine dayanmıyor.
Deniz Feneri e.V. davasına bakan ve orada yakalayıp yargıladığı “maşa”ları mahkûm eden Alman mahkemesinin kararına dayanıyor. O mahkeme asıl suçluların Türkiye’de olduklarını söyledi.
Alman adaletinden gelen çağrı, hak ettiği ciddiyetle ele alındı mı; hayır.
Uzun bir ipe un serme dönemi ardından soruşturma hız kazandı. Eski RTÜK Başkanı Akman ve iktidara yakın bazı kişilerin tutuklanmaları ardından görevli savcılar beklenmedik biçimde soruşturmadan alındılar.
Savcılardan Mehmet Tamöz, Deniz Feneri şüphelilerinin sahibi veya ortağı oldukları şirketlerin İstanbul Belediyesi’nden aldıkları ihaleleri soruşturma görevini üstlendi.
Ama çok geçmeden bu soruşturma da Savcı Tamöz’den geri alındı.
Sanki görünmeyen eller, yolsuzluk barındıran karanlığa projektör tutulmasını önlemeye uğraşıyor. Millet merak ediyor:
Bu arsızlık nereden cesaret alıyor?
CHP olayı unutturmamak için İçişleri Bakanlığı döneminde Beşir Atalay’ın soruşturmaya müdahale ettiği, arama kararlarını şüphelilere sızdırdığı gerekçesiyle gensoru talebinde bulundu.
Bu talep de “Beşir Atalay şu anda İçişleri Bakanı değil” diye geri çevrildi.
Meclis’teki bütün AKP milletvekillerinin Deniz Feneri olayını unutturmaya çalışan etkili azınlığa boyun eğme mecburiyeti yoktur.
Çünkü adaletin önünü kesme çabaları suçluları korur, hatta belki kurtarır ama iktidar partisi kurumsal olarak töhmet altında kalır.
AKP milletvekillerinin sağladığı siyasi güçten Deniz Feneri zanlılarını yararlandırmak, hukuken ve ahlâken bağışlanmaz bir suçtur.
İktidar mensupları Deniz Feneri’nden elbette rahatsız olmalı ama bu rahatsızlık devlet mekanizmasını, suçu örtmeye değil gerçekleri ortaya çıkarmaya zorlamalıdır!
Süper Cumhurbaşkanı
Tayyip Erdoğan’dan sonra AKP’nin başına kim geçsin?
Cumhuriyet’ten Utku Çakırözer’in yazdığına göre yabancı bir kuruluş adına bu sorunun cevabı aranmış. Yazar araştırmayı yapan şirketi de, yaptıran yabancı kuruluşu da açıklamıyor.
Bu nedenle sonuçları farklı okumak gerektiğini düşünüyorum.
Lider adayları küçük farklarla sıralanıyor: Davutoğlu, Gül, Arınç, Babacan.
Fakat can alıcı soru sona bırakılmış:
“Erdoğan’dan başka biri lider olursa AKP’ye oy verir misiniz?”
Bu soruya AKP seçmeninin yüzde 35,8’i “veririm” derken yüzde 46,8’i “vermem” demiş.
Araştırmanın sokakta değil, siyaset mühendisliği bağlamında masa başında üretildiğinden şüphe etmek için yeteri kadar sebep var.
Erdoğan sonrası için korku yaratılıyor: Eşit şansa sahip dört aday parçalanma riskidir.
Erdoğan’sız AKP’nin yüzde 47 küçüleceği alârmını vermek ise radikal önlemin gecikmeden alınması için çağrıdır.
Çözüm belli: Başbakanlık yetkileri ile Çankaya’ya çıkmış Süper Cumhurbaşkanı...
Başkanlık sistemi tartışmalarına gömülmeye hazır olalım!
Güngör Mengi
Vatan
Tags