Reha Muhtar yazdı:"2014 Mart’ında üç seçim bir arada mı yapılacak?.."

Sabah erken sayılabilecek bir saatte telefonum çaldı... - “Cumhurbaşkanı Abudullah Gül nasıl Başbakan olacak?..” diye sordu muhatabım... Arayan Meclis’i, yasaları, tüzükleri ıcığı cıcığıyla bilen milletvekili bir dostumdu... Dün bu köşede çıkan “Tayyip Erdoğan Cumhurbaşkanlığı’na, Abdullah Gül Başbakanlığa” başlıklı yazıma referans yapıyordu... - “Ben işin nasıl olacağını bilmem... Orasını sen bilirsin... Ben böyle olmasının düşünüldüğünü biliyorum...” dedim... - “2014 Mart’ında Yerel Seçimler var...” dedi... “Cumhurbaşkanı’nın Başbakan olabilmesi için milletvekili olması şartı var... Abdullah Gül’ün milletvekili seçilebilmesi için 2014 başında Cumhurbaşkanlığı’ndan istifa etmesi gerekiyor...” diye devam etti... Söylediklerini dikkatle dinlediğimi fark edince, konuşmasını sürdürdü: “Normalde yeni Cumhurbaşkanı 2014 Sonbahar’ında seçiliyor... Ancak Abdullah Gül, senenin başında, 2014 Mart’ında yerel seçimle birleştirilecek bir genel seçimde milletvekili olmak için istifa edecektir... Partiyi Tayyip Erdoğan’la birlikte seçimlere götürecekler... İstifa ettiği için Cumhurbaşkanlığı seçimi de yerel ve genel seçimle birleştirilecek... Türkiye 2014 Mart’ında yerel seçim, genel seçim ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir arada girer... AKP birinci parti çıkınca, Gül Başbakan, yandaki sandıktan Tayyip Erdoğan’ın birinci çıkmasıyla Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilir... Tayyip Erdoğan kişisel gücü ve karizmasıyla AKP’ye dördüncü kez seçimi kazandırır... Yanına konacak sandıktan da en fazla oyu alarak Cumhurbaşkanı çıkar... 2014 Mart’ında bir sürpriz olmazsa AKP hem yerel, hem genel hem de Çankaya seçimlerini kazanarak, yeni döneme geçer... Bir taşla üç kuş anlayacağın...” *** Akla yakın geliyordu dostumun söyledikleri... Tayyip Erdoğan’ın yeniden milletvekili seçilmese de, son genel seçimde, AKP’yi kendi karizması ve kişisel gücüyle bir kez daha tek başına iktidar yapacağını tahmin ediyordum... Politikanın doğası böyle söylüyordu... Onca etkiyi kendi partisine AKP’ye kanalize etmemek, siyasetin doğasına aykırıydı... Formül oturuyordu... Ayakları yere sağlam basıyordu... Erdoğan üç seçimi birleştirip, kendi gücüyle AKP’yi tek başına iktidar, belediyelere hakim yaparken, kendini de Cumhurbaşkanlığı’na taşıyabilirdi... *** - “Ben bunu yazarım” dedim... - “E yaz o zaman...” dedi... Dostumun “zorunlu senaryo” diye nitelediği senaryo gerçekleşirse 2014 Mart’ında Türkiye’de taşlar dört yıllığına yerinden oynar... Cumhurbaşkanı, Başbakan ve yeni hükümet 2014’ün Mart ayında ortaya çıkabilir... Yani dolu dolu iki yıl var önümüzde... Yeni Anayasa’nın yapılacağı, tartışılacağı, müzakere edilip oylanacağı bir dönem... Avrupa’daki ekonomik krizin Türkiye’ye etkileri hükümeti bir nebze sıkıştırır... Muhalefet 2014’e hangi stratejiyle girecek, bu da dengeleri etkileyecek elbet... “Faili meçhullerin failleri devletin tepesindeki kimler acaba” gibi merak saikini yüksek tutacak konular elbette siyasi gündemin baş köşesini meşgul edecekler... Yeni dönemin siyasi koordinatları bunlardır... İyi hafta sonları... ***** ŞİKE YASASI YENİDEN CUMHURBAŞKANI’NA GİDECEK!.. Dün akşam saatlerinde haber bomba gibi patlıyor... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül şike tasarısını yeniden görüşmek üzere Meclis’e geri gönderiyor... Durumu açıklığa kavuşturalım... *** Abdullah Gül “yeni bir yasa ve yeni bir düzenleme yapmayınız” demiyor... Yasa tasarısının, soruşturması süren kişileri kurtarmaya yönelikmiş izlenimi doğurduğunu söylüyor... Yani... Şikede çok ağır olan cezalarda makul indirimlere karşı görünmüyor Cumhurbaşkanı... Gül’ün esas rahatsız olduğu şey, “yasa bu haliyle geçerse, süren soruşturma ve iddianame tamamen ofsayta düşer” yollu değerlendirmeler... Şike cezasının alt sınırının çok düşük tutulduğu, çok yerde söylenen bir şikayet... Şikenin organize bir çete suçu olmaktan çıkartılması da tepki alıyor... Şike suçunun değişik defalar tekrarında, tek bir kez ceza ve o cezada küçük bir artırım yeterli görünmüştü... Arka arkaya farklı şike suçlarına, tek bir cezanın konması şu andaki sanıkları korumak amacıyla yapılan bir uygulama olarak düşünülüyor... Şu anda hazırlanan şike iddianamesinde sanıkların “şike suçunu birkaç kez işledikleri” iddia ediliyordu... *** Bunlarda yapılacak makul değişiklikler, Cumhurbaşkanı’nın vetosunu önleyecektir... Meseleye şöyle bakılmalı... “Şike bir daha kimsenin yapmayı kolay kolay aklından geçirmeyeceği bir bir ceza”ya dönüştürülmeli... Fakat bu ceza, “şike yapacağımıza katil olsaydık daha iyiydi” duygusunu da yaşatmamalı kamuoyuna... Bir şey daha var Cumhurbaşkanı’nın dün akşamki kararında... Abdullah Gül bundan böyle aktif bir şekilde siyasi arenada bulunacağını gösteriyor.. Üstteki yazımızla bir arada okunması gereken bir yazı bu... ***** FENERBAHÇE’NİN AVUKATLARINA DÜN SÖYLEDİKLERİM... Daha üzerinden mürekkebi kurumadı yazının... Bunca toz kalkmışken, “En tiz sesinizle, yüksek perdeden bağırıp, ‘Şampiyonlar Ligi’ne gitmemizi kim engelledi?..’ diye hesap sormalara kalkmayın” diye... Avukatlar elbette dava kazanmak istiyorlar... Dava kazanırlarsa, para kazanacaklar, itibar kazanacaklar, şan ve şöhret kazanacaklar... Ayrıca gördükleri her çelişkinin üzerinden bir bardak suda fırtına kopartırlarsa, “büyük iş yapıyor” görünecek, mesleki repütasyonları gelişecek... Fenerbahçe’nin sesi gür çıkan ve haksızlığa uğradığına inanan kamuoyuna oynamak, birçok kişi için prim getirebilir... Ancak bu davranışlar, Fenerbahçe’ye ve hapisteki yöneticilerine prim getirmez... *** Çok basit bir nedeni var bunun... Türkiye kamuoyu sadece Fenerbahçe’den ibaret değil... Fenerbahçe’nin ve futbolun dışında çok geniş bir kitle var ve o kitle için, “renkler uğruna her şey yapılabilir” duygusunun hiçbir geçerliliği yok... Tersine, bu duygudan nefret ediyor kamuoyunun o bölümü... *** Ayrıca futbolun içinde olup, taraftar olup, Fenerbahçeli olmayan çok geniş bir kitle daha var... Onlar da şike olaylarından çok muzdaripler ve kopartılan bunca fırtına, gargara ve fasaryayla, hiçbir şey yapılamadan işlerin geçiştirileceğini düşünüyorlar... Onların da dipten gelen derin bir tepkileri var... Herkes Fenerbahçeliler’in bir bütün olarak bu cezalara büyük tepki duyduklarını sanıyor, oysa Fenerbahçeliler’in de gürültücü olmayan önemli bir kesimi “ucu nereye giderse gitsin bu olayların önü kesilsin” mantığını taşıyor... *** Milletvekillerinin oylama sırasında Meclis’e girmemeleri, bugüne kadar çok az yasa tasarısını geri gönderen Cumhurbaşkanı’nın, bu tasarıyı geri göndermesi bunun işareti... Yüzlerce milletvekili ve koskoca Cumhurbaşkanı bu işleri öyle “takım meselesi” olarak falan görmez... Fenerbahçe’de taraftarın temiz duygularını galeyana getirmeye çalışanlar, bu gerçeği görmeli ve akl-ı selimle, makul bir formülün peşinden gitmeliler... Ortada bunca dosya, tape edilmiş konuşma, iddia varken, “hiçbir şey yokmuş da birileri sırf onlarla uğraşıyormuş” algısını kimse uyandırmaya çalışmamalı... “İfrat”a kaçarsanız “tefrit” olur... Makul kalın ki, adil ve makul bir çözümle çıksın krizden bu ülke!.. Reha Muhtar Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)