
Yirmi üç yıl önce Türk tapu kadastro
uçağını düşürdüğünde özür ve tazminat borcunu yerine getiren Suriye nerede?
O Suriye yok.
Şimdi ülkeyi, halkına katliam uygulayan ve dünyanın nefretine hedef hale geldiği için kaybedecek şeyi kalmayan bir despot yönetiyor.
Akıbetini Kaddafi ve Mübarek’in sonlarında gören Şam zalimi için göze alınmayacak melânet yoktur artık.
Yalan ve inkâr en hafif suçlardır.
Silâhsız bir askeri uçağımızın, hava sahasını ihlâl ettiği gerekçesiyle Suriye tarafından vurulması, savaş sebebi olacak bir suçtur.
Şam yönetimi böyle bir tecavüzün anında karşılık bulacağını bildiği için ilk açıklamada “vurulan uçağın Türk uçağı olduğunu, düştükten sonra anladıklarını” iddia etmiştir.
“Kaza oldu” demek, kabahati kabullenmenin habercisidir.
Ama Suriye, Türkiye’nin sıcak bir misillemede bulunma niyetinde olmadığını daha ikinci gün anlamış, bu rahatlıkla gerçek niyetini açığa koymuştur.
Halkını kandırıyor
Belli ki Esad rejimi bu olaydan çok yönlü çıkarlar sağlamak istemiştir. Toplumsal dikkati içeriden dışarıya çevirme fırsatı önemlidir.
Kötü yoldan da elde edilse, yaşanan kötülük askeri bir başarı gibi sergilenerek halka gurur verecek bir sebep yaratılmıştır.
Nitekim İran devlet radyosu, Türk uçağının düşürülmesini Şam yönetiminin, içişlerine müdahale eden ülkelere (başta Türkiye) uyarısı olarak yorumladı.
Aynı zamanda “Suriye’nin Amerikan yapımı savaş uçağını düşürebilecek teknolojiye sahip” bulunduğu iddiasının ispatı olarak gösterdi.
Oysa bir askeri uzmanın belirttiği gibi ilk örnekleri 50 yaşına gelmiş silâhsız bir Phantom uçağını düşürmek ileri teknoloji ispatı değildir.
“Misilleme gerekirse Türkiye birkaç bombardıman uçağını kaldırır, kasıtlı olarak Suriye hava sahasını ihlâl eder. Kaza olduğunu söyler. Ateş edildiğini ve radarların kendisine kilitlendiğini görürse o zaman uçaklar Suriye’nin o hava savunma sistemlerini etkisiz hale getirir!”
Başbakan’ı beklerken
Esad, ay yıldızlı bir uçurtmayı vurmaktan bile medet umacağı bir çaresizliği yaşıyor.
Yalan üstüne kurulu moral menfaati sağladıktan sonra dün kaza itirafından da vazgeçerek Türk jetinin Suriye hava sahasında vurulduğunu iddia etmiştir.
Dışişleri Sözcüsü, kasıtlı eylem yaptıklarını dolaylı biçimde itiraf etmiştir.
İki soru kilit önem taşıyor:
1. Rusya ve İran, Türk uçağının düşürülmesi eylemine teknik yardım veya tahrik anlamında katılmış mıdır?
2. Hükümet, Şam’a özür baskısı kurmaları için Rusya, Çin ve İran’ı ikna edebilecek midir?
Türkiye krizi dört günden beri bölgesel süper güç kimliğine yakışacak itidal içinde götürüyor.
Başbakan’ın bugün açıklayacağı yol haritası, kriz yönetiminde tarz değişikliğine sebep olmamalıdır.
Başbakan’ın konuşması için yaratılan abartılı beklentiler ciddi risktir.
Savaş, sadece Şam’daki hayduta yarar!