Demek ki, İDO adı altında "halkı kazıklama yetkisini" satmışlar!


Yazılacak çok konu var. Yetişemiyorum. Günde 8 ayrı yazı çıkartacak kadar bilgi birikiyor. SÖZCÜ ile birkaç gazete hariç diğer gazeteler ve TV’ler, haberlerin “köpüklü kabartısına” abanıyor ve çoğu zaman da “gazete dediğin halka değil reklam verene satılır ve TV dediğin iktidara selam durur” sakat ve hastalıklı düşüncesiyle haberi yarım-yamalak bırakıp, konuyu çarpıtarak, başka köpüklenmeye geçiyorlar.
Şu İDO konusunu alalım.
Ne anlatıldı?
Bilet fiyatına yüksek zam yapıldı.
Halk tepki gösterdi.
Şirket yönetimi tırstı.
Özür diledi, zammı geri çekti.

Hepsi bu mu? İDO olayının altında yatan asıl gerçek neydi? İDO (İstanbul Deniz Otobüsleri İşletmesi) 1 yıl önce Büyük Şehir Belediye şirketiydi. İmtiyazlarla, rant aktarımıyla, devlet koruması ve devlet desteğiyle büyümüştü. O zaman ki Genel Müdürü Ahmet Paksoy, İDO’nun yolcu taşımada (yılda 100 milyon kişi) ve arabalı vapurlarla araç taşımada (7 milyon araç) dünyanın lider şirketi olduğunu açıklamıştı.
Bilgiler arşivlerde var.

Xxx

Ayrıca şu bilgiler de var:
İskele sayısı 33 olmuştu.
Hat sayısı 19’u bulmuştu.
Feribot sayısı 10’u geçmişti.
Araba vapuru sayısı 17’diydi.
Yıllık geliri 370 milyon TL.
Yıllık karı 120 milyon TL.
İstanbul Belediyesi, kuşkusuz Başbakan’dan onay ve olur alarak, özelleştirme yoluyla şirketi satılığa çıkartmıştı. Niçin? Büyük Şehir Belediye Başkanı, ”hem halkı memnun eden ve hem karlı şirket diye övünüp gururlandıkları İDO’yu neden sattıkları” sorusuna cevap vermemiş fakat Belediye’nin sahibi olacağı “Halk Benzin” adında akaryakıt istasyonları ağı kuracaklarını açıklamıştı. İDO’nun satışı bu havada gerçekleşti.
Kaymaklı bir satış oldu.
Satan çok memnun.
Alan uçarcasına mutlu.
861 milyon dolara özele geçti. Bu para ne oldu halka bilgi verilmedi fakat İDO’nun 4 ortaklı (Afken-Tepe-Sauter-Sera) yeni alıcılarının içinde yabancı ortak da vardı. Kabotaj Kanunu’na göre, yabancılar Türkiye denizlerinde “işletme hakkına sahip” olamazlar. Halkın ortak malı olan İDO, o kadar iştah kabartıyor olmalı ki, Kabotaj Kanunu’ndaki yasağa rağmen yabancı ortak; “Burası Türkiye bir yolunu buluruz…” diye düşünmüş olmalıydı.

Xxx

İDO, tekel durumunu koruyarak özele aktarılınca yeni alıcılar eski genel müdür Ahmet Paksoy’u da koltuğunda tuttular ve onun üstüne bir CEO getirip koydular.
Ve yüksek zamlara başladılar.
Belediye’nin elindeyken ve aynı genel müdür de aynı koltukta otururken, çok karlı çalıştığı ilan edilen İDO’nun, örneğin Yenikapı- Bandırma seferlerinde sürücü dahil 125 TL olan otomobil bilet ücreti, şirket özelleşince ve yine koltukta aynı genel müdür oturmasına rağmen bilet ücreti önce “kademeli tarifeyle” 200 TL’ye ve ardından “Yaza Merhaba” tarifesiyle de 228 TL’ye çıkartıldı. Sürücüye de sende ayrıca bilet alacaksın dendi.
Halk isyan ediyordu.
Belediye’den ses çıkmıyordu.
Ankara’da iktidar duymuyordu.
Özelleştirme İdaresi susuyordu.
Rekabet Kurulu oralı değildi.
Ortada “tekel durumu kullanılarak” yapılan büyük zamlar vardı fakat halk adına “ne oluyor” diyen yoktu. Demek ki, “İDO özelleştirmesi” adı altında para sahibi işadamlarına “halkı kazıklama yetkisi” satılmıştı. İDO, belediyenin elindeyken oy kayıp ederiz korkusuyla “bu kadar yüksek zam” yapamayacağı için “halkı kazıklama yetkisini” özel sektöre sunuyor, işadamı ile iktidar birlikte halkı soyuyorlardı.

Xxx

AKP iktidar modeli buydu.
Elektrikte de bu yapılıyordu.
Suda da bu yapılıyordu.
Doğalgazda da bu yapılıyordu.
Otoparklarda da bu yapılıyordu.
Egzoz gazı muayenesinde bile bu yapılıyordu. Tüm özelleştirmeler; “halkı kazıklama yetkisinin devri” haline getirilmişti. Gazetelerin ekonomi sayfaları özelleştirmenin bu boyutunu hiç görmüyor, “Business Pavyon” da genel müdürleri, Ceo’ları, holding başkanlarını, reklam verenleri, banka patronlarını mutlu edecek “Konsomatris Gazeteciliği” yapıyorlardı.
Okudukça gülmek geliyor.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)