Hükümet Vekilini Terörist İlan Eder mi?
Pazar, Temmuz 22, 2012
Başbakan’ın son zamanlardaki CHP’ye yönelik eleştirilerinden biri şu:
“Bizi dünyaya şikâyet ediyorlar.
Hükümet aleyhine yazılar gönderiyorlar. İşte bunların zihniyeti bu...”
İçeriyi tümüyle hallettiğini düşündüğünden olsa gerek; Başbakan, tüm dünyadan da sadece övgü bekliyor. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından Amerikan gazetelerine kadar, kim hükümetin işine gelmeyen bir şey yaparsa ağzının payını alıyor.
Ancak Başbakan’ın CHP’ye yönelik sözlerinin perde arkası çok farklı. Bugün, gerek Silivri Cezaevi’nde Adalet Bakanlığı’nın izniyle görüştüğüm gerekse duruşma salonundaki kısıtlı ortamda iletişim kurabildiğim yabancı heyetlerden aldığım bilgiler ışığında, tutuklu milletvekillerine ilişkin son bir yılda yaşananları aktarmaya çalışacağım.
***
12 Haziran seçimlerinin ardından mahkemelerin tutukluluğa devam kararı vermesiyle birlikte gözler Meclis’e çevrildi. CHP bu durumu kabul edemeyeceğini ortaya koyan bir refleks gösterdi.
Ankara’da bunlar yaşanırken hükümet, dünya başkentlerinde oluşan soru işaretlerine şu karşılığı verdi:
“Siz bakmayın CHP’nin milli irade tutuklu söylemine. İçeridekiler terör suçu işledi. O dosyalar kabarık. İşin içinde silahlar var, toprağa gömülmüş bombalar var, faili meçhul cinayetler var. Biz bu davalarla demokrasiyi ileri götürüyoruz...”
CHP, Türkiye’nin de parçası olduğu uluslararası platformlarda tutuklu milletvekilleri sorununu gündeme getirince, başta tam bir duvarla karşılaşıyor. Hükümetin daha önce yaptığı propaganda nedeniyle, destek beklerken eleştiri yağmuruna tutuluyor.
Pek çok yabancı kurum temsilcisinin ilk sözlerinden biri şu oluyor:
“Siz teröristleri milletvekili yapmışsınız öyle mi?”
CHP temsilcileri, her şey bir yana, masumiyet karinesi gereği yargılama bitene dek kimsenin suçlu ilan edilemeyeceğini vurgulayıp davaların seyrini anlatıyorlar.
Ekim 2011’den geçen şubat ayına dek süren anlatımlar sonucunda, başta Avrupa ülkeleri olmak üzere pek çok dünya başkentinde, hükümetin verdiği bilgilerin gerçeği yansıtmadığı görüşü öne çıkıyor. Bu aşamadan sonra oklar hükümete dönüyor.
Zaten uzun tutukluluklar nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) dosyası en kabarık ülkelerinden biri olan Türkiye, bir de tutuklu milletvekilleri nedeniyle eleştiri alıyor.
Silivri’ye gelen heyetler ayrıntıları öğrenmek için sorular sormaya başlamadan önce şunu söylüyorlar:
“Ciddi bir sorun olduğu kanısına ulaşmasaydık, buraya gelmezdik...”
***
Seçilmiş milletvekillerini dünyaya terörist diye tanıtan hükümet, karşı eleştiriler almaya başlayınca bu kez muhalefete dönüp, “Bir parti ülkesini dünyaya şikâyet eder mi?” diye çıkışıyor.
Bundan önce şunu sormak gerek:
- Bir hükümet, seçilmiş milletvekillerini daha yargılanmaları sürerken, dünyaya terörist diye tanıtır mı?
Bu acı tablo sadece milletvekilleri için geçerli değil. Silivri’de yargılanmakta olan gazeteci, akademisyen, asker, kim AİHM’ye başvurursa, şikâyet edilen hükümet olduğu için Adalet Bakanlığı savunma veriyor. Bu savunmada, AİHM’ye başvuran kim olursa olsun, bütün Silivri davalarının iddianamesinden sorumluymuş gibi bir hava veriliyor. Yani Silivri’den AİHM’ye başvuran herkes Danıştay cinayetinden Poyrazköy kazılarına kadar her şeyden sorumlu.
Sorumsuzluğun bu kadarına pes...
Hükümet içeride uyguladığı yöntemlerle dünyayı da kandırabileceğini düşünüyor. Bırakıversen gerçeği söyleyeni de vatan haini ilan edecek.
İşte bunlar kendine müslüman. onalara kimse dokunmayacak.. kendileri ellerinden gelen her türlü çileyi yandaş olmayanlara reva görecek...
YanıtlaSil