Peki ABD napar?
Salı, Ağustos 07, 2012
Şu an Suriye, Irak ve İran hükümetleri, Türkiye’nin toprak bütünlüğünü eylemli olarak savunuyorlar.
Türkiye hükümeti denen BOP Eşbaşkanlığı ise, Türkiye’yi bölüyor. Bu tablo kuşkusuz çok olumsuz. Çünkü Türkiye’nin toprak bütünlüğünü kurtarmak için, en başta Ankara hükümetinin karar ve eylemine ihtiyaç var.
Meselemiz bir milli hükümetle bu iradeyi oluşturmaktır.
Tarihsel fırsat
Türkiye’nin komşulannın Türkiye’nin bütünlüğünden yana olmaları, tarihsel fırsattır. Dahası, Baü Asya’nın en güçlü devleti Rusya da Türkiye’nin bütünlüğü için güvenilir bir cephe gerisidir. Demek ki Ankara’da Türkiye’nin toprak bütünlüğünü savunan bir idare oluşturduğumuz an, Güney, Doğu ve Kuzey komşularımız bizimle birlikte olacaktır. Tarihsel fırsat dediğimiz budur.
Sıcak para komisyoncularının sorusu?
Şu anda Silivri duvarlannın kalınlığına rağmen,”Peki Amerika napar? ” sorusu bize kadar geliyor. Bu soruyu öncelikle yeşili ve mavisiyle büyük sermaye sonnaktadır. Nezaket olsun diye ” büyük sermaye ” diyoruz. Sıcak para komisyoncuları veya mafya sermayesi desek, daha gerçekçi oluruz. İşte onlar diyorlar ki, Peki Amerika napar, ya sıcak para akışını durdurursa? ”
Sıcak para akışı dursa, Türkiye kurtulur
Cevabımız şudur: Sıcak para akışı nasıl olsa bir gün duracaktır. Çok iyi olur! Çünkü Türkiye’nin kurtuluşuna ve refaha açıldığı gün, sıcak para akışının durduğu gündür.
Türkiye şunu yapar! Bir milli direnme ekonomisi kurarak, kaynaklarını ülke bütünlüğünün ve halkın en temel ihtiyaçlarının emrine sokar. Sıcak para komisyoncularının, borsa vurguncularının, hortumcuların ve tarikat rantçılarının kirli çıkarlan uğruna Türkiye bölünecek değildir.
Genelkurmay’ın sorusu
“Peki Amerika napar ” sorusunu önümüze koyan ikinci merkez, Genelkurmay’dır. Çünkü Org. Necdet Özel, Türkiye’nin Toprak bütünlüğünü savunmak için ABD’nin iznine muhtaç olduğunu söylüyor. Başka deyişle vatan ve namus ABD’ye emanet.
Bu görüşün arkasında bir korkunun bulunduğunu hepimiz itiraf etmek zorundayız.
Her savaş, yalnız cesaretle değil, aynı zamanda korkuyla yürütülür. Güç hesabında kaçınılmaz olarak korku vardır. Yenileceğimiz savaşlardan korku sayesinde sakınırız.
Korkunun aşıldığı durumlar
Ancak toprak bütünlüğünün yakıcı tehdit altında olduğu durumlar, biraz da hesap kitabın bittiği, korkunun aşıldığı durumlardır. Dünyanın hiçbir ordusu, ” Ben düşmandan korkuyorum, o nedenle vatanın bölünmesini silah atmadan kabul ediyorum. ” diyemez. Derse ordu olmaktan vazgeçer.
Unutmayalım cesareti, bazen de düşman dayatır. Sizi silahla böldükleri durumda, mecburen cesur olursunuz! İşte bu nokta, ABD’nin iznine duyulan ihtiyacın yürürlükten kalktığı tarihsel duraktır.
Korku gerçekçi değil
Kaldı ki, Türkiye, Suriye, Irak, İran ve Rusya’nın aynı cephede buluştuğu durumda, ” Amerika napar ” sorusu, artık korkuya davet eden bir soru değildir.
Tam tersine, bugün ABD. ” Türkiye napar ” sorusunu soruyor. Daha doğrusu ABD, 21. Yüzyılın eşiğinde şu soruyu önüne koymuştur: Ya Türkiye, çıkarlarının gereği olarak Avrasya tarafına geçerse?
ABD’nin korkusu
ABD, Türkiye’nin önünde sonunda çıkarlan gerektirdiği için Rusya, İran ve Çin ile işbirliğine gideceğini öngörmüştür. Türkiye’nin Avrupa Birliği kapısına bağlanmasının biricik nedeni budur. AB şefleri bu gerekçeyle ikna edilmişlerdir. Türkiye AB ile aday üyelik anlaşmasını imzaladığı gün, AB liderleri aynen şöyle konuştular: Türkiye’nin yeri AB değildir, ancak Büyük Müttefik ABD, bizden Türkiye’yi AB kapısında denetim altına almamız ve Asya ile birleşmesini önlememizi istiyor.’(Lord Leidenfeld, Frankfurter Allgemeine Zeitung, 19 Aralık 1999).
Demek ki Amerika, bizim Asyalı olmamızdan korkuyor. O zaman biz niçin Asyalı olmaktan korkuyoruz?
Asyalı olma korkusu, bugün yükselen uygarlık kampına katılmaktan korkmak anlamına geliyor. Uygarlaşmaktan özgürleşmekten ve refah yoluna girmekten niçin korkalım?
ABD’yi caydıracak güç
ABD’nin silahlı gücüne gelince: Türkiye, Rusya, İran, Irak ve Suriye’nin birleşik gücü, ABD’yi caydırmak için gerekli olandan fazladır.
Türkiye’nin kendi ait olduğu yerde konumlanması, ABD ve AB ile karşılıklı çıkara dayanan normal ilişkilerin de başlangıç noktasıdır.
Kimisi tahtını kimisi vatanını kurtarma peşinde
Türkiye, beyzbol sopasından korkacak ülke değildir. Fethullah Gülen ve Abdullah Gül un korkusu, Türkiye’nin korkusu olamaz. Onlar tahtları ve sarayları yıkılacak diye korkuyorlar. Genelkurmay’ın onlarla aynı korkuyu paylaşması beklenemez. Nitekim daha 2002 yılı 30 Ağustosunda, Onj. Kıvnkoğhı Genelkurmay Başkanlık görevini teslim töreninde ” Türkiye Avrasya’daki bağımsız konumunu alacaktır ” dedi (Anadolu Ajansı Bülteni, 31 Ağustos 2012 ve Aydınlık). Ancak bu açıklamasını görevi alan Org. Hilmi Özkök Genelkurmay sitesinden çıkarttı. Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu’ nun adı bağımsızlıkçı tutumu nedeniyle Ergenekon’un tepesine konmuştu.
Amerika hiçbir şey yapamaz!
Biz Türkiye olarak komşularımızla stratejik bir işbirliğine girdiğimiz gün, ABD 6. Filosunun toplannı ancak bizi selamlamak için kullanabilir.
Peki bölücülüğe ve irticaya açık destek verirse ne yaparız?
O da, en sonunda ABD’nin yıkımı olur.
Çünkü Türkiye’nin bölücülük ve Haçlı irticadan kurtuluşu stratejik programıdır ve o programını bıraktığımız yerden uygular ve Kemalist Devrimi tamamlarız. ABD’nin dayandığı zemin yıkılır.
Kürt sorununa barışçı çözüm!
Türkiye, İran, Irak, Suriye ve Rusya’nın birleştiği gün, bölücülüğü ABD değil. Uzay İmparatorluğu dahi kurtaramaz. O koşullarda bölücülüğün en fazla 6 aylık canı vardır. Ve Kürt sorunu, ancak o koşullarda banşçı yollardan çözülür.
Bölge ülkelerinin toprak bütünlüğü, yine bölge ülkelerinin güvencesine kavuşur. Kürt halk kitleleri ise, bulundukları her ülkede kardeşlik çözümü içindeki onurlu yerlerini alırlar ve ABD’nin piyonu olmak yerine uygarlık ve gönenç yolunu seçerler.
Sen naparsın?
Sonuç: Amerika napar’sorusunu bırakalım, kendimize şu soruyu soralım: Sen napacaksın? Türkiye’nin birlik, kardeşlik ve uygarlık çözümü için var mısın?
Tags