Hoş geldin oğlum!


Tam on aydır bir gün bile aklımdan çıkmadı...

Bir sabah evden işe giderken arabadaki radyodan almıştım haberi:

“VATAN muhabiri Çağdaş Ulus, KCK’nın medya ayağına yönelik operasyon kapsamında gözaltına alındı” diyordu, radyodaki kadın sesi...

O anda Çağdaş’ın yüzünü gözümün önüne getirmeye çalıştım, başaramadım...

İşe gelir gelmez bir fotoğrafını istedim arkadaşlarından...

Hayal meyal hatırladım!

O kadar saftı, o kadar küçüktü ve gazeteyle, gazetecilikle o kadar doluydu ki kendisine atılan suçları işlemesi mümkün değildi. Bunun için zamanı bile yoktu!

Oturdum ve daha o gün, “Ben Çağdaş’a inanıyorum” diye yazdım.

***


Birkaç gün sonra tutuklandı bizim çocuk...

Aklım, fikrim, kalbim hep onunlaydı...

İçeriden mektupları gelmeye başladı...

Okudukça biraz daha fazla inandım masumluğuna...

Öyle garip suçlar atılıyordu ki; adeta kediden, canavar yaratılıyordu!

Sonra manevi işkenceler başladı... Gardiyan tuvaleti temizlemeye zorlandı Çağdaş...

Kışın soğuk günlerinde ıslak yatakta yatmak zorunda bırakıldı.

Hastalandı, ciğerleri sökülürcesine öksürmeye başladı; doktora götürülmedi...

Ve tüm bunlar için ayrı bir mücadeleye girdi!

***


Dedim ya; daha ilk günden biliyordum Çağdaş’ın masum olduğunu...

Yemin ediyorum, adım gibi emindim buna...

Sonra öyle bir iddianame sundu ki savcı, daha da emin oldum!

Bahoz diye bir takma ad altında Kürt sitelerinde yazı yazdığı söyleniyordu Çağdaş’ın, oysa o yazıların yayınlandığı tarihte çoktan tutuklanmıştı...

Kuzey Irak’taki kamplara gittiği iddia ediliyordu yıllar önce; bizimki o günlerde “işçi öğrenci” olarak Alaska’daydı...

Genç ve başarılı avukat Hüseyin Ersöz, iddiaların tamamını tek tek çürüttü!

Polis, verdiği raporları geri aldı!

Çağdaş, özgürlüğe adım adım yaklaşıyordu artık...

***


Geçen perşembe günü ziyaretine gittim Maltepe Cezaevi’ne...

Manevi oğlumla ellerimizi, bizi birbirimizden ayıran camda buluşturup söz verdik karşılıklı:

Ne olursa olsun yılmayacaktık!

Ne olursa olsun pes etmeyecektik...

Ve özgürlükte birer bardak çayı, karşı karşıya oturarak içecektik...

***


Pazartesi günü nihayet duruşmalar başladı...

O hayhuy içinde sadece el sallayabildik birbirimize...

Tertemiz giyinmiş, tıraşını olup öyle gelmişti...

Üç gün süren duruşmalar, avukatların “Kürtçe savunma” talebinde ısrarcı olmaları nedeniyle kasım ayına ertelendiğinde bile umutsuzluğa kapılmadım.

Çünkü Av. Hüseyin Ersöz, bir kez daha tahliye talebinde bulundu o akşam...

Ve müjde, dün akşamüstü geldi...

Mahkeme, Çağdaş’ın tahliyesine karar verdi!

***


Bu yazıyı gözyaşları içinde yazıyorum!

Sırf Çağdaş’a inandığım ve güvendiğim için; iktidar yalakası ve bağımlısı bazı gazetelerde “terör destekçisi” ilan edildim...

Çarşaf çarşaf haberlerim, boy boy fotoğraflarım yayınlandı...

Oysa ben, masum olduğunu adım gibi bildiğim genç bir meslektaşımın yanında durmuştum sadece... Ona umut, güç ve yaşama azmi vermeye çalışmıştım!

***


Çağdaş özgür artık... Bu yazıyı bitirip, onu kucaklamaya koşacağım şimdi!

Bu anı aylardır planlıyorum:

Başından tutup burnunu göğsüme gömeceğim önce...

Sonra yanaklarından öpüp kulağına fısıldayacağım:

“Hoşgeldin oğlum... Beni mahcup etmediğin için sana çok teşekkür ederim!”

*****


SIRADAKİLER!

Önce Nedim ve Ahmet, sonra Müyesser dün de Çağdaş özgürlüğüne kavuştu...

Ben bu meslektaşlarımın hepsine güvendim, hepsinin komploya kurban gittiğini iddia ettim...

Onların bugün özgür olmaları, benim tezimin doğruluğunu gösteriyor!

Şimdi sıra bugün yeniden görülmeye başlanacak olan Odatv davasının tutuklu sanıkları Soner Yalçın, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’da...

Ardından Mustafa Balbay’a ve Tuncay Özkan’a da gelecek sıra...

Hadi çocuklar, çektiğiniz yetti artık, çektiğimiz yetti!

İktidar karşısında dik durmanın bedelini ödediniz fazlasıyla...

Kopun da gelin o hücrelerden...

Bekliyoruz!

*****


GÜNÜN SORUSU

Erzurum Girişimci Kadınlar Derneği Başkanı Zekiye Çomaklı, “Çalışma Hayatında Cinsiyet Eşitliği” konulu konferansta yaptığı konuşmada, “Belli makamlara kadının oturması hatadır. Kadın vali, kaymakam olmamalı. Yumruğunu vurduğu zaman ses getirmeli. Her makam, kadının makamı değil” demiş... Sorum tüm kadın örgütlerinin yöneticilerine:

Bu sözü kazayla bir erkek söylemiş olsaydı, ne yapardınız?

*****


Atatürk ilke devrimleri ders kitaplarından kazındı!

Daha hafta başında 60 aylık, okuma yazma bilmeyen çocukların önüne Başbakan Erdoğan’ın koca bir fotoğrafını ve uzun bir mesajını koyan Milli Eğitim Bakanlığı, ders kitaplarının taşıması gereken nitelikleri değiştirmiş...

Bundan böyle ders kitapları hazırlanırken, “Atatürk ilke ve devrimlerine; laik, sosyal, hukuk devletine uygun olma” kriteri aranmayacakmış!

Bunun anlamı açık: Artık bu nitelikleri taşımayı bırakın, kötüleyen kitaplar bile okullarda okutulabilecek...

Kendi devletini beğenmeyen nesiller yetiştirmek için elinden geleni yapan Milli Eğitim Bakanı, bakalım bakanlığının adını “Ümmet Eğitim Bakanlığı” olarak ne zaman değiştirecek?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)