Yunan Generali: Anadolu savaşında hiçbir menfaatimiz yoktu


Emin Çölaşan 30.08.2017 Sözcü gazetesi köşe yazısı "Zafer ve Trikupis"

Sevgili okurlarım, bugün 30 Ağustos… En önemli ulusal bayramlarımızdan biridir. Kutlu olsun. Şimdi birkaç gün geriye dönelim. Günlerden 26 Ağustos 1922… Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa… Türk Ordusu'nun gizli tutulan taarruzu yoğun topçu ateşi ve piyade hücumuyla şafak vakti başladı. 30 Ağustos günü Dumlupınar'da büyük zafer kazanıldı, 9 Eylül günü İzmir kurtarıldı.

30 Ağustos, tarihimizde çok önemlidir. Elimizdeki son kozu oynuyorduk. Zira eğer yenilseydik bugünkü Türkiye olmayacaktı. Karşı tarafın elinde zaten 1920 yılında Osmanlı'ya imzalatılan Sevr Antlaşması vardı ve her şey bitmiş olacaktı. Yunan ordusunun başkomutanı general Nicolas Trikupis 2 Eylül günü öteki komutanlarla birlikte esir alındı.

Bu olayın bir bölümünü şimdi gazeteci abimiz Hıfzı Topuz'un “Eski Dostlar” kitabından izleyelim. Topuz 1952 yılında Atina Büyükelçiliğimiz'de düzenlenen bir resepsiyonda Trikupis'le tanışıyor. Trikupis artık emekli olmuş. Ertesi gün evinde buluştuklarında Yunan generali anlatıyor. Özetliyorum: “Şimdi artık konuşmaktan çekinmiyorum. Yunanistan olarak bizim Anadolu savaşında hiçbir menfaatimiz yoktu. Anadolu harekâtımız muazzam bir hatadır.
26 Ağustos sabahı Türklerin beklenmedik taarruzu ile karşılaştık. Bu bizim için büyük bir darbe oldu. Bütün korkumuz ordumuzun İzmir'le bağlantısının kesilmesiydi. Takviye istedim, gelmedi. Birliklerimiz perişan olmuştu. Askerimiz yorgundu, savaşmak istemiyordu…. Her yanımız çevrilmişti. Kurtuluş umudu kalmamıştı. Yaverim yanıma gelip ‘Generalim kılıçlarımızı yok edelim' dedi. Kılıcımı kendisine verdim. Aldı ve kırıp parçaladı. (Kılıç askerliğin ve komutanlığın onur simgesidir.) Atım vurulmuştu. Başka bir ata binip kaçmayı denedim ama olmadı. Yakalandım. Üzerimde bir revolver (tabanca) vardı, bunu aldılar. Bindiğim atın eğerine bağlı bir kılıç sarkıyordu. Bunu da benim sanıp aldılar.” * * * Atatürk'ün büyüklüğünü Yunan başkomutanından dinleyince daha iyi anlıyoruz: “Beni önce Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa'ya götürdüler. Kendisiyle fazla bir şey konuşmadık. İnönü beni yanına alarak Başkomutanlığa götürdü ve Atatürk'e tanıttı… Atatürk beni mert bir askere yakışır bir biçimde kabul etti. Yunan orduları başkomutanlığına atandığımı da orada kendisinden öğrendim. Üzüntü ve heyecan içindeydim. Atatürk'ün bana söylediği sözleri hiç unutmayacağım. (Konuşmalarını Fransızca yapmışlar.) ‘Üzülmeyin generalim, siz görevinizi sonuna kadar yaptınız. Askerlikte yenmek de vardır yenilmek de. Napolyon da savaş kaybedip tutsak olmuştu. Size karşı büyük saygı besliyoruz. Burada kendinizi tutsak durumda saymayınız. Konuğumuzsunuz. Yakında her şey düzelecektir. Buyurun istirahat edin.”

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)