Muzaffer İzgü doğdu, okudu, düşler kurdu, yazdı ve gitti


Türk edebiyatının usta ismi Muzaffer İzgü’yü kaybettik. 29 Ekim 1933 günü Adana’da doğan Muzaffer İzgü, tüm nitelikleriyle örnek bir Cumhuriyet aydınıydı. Onun 98'i çocuk kitabı olmak üzere yayımlanmış 154 kitabı var. İzgü, özellikle gülmece yazarı olarak tanındı; çocuk, büyük tüm okurlarınca çok sevildi. Muzaffer İzgü’nün ölümüyle, Rıfat Ilgaz ve Aziz Nesin’den sonra Türk gülmece yazını son usta üçlüsünü kaybetmiş oldu. İzgü’nün oğlu Ahmet Şahin İzgü de yaptığı açıklama da bu değerlendirmeyi dile getiriyor: “Türk okurunun başı sağ olsun. Sevgili babamızı kaybettik. Babamızı kaybetmemizle gülmecenin son üçlüsünü de kaybetmiş bulunuyoruz: Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin ve Muzaffer İzgü.”

Muzaffer İzgü’nün ilk yazıları 1959 yılında Aydın’da, Hüraydın Gazetesi’nde yayımlandı. Küçük öyküler yazan, röportajlar yapan İzgü, 1964 yılından itibaren yazarlığını Demokrat İzmir Gazetesi’nde sürdürdü. Aynı dönem ünlü gülmece dergisi Akbaba’da da öyküleri, Milliyet ve Akşam gazetelerinde röportajları yayımlandı. Zamanla, röportaj ve öykülerin yanı sıra tiyatro oyunu yazmaya yönelen İzgü, özel tiyatrolarda oynanan, radyolarda yayınlanan oyun ve skeçleriyle ün yaptı. İlk oyununu, Nejat Uygur için yazdı.

İlk kitabı Gecekondu, 1970 yılında Remzi Kitabevi’nce basıldı; bunu 1971 yılında İlyas Efendi, 1972 yılında Halo Dayı adlı kitapları izledi. Attilâ İlhan ile tanıştıktan sonra kitaplarını Bilgi Yayınevi’nde yayımlayan İzgü’nün bu yayınevi tarafından basılan ilk kitabı Donumdaki Para (1977) idi. Bilgi Yayınevi, İzgü’nün 42 roman ve öykü kitabını, 73 çocuk kitabını yayımladı. Zıkkımın Kökü ile Ekmek Parası adlı eserlerinde kendi yaşam öyküsünden esinlendiği yazılır.

Yaşam Öyküsü

Muzaffer İzgü’nün babası, Elazığ’dan çalışmak üzere Adana’ya gelen ve Adana Kız Lisesi’nde hizmetli olarak çalışan Şam doğumlu Ahmet İzgü, annesi Antakya’dan Adana’ya gelmiş olan Havva İzgü’dür. İzgü’nün açıkladığına göre babası Adana’da ilk gecekonduyu yapan kişidir. Çocukluğu yoksulluk içinde geçer. Yardımseverliğinin, cömertliğinin kaynağı o yıllarda yaşadığı yoksunluklar, yüreğinde derin izler bırakan zorluklar olabilir.

Muzaffer İzgü; bulaşıkçılık, garsonluk, sinemalarda gazoz satıcılığı gibi işlerde çalışarak eğitimine devam etti. İlkokulu ve üç yıllık ortaokulu bitirdikten sonra yatılı olarak Diyarbakır İlköğretmen Okulu’nda okudu. Bu okulda tanıştığı Günsel Hanımla evlendi.

Silvan’da, Aydın’ın Akçakoca Köyü’nde, Cincin Köyü’nde, Aydın merkezindeki yetiştirme yurdunda, Güzelhisar İlkokulu’nda öğretmenlik yaptı. On bir yıllık ilkokul öğretmenliğinin ardından ortaokul öğretmenliğine geçti, Aydın Gazipaşa Ortaokulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptı. 1978 yılında emekli oldu. İzmir’e yerleşti ve tüm zamanını yazma uğraşına verdi.

Muzaffer İzgü, İzmir Kâtip Çelebi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne yattığı gün, öldükten sonra kendisi için “Muzaffer İzgü doğdu, okudu, düşler kurdu, yazdı ve gitti” denilmesini istemiş. Alçakgönüllü büyük ustamız, eserleriyle ve yaşamıyla hepimize örnek oldu. Yazdıklarını keyifle, pek çok şey öğrenerek okuduk. Kaleme aldığı çok sayıda çocuk kitabıyla hayal kuran, düşünen, sorgulayan kuşakların yetişmesinde önemli bir rol oynadı. Onları güldürerek eğitti. Eserleri basılıp okundukça da bu eğiticiliğini, yol göstericiliğini sürdürecek. Bernard Shaw, dostu, İngiliz eşitlikçi toplum düşüncesinin öncülerinden, şair William Morris’in ölümü üzerine yaptığı konuşmada: “Böyle bir insanı ancak kendi ölümünüzle yitirebilirsiniz, onun ölümüyle değil” der. Muzaffer İzgü gibi değerli aydınlar da onları ve eserlerini tanıyıp sevenler yaşadıkça yaşarlar.

Yunus Emre’nin de dediği gibi:

“Ölürse tenler ölür

Canlar ölesi değil.”

Atatürkçü Düşünce Derneği

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)