Laiklik konusunda geçmişteki konuşmaları ve hakkındaki Danıştay tarafından da onaylanan intihal (bilimsel aşırma) kararları nedeniyle, Milli Eğitim Bakanlığı’na getirilen Ömer Dinçer daha ilk günden kabinenin en tartışmalı ismi olmaya adaydı. Bu tespit, kanun hükmünde kararname ile düzenlenen Milli Eğitim Bakanlığı Teşkilat Yasası’nda yapılan değişiklik sırasında bakanlığın görevleri arasında sayılan ‘Atatürk ilke ve inkılaplarıyla Atatürk millliyetçiliğine bağlı vatandaş yetiştirme’ ifadesi kaldırılınca daha da güçlendi. Muhabirlerimiz Fırat Kozok ve Mahmut Lıcalı ile birlikte görüştüğümüz Dinçer, eleştirilere karşı ‘aynı noktada’ durduğunu gösterir yanıtlar verdi.
Müslümanlarla barışık Cumhuriyet
Dinçer’in isminin kamuoyunda tartışılmasına neden olan ilk olay, 1995 yılında bilimsel bir toplantıda kullandığı şu sözlerdi:
“Türkiye’de Cumhuriyet ilkesinin yerini katılımcı bir yönetime devretmesi gerektiği ve nihayet laiklik ilkesinin yerinin İslamla bütünleşmesinin gerekli olduğu kanaatini taşıyorum. Böylece Türkiye Cumhuriyeti’nin başlangıçta ortaya koyduğu bütün temel ilkelerin laiklik, cumhuriyet, milliyetçilik gibi birçok temel ilkenin yerini daha çok katılımcı, daha ademi merkezi, daha Müslüman bir yapıya devretmesi zorunluluğu ve artık bunun zamanının geldiği düşüncesini taşıyorum” ifadeleri, o günden bu yana, kendisiyle ilgili her kritik gelişmede hemen akla gelir.
Bu sözler nedeniyle eleştirenlerin kendisine ‘haksızlık’ ettiğini düşünen Dinçer, o konuşmasını ise bugün “Yegâne önerim ‘daha katılımcı’ ve ‘Müslümanlarla barışık’ bir Türkiye Cumhuriyeti isteğiydi” diyerek savunuyor.
Profesörler aynen mühürlemiş
YÖK Disiplin Kurulu 2005’te Dinçer’in intihal yaptığı gerekçesiyle öğretim üyeliğinden çıkarılmasını hükme bağladı. Bu kararı Danıştay da onayladı. Dinçer’e göre, YÖK’ün 2005’te verdiği ilk ‘intihal’ kararı, kendisiyle ilgili ‘bir proje’nin ürünü:
“Başbakanlık Müsteşarı olunca hakkımdaki ‘proje’nin uygulanması için ‘bir kurmayın’ yazdığı ihbar mektubunun altına, Cumhuriyet Üniversitesi’nde bir halk sağlığı, bir genel cerrah ve bir de biyoteknik profesörü aynen mühür koyup gönderdiler. İşletme profesörünün kitabı hakkında halk sağlığı profesörü, biyoteknik profesörü intihal iddiasında bulunabilir mi? Bulundular ve bununla ceza verildi.”
YÖK Yüksek Disiplin Kurulu kararları kesinlik taşır. Ancak Dinçer’in ‘o dönem verdiğini’ belirttiği itiraz dilekçesi 5 yıl aradan sonra şimdiki YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan tarafından değerlendirmeye alındı. Kurulan yeni inceleme heyeti Dinçer’i intihal suçlamasından sessiz sedasız ‘akladı’.
Dinçer, 5 yıl sonra işleme konan dilekçesi için “Karşımdaki bir projenin parçası haline gelmiş bir adamsa, dilekçe versem de koymazdı zaten işleme” diyor bugün. Bu sözlere rağmen, YÖK’ün aynı konuda beş yıl arayla aldığı iki farklı kararın raporlarını bizle paylaşması talebimizi reddettiğini de burada vurgulamakta yarar var.
‘Anayasada var’ savunması
Dinçer’le yenilenen teşkilat yasasından, “Atatürk inkılap ve ilkelerine ve Atatürk milliyetçiliğine bağlı vatandaş yetiştirme” ifadesinin kaldırılmasının gerekçesini de konuştuk. Bu konuda ilk kez konuşan Dinçer, kamuoyunda yoğun eleştiri toplayan bu değişikliğin gerekçesini 1900’lerin başında yaşayan Fransız bir bilim adamının ortaya koyduğu teoriyle savunuyor:
“Bizim gerekçemiz belli. Sade ve her şey yerli yerinde olsun diye yaptık. Fransız bilim adamı Henry Fayol 1911 yılında iyi bir yönetim ve iyi bir örgütlenme için 14 ilke belirlemiştir. Bunlar arasında ‘düzen’ ilkesi en önemlisidir. Orada şunu söyler: ‘Her şeyin bir yeri vardır ve her şey yerinde olmalıdır. Her şeyin bir zamanı vardır ve zamanında olmalıdır.’ Biz de teşkilat kanununumuzda, bir teşkilat kanununda olması gerekenlere yer verdik.”
Yeni teşkilat yasasına milli eğitimin temel felsefesini belirleyen yasaların ‘dayanak’ yapıldığını anımsatan Dinçer sözlerini şöyle sürdürdü:
“Anayasamız, Milli Eğitim temel kanunumuz var. Tevhidi Tedrisat Kanunu var. Onlarda o kadar çok bahsediliyor bu tip şeylerden. Teşkilat kanunu birçok ülkede kanun bile değildir. Biz, bazı şeylere gereğinden fazla önem veriyoruz…”
Bakan Dinçer ‘Anayasada zaten var’ diyor ama… ‘ideolojisiz anayasa’ diye yola çıkılan yeni anayasada Atatürk ilkelerinin korunacağının garantisi ne?
Utku Çakırözer
Cumhuriyet
Utku Çakırözer yazdı:"Atatürkçülüğe tırpan için ‘Fayol’ gerekçesi ‘Her Şeyin Yeri ve Zamanı Var’"
Pazartesi, Ekim 17, 2011
Tags