Ey Mustafa Kemal'in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti! Neredesin?


Sahte mirasçılar, sahte noterler, gözyuman kamu görevlileri... 500 yıllık arazileri bir günde habersizce el değiştirdi. 7 yıldır çalmadıkları devlet kapısı kalmadı. Köylüler isyanda: 'Ey Mustafa Kemal'in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti! Neredesin?'

Yıl 2006... Türkmenacı köyü muhtarı Aslan Atabay, Bismil’de yürürken ilçe Tarım Müdürlüğü'nde çalışan bir memurla rastlaşır. Kısa bir sohbetten sonra, memur fısıldar gibi, “Muhtarım, maşallah köyünüzden tarım destek fonu için çok başvuru var” der ve yoluna devam eder. Muhtar, bu lafın altında bir bit yeniği olduğunu hemen anlar ve soluğu İlçe Tarım Müdürlüğü'nde alır. Öğrendikleri karşısında donup kalan muhtar, hemen köylülerini haberdar eder. Ne mi olmuştur?

Köylülerin deyimiyle ‘sırtını iktidara dayamış bir çete’, Avukat Fuat Hayri Demir’in deyimiyle ‘organize bir suç örgütü’, Türkmenacı köylülerinin 500 yıldan beri ekip biçtikleri 1630 dönüm araziyi, bir gün içinde tüm işlemleri tamamlayarak kendi üzerine geçirmiş! Üstelik yılda 900 bin lirayı bulan devlet desteğinden bile yararlanıyorlarmış!

'Fabrikası, benzinlikleri 20 bin dönüm arazisi var'

7 yıldır çözülemeyen bu sorunu dinlemek üzere Türkmenacı köyündeyiz. Haydar Atabay anlatıyor: “Haberi alır almaz hemen köy kahvesinde toplandık. Önce bir avukat tutmaya karar verdik. Bir heyet oluşturduk. Öğrenelim dedik; kimdir, ne cesaretle yapıyor, burası dağ başı mı?”
Sözü Mustafa Atabay aldı: “Araştırdık, adı Mehmet Faruk Altay. Fabrikası, benzinlikleri, 20 bin dönüme yakın da arazisi var. Her yerde 'Bana kimse dokunamaz, arkamda hükümet var' diyen biri. Buna benzer bir girişimi başka bir köyde de yapmış ama köylüler sıkıştırınca canını zor kurtararak kaçmış. Herhalde bizim böyle şeyler yapmayacağımızı bildiğinden şansını deniyor. Yalnız değil. İşin içinde avukatlar, muhtarlar ve birçok kamu çalışanı var.”

Verasetçiler hayali noterler sahte

Sorduk, “Nasıl geçirmiş sizin arazilerinizi kendi üzerine?” Cemal Atabay yanıtlıyor: “Dedelerimizden kalan tapularımız var. Biz verasetçiler, rıza yöntemiyle arazilerimizi ekip biçiyoruz. Bizim 100 yılda beceremediğimiz işi, bu çete bir günde yapmış. Hem de öyle pervasızca yapmışlar ki! Tapu alabilmek için verasetçiler olması gerekiyor. Çete için kolay, hayali isimler bulmuş. Bulmuş da, bunlara bir de ilmühaber gerekmiyor mu? O da hemen çıkartılmış. Peki madem dedemizin verasetçileri, bizim köyün nüfusuna kayıtlı olmaları gerekmiyor mu? O ilmühaberlere bizim muhtarın mühür vurması gerekmiyor mu? Hukuken gerekiyor, ama çetenin öyle bir kaygısı yok ki! Mührü Köseli köyü muhtarı basmış. İyi de, noter başka bir köyün muhtarının mührünü nasıl onaylamış diyeceksin. Noter de zaten noter değil. Bismil'den 2 avukat kendini noter yerine koyup evrakları hazırlamış, hayali bir noter de tasdik etmiş. Kayıtlara göre İstanbul 3 No.lu Noteri görünüyor, ama araştırınca orada böyle bir işlem yapılmadığı ortaya çıktı. Yani baştan sona her şey sahte!”

Mahkeme kararına rağmen

Araziler sahtekârlıkla, hayali verasetçilerin üzerine geçirildikten bir süre sonra, bütün hisseler Mehmet Faruk Altay'a satılmış görünüyor. Türkmenacı köylüleri 2007 yılında Bismil Sulh Hukuk Mahkemesi'nde mirasçılık belgesinin iptali davası açıyor. Mahkeme sözde verasetçileri çağırıyor. Birçoğu bulunamıyor. Gelen bir iki kişi de hiçbir şeyden haberlerinin olmadığını söylüyor. Bunun üzerine mahkeme köylülerin lehine karar veriyor.
Ancak mahkeme kararına rağmen, durumda bir değişiklik yok. Bismil'in zenginlerinden Mehmet Faruk Altay, hâlâ köylülere ait arazilerin elinde bulundurduğu tapusuna dayanarak, tarlaları ekip biçmediği halde devletten yılda 900 bin TL 'destek' almaya devam ediyor.

'T.C. yazan hiçbir kurumda Cumhuriyeti bulamadık'

Söz sırası Aziz Atabay'da. “Gitmediğimiz kapı kalmadı. Bismil İlçe Tarım Müdürlüğü, Bismil Cumhuriyet Savcılığı, Diyarbakır Gıda Tarım Hayvancılık İl Müdürlüğü, Bismil Kaymakamlığı, Bismil Jandarma Komutanlığı, Diyarbakır Valiliği... Ankara’ya bir heyet bile gönderdik. Toplulaştırma Genel Müdürlüğü yetkilileri, köylülerimiz olan biteni anlatınca inanmamışlar. Anlayacağınız, üzerinde T.C. yazan bütün kurumlara gittik. Hangi kapının önüne vardıysak, 'Cumhuriyet işte bu kapının arkasındadır dedik, ama bulamadık. Bu çeteye kimse bir şey yapmıyor. Basın toplantıları da yaptık, yayınlayan olmadı. Son çaremiz sizsiniz. Cumhuriyetimizi arıyoruz. Ey Mustafa Kemal'in kurduğu Türkiye Cumhuriyeti! Neredesin?”

'Vali, toplulaştırmayı derhal durdurmalı'

Türkmenacı köylülerinin avukatı Fuat Hayri Demir, 7 yıldır davayla ilgileniyor. Diyarbakır'daki bürosunda ziyaret ettiğimiz Av. Demir, bölgedeki arazi toplulaştırmalarının derhal durdurulması gerektiği görüşünde. “En azından davalı olan araziler için durdurulmalı. Yoksa çok acılar yaşanacak. Bakın daha şimdiden bölgede bu yüzden ölümler oldu, birçok köyde de çatışmalar çıktı. Böyle giderse araziler çetenin eline geçer. Valinin durdurma yetkisi vardır, yetkisini derhal kullanmalıdır.”

Ölümle tehdit edildi

Bir süre önce, Avukat Demir'in önü silahlı kişilerce kesilmiş ve davadan vazgeçmesi, aksi takdirde öldürüleceği söylenmiş. Av. Demir, bu olayla ilgili de suçduyurusunda bulunmuş, ancak tehdit edenler halen yakalanmamış. Av. Demir, “Bu işin içinde Faruk Altay’ın yanı sıra sahte işlem yapan noter memurları, adliye çalışanları, yalnızca bir tanığı dinleyerek bir günde beş veraset ilamı çıkaran hâkim, tapu işlemlerini bir günde yapan Tapu Müdürü, Nüfus Müdürü, sahte işleme mühür basan muhtar da var. Hepsi hakkında suç duyurusunda bulunuldu, ama henüz bir sonuç alamadık” diye konuştu.

Savcılığın elinde çetenin 8 klasörü var

Av. Demir, karşılarına sürekli bürokratik ve adli engeller çıkarıldığını anlattı. “2007 yılında Bismil Cumhuriyet Savcılığı'na bu organize suç örgütü ile ilgili suç duyurusunda bulunduk. Soruşturma devam ediyor, hâlâ dava açılamadı. Savcılık çetenin işlediği tüm suçları birleştirince ortaya 7–8 klasör çıktı. Dosyanın yetkili mahkemeye gönderilmesini bekliyoruz. Sahte veraset ilamlarını iptal ettirmeyi başardık, ardından tapu iptal ve tescil davası açtık, devam ediyor. Dava, isimlerin sahte olması, sahte olmayanların da devamlı yer değiştirdikleri için adresleri bulunup tebligat yapılamaması nedeniyle uzuyor.

“Buradan kesinlikle başarıyla çıkacağımızı biliyoruz. Çünkü haklıyız. Ama daha fazla tahribat olmasın diye yetkili kurumları daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.”

Köyün 130 üniversite öğrencisinden 70'i kız

Bismil ilçesine 2 kilometre uzaklıktaki Türkmenacı, bereketli topraklara ve bol suya sahip. Genellikle pamuk, tali olarak da buğday, mısır, mercimek ekiyorlar. Köyde okuma yazma oranı çok yüksek. Hemen her evde bir kamu çalışanı var. 300 haneli köyde, bin 400 kişi yaşıyor. Köyün 130 genci, üniversitede okuyor. Bunlardan 70'i kız. “Biz Atatürkçüyüz, tek silahımız kalem” diyorlar.
Köy kahvesinde Atatürk ve Hz. Ali fotoğrafları yan yana asılmış. Hasan Togay, “Sadece kahvede değil, herkesin evinde asılıdır. Atatürk’ü sevmek bir ibadettir. Bu sevgi bizim yüreğimize kazınmıştır, kimse çıkaramaz” diyor. Aziz Atabay alıyor sözü: “Ne kazandıysak Ali ve Mustafa Kemal’dendir. Kazandığımız vatanımıza olan bağlılığımız, insan sevgimiz, doğa ile barışıklığımız, okuma sevgisi, kadın erkek eşitliği. Bu sevgiden dolayı kayıplarımız da olmuştur. Bu gasp olayını başka bir köyde yapamazlardı, onlarca insan ölürdü. Onlar da biliyorlar ki biz hümanistiz, silah ile işimiz yok. Bu yüzden üstümüze geliyorlar.”

Türkmen niye acı?

Köye gelmeden önce ismini Türkmenhacı olarak biliyordum. Meğer ‘acı’ imiş. Nedenini köyün yaşlılarından Kasım Atabay açıkladı: “Biz Çaldıran savaşından beri acılar çekiyoruz. O savaştan sonra atalarımız Horasan’dan göç edip buraya gelmişler ve çekilen acılardan dolayı ‘acı’yı eklemişler. Acılar hâlâ peşimizi bırakmıyor. Daha 20 yıl önceye kadar bizden ürün almazlardı, selam vermezlerdi.”


'Bir tek AKP ve BDP'ye gitmedik'

Türkmenacı'dan AKP'ye son seçimde hiç oy çıkmamış. İşçi Partisi, TKP, MHP ve BDP'ye giden toplam 20-30 oy dışında, bütün köylüler CHP'ye oy vermişler. Ancak köylüler, “Yalnız bırakıldık. CHP'ye gittik ama ilgilenmediler” diyor. Köylülerin Ankara ziyaretinin ardından, yalnızca bölge Milletvekili Durdu Özbolat tek bir açıklama yapmış.
Kapısını çalmadıkları bir tek AKP ve BDP kalmış. 'Neden?' diye soruyoruz. Sahtecilik işinin içinde olan bazı kişilerin AKP ve BDP ile bağlantıları olduğunu düşünüyorlar. Zaten
duyduklarına göre, arazileri tekelinde toplayan Mehmet Faruk Altay, “Hükümet arkamda, örgüt yanımda” sözlerini her yerde söylüyormuş.

Dergâh gibi bahçe

Cemal Atabay, tarlasının kenarında zemini küçük taşlarla döşenmiş güzel bir bahçe yaptırmış. 400 metreden bir kuyu kazarak su da çıkartmış. Israrla bize de içiriyor. Para verip içtiğimiz sulardan daha kaliteli ve buz gibi. Sağlık kontrolü de yapılmış. Bahçede mutfak, tertemiz bir tuvalet, masalar, salıncaklar, küçük bir su değirmeni, köy ekmeği ve mangal keyfi için ızgaralar var. Bahçe, ailesi veya arkadaşlarıyla gelmek isteyen herkese açık. Domates, biber getirmemişseniz hemen yanı başınızdaki tarladan taze taze koparabilirsiniz. Bardağınızı, çatalınızı, kaşığınızı unutmuşsanız da merak etmeyin, hepsi hazır! Bu hizmetlerin karşılığı, yalnızca bir kelime: Teşekkürler! Kısacası bir nevi Hacı Bektaşi Veli dergâhı. Cemal Atabay’ın tek üzüntüsü, bu bahçenin de çetenin gasp ettiği tarlanın içinde olması...

Ulusalkanal
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)