Şaşırmayın, Tayyip Ankarada


SEVGİLİ okuyucularım, dünkü gazetelerde çok ilginç bir haber vardı. Tayyip Pazar günü evinde MİT Başkanı Adalet Bakanı gibi bazı kimseleri kabul edip bir süre görüşmüş. Şimdi belki “Bu haberin neresi ilginç” diye soracaksınız.

Şu nedenle ilginç… Bugüne kadar dikkat ettiniz mi bilmiyorum. Tayyip her hafta sonunu mutlaka ama mutlaka İstanbul’da geçirir. Onu hafta sonlarında, hatta haftanın birkaç günü İstanbul’da görürüz.

Peki, ama Pazar günü niçin Ankara’da idi? Bu sorunun yanıtını elbette bilemiyorum ama yukarıda değindiğim görüşmeler için olmadığı kesinlikle tahmin edebiliyorum.

Acaba bir sağlık sorunu mu var? Bu yüzden mi Ankara'dan ayrılamadı.
Dahası var!.. Pazar günü Çanakkale törenlerinde olması gerekiyor.
O kadar ki. Çanakkale Valisi olan şahıs onun resimleriyle dolu poster ve afişlerini hazırlatmış, duvarlara astırmıştı.
Çanakkale'ye gidecek, toplu açılışlar yapacaktı ama gitmedi ya da gidemedi. O posterlerde Atatürk yoktu, Türk bayrağı yoktu ama Tayyip'in fotoğrafları vardı.
Pazar günkü "Çanakkale kahramanı Tayyip" başlıklı yazımda yazmıştım. Artık sıra. Tayyip'i bize 'Çanakkale kahramanı' olarak göstermeye gelmişti!
Şehitlerimizi özlem ve gururla andığımız ulusal bir günümüz bile AKP siyasetine alet ediliyordu.
Nitekim çevreden getirdikleri bindirilmiş kıtaları törenin yapıldığı Çanakkale stadına doldurdular, orada olmayan Tayyip lehine slogan attırdılar.
Bunu yapmaktan bile utanmadılar...
Ama Tayyip hafta sonunda Çanakkale'ye gidemedi. Tıpkı İstanbul'a gidemeyip Ankara'da olmak zorunda kaldığı gibi...
Bir hafta sonu... Ve Tayyip Ankara'dan ayrılamadı!
Bu işin içinde bir iş var ama ben çözemedim.

Hakan'a Çözüm Bulmalı

MECLİS'te bu hafta sonunda başlayarak AKP açısından çok önemli yasa tasarıları güya tartışılacak ve doğal olarak kelle çoğunluğu ile kabul edilecek. Ancak Tayyip onca çoğunluğa rağmen hala endişeli... Milletvekillerinin tüymesinden, işi hafife almasından korkuyor!
Buna hafta sonları ve gecelerde dahilmiş. Bu amaçla Tayyip'in milletvekillerine emir verilmiş.
"Yurtdışına çıkmayın, kendinize özel program yapmayın!"

***

Peki ama bu arada bizim futbol yorumcusu, AKP İstanbul Milletvekili Hakan Şükür ne yapacak?!.
Adam hafta sonları İstanbul'da Lig tv ekranlarında boy gösteriyor, ayda 150 Törkiş Tayyip lirayı cebe atıyor. Ankara'da kıyamet kopsa umurunda değil.
"Kürsüye çık, şu konuda görüşlerini ilet" deseniz konuşamaz!
İş Meclis çalışmalarına gelince dut yemiş bülbül gibi susar, futbol programlarında ise -parası karşılığında- bülbüller gibi şakır!
Şimdi Meclis sıkı çalışacak diye Hakan orada, yeni işvereninin programında boy göstermesinde, Ankara'da Meclis'te tıkılı mı kalsın yani!
Bu önemli yurt sorununa acele çözüm bulunmalı. Hakan'ın hakları mutlaka korunmalı.
Ona ya özel mazeret izni ya da Meclis doktoru tarafından "Melis'te hafta sonlarında iş göremez" raporu verilmeli.

Davutoğlu Manşetleri

SEVGİLİ okuyucularım, bu iktidar, adına "Halkla İlişkiler" denen kavramı gerçekten iyi biliyor ve kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyor.
Yine dünkü gazetelerden örnek vereceğim.
18 Mart Şehitler Günü nedeniyle Türkiye'nin bir yanındaki şehitlikler ziyaret edildi, şehitlerimiz yılda bir kez olsun anılmış oldu.
Bir tören de Konya'da düzenlendi. Konya'daki törene sadece Suriye ve Fransa değil, her ülke ve uluslararası kuruluşa gerektiğinde hiç korkmadan posta koyan ulusal kahramanımız. Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet de katılıp şeref verdi!
Ancak şehitlikte küçücük bir şov yapılması gerekiyordu.
Babası o çok küçükken Tunceli'de can veren bir şehidimizin küçük kızı. Ahmet'in yanına gönderildi. Muhabirler, kameramanlar herkes orada bekliyordu.
Sonrası, hani eski Türk filmlerindeki acıklı sahneler vardır ya aynen öyle oldu. Senaryo başlamıştı! Küçük kız kendisini tanıttı. Bunun üzerine Ahmet, küçük çocuğa hitaben konuştu. Şimdi ötesini dünkü gazetelerin kocaman, aynı zamanda fotoğraflı manşetlerinden veriyorum. İç sayfalarda yer bulan aynı habere hiç
Hürriyet manşet: "Canın baba demek istediğinde beni ara."
Habertürk manşet: "Beni baba kabul eder misin?"
Milliyet birinci sayfa: "Beni baban kabul et."
Vatan manşet: "Bana baba diyebilirsin."
Bugün birinci sayfa: "Şehitlikte manevi babalık sözü."
Yeni Şafak manşet: "Bana baba diyebilirsin."
Star birinci sayfa: "Beni baban olarak kabul eder misin?"
Hariciye Nazırı Davutoğlu Ahmet bu babalık olayı ile de yetinmemiş, küçük kıza özel kalemin telefon numarasını verip "Ne zaman baba demek istersen beni ara" demiş!
Ararsa mutlaka bulur!
Ne önemli (!) bir habermiş ki, böylesine manşetlere çıkmış.

***

Şimdi atraksiyon faslı bitti, o dakikadan itibaren normal hayat başladı. Ama açık söyleyeyim, gerek partisi gerekse kendisi adına başarılı bir halkla ilişkiler operasyonu gerçekleştirdi, manşetlere çıktı.
Şehit babasını hiç tanımamış bir küçük kız... Rastlantıya bakın ki, tam Ahmet şehitlikte iken O da orada... Ve tanıması asla mümkün olmayan Ahmet'in yanına, senaryoyu yazanlar tarafından aniden getiriliyor... O masum kız çocuğuna "O amcaya ben babamı hiç tanımadım de" diyorlar...
O da bütün içtenliği ile bunu söylüyor...
Rastlantıya (!) bakın ki, medya tam kadro orada Davutoğlu Ahmet bu aşamada kız çocuğu ile birlikte fotoğraflar çektiriyor, hazır bulunan kameralar çekim yapıyor, sonra küçük kıza telefon numarasını verip "Beni baban olarak kabul eder misin? Canın baba demek istediğinde beni ara" gibi göz yaşartıcı sözler söylüyor ve atraksiyon böylece sona eriyor!
Hani hep gırgır konusu yapılan eski Türk filmlerinden esinlenerek söylenen söz vardır ya!..
Fakir kız zengin fabrikatörün oğlunu tavlamak istemektedir. Ancak kız dul kalmıştır ve küçük bir oğlu vardır. Zenginin oğlunu tavlamak için çocuğa taktik verir. Çocuk zengine yanaşır:
"Size baba diyebilir miyim?"
Bu komedinin, bu esprinin güncelini Konya'da bize yaşattılar!
Valla yakıştı yani helal olsun.

http://sozcuhaber.blogspot.com
Emin Çölaşan
Sözcü





Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)