Yargıya Güven Kaldı mı?


Sabah uyandığımda dünü, bugünü düşünüyordum…

Gazeteye geldiğimde televizyonu açtım… Sivas davası zamanaşımı süresi dolduğundan düşmüştü.

Bir insanlık suçuydu oysa 19 yıl önce onlarca yazarımızın, şairimizin, ozanımızın, gencecik çocuklarımızın diri diri yakıldığı Sivas katliamı…

Ne yazmalıydım?

Türkiye’de insan haklarının çiğnenmesini mi, Nedim Şener, Ahmet Şık, Coşkun Musluk ve Sait Çakır’ın salıverilmelerini mi, Müyesser Yıldız, Soner ve Barışlar’ın hâlâ tutuklu yargılanmalarını mı?

***

Ergenekon’da, Balyoz’da yüzlerce general, subay var…

Ortada bir oyun!

Kuşatılmış, ele geçirilmiş, güç olmuş bir polis, yargı yok mu?

O da var!

Yeni değil, çok eskilere dayanıyor…

Ayıptır söylemesi, bu örgütlenme modelini yıllardır yazıp çiziyorum.

Tutuklu askerler, gazeteciler, aydınlar, bilim insanları yıllardır Hasdal’da ve Silivri’de yatıyor.

Kim darbeci kim değil, belli değil!

Burada darbecileri ve darbeseverleri savunmuyorum, sadece adalette eşitliğin sağlanmasını, yargılamanın ve tutukluluk sürelerinin uzun sürmemesini istiyorum.

***

Yalan dolan belgeler artık ortaya çıkmıştır ve bu bir gerçektir.

Dün ve bugün bir film şeridi gibi geçiyor gözlerimin önünden.

O ölümleri, acıları, hüzünleri içimizden, yüreğimizin derinliklerinden bir türlü atamıyoruz.

Daha dün Ahmet’i ve Nedim’i “darbeci yapanlar” acaba bugün ne yazacaklar, merak ediyorum.

Bunların yüzleri manda gönünden olduğu için utanmazlar!

Bir öç alma duygusunun toplumu ikiye böldüğünü görüyorum…

Kin ve nefret!

Yandaş, dindaş, liboş kim varsa kendileri gibi düşünmeyen gazetecileri, aydınları, bilim insanlarını bir terör örgütüne bağlamak için “muhbir yurttaşlığa” soyunmuş.

Bana sorarsanız görevlerini çok iyi yapıyorlar…

Onları alkışlamak gerek!

Çünkü ben bunca yıllık gazetecilik yaşamımda böyle bir şey görmedim!

Gammazlamanın adı “gazetecilik” oldu günümüzde…

***

Masamın başına oturup düşünceler ormanında dolaşmaya başladım…

Balbay, Tuncay, Soner, Deniz içeride, Hikmet Çiçek yıllardır yatıyor, Prof. Dr. Hilmioğlu neden tutuklu olduğunu bilmiyor.

KCK operasyonlarında gözaltına alınıp tutuklanan gazeteciler, bilim insanları, belediye başkanları, milletvekilleri…

Prof. Dr. Büşra Ersanlı, Ayşe Berktay, Ragıp Zarakolu terörist olabilir mi?

Toplumun barışa, kardeşliğe gereksinimi var…

Elbet darbeciler, darbeseverler varsa yargılansın, onları savunmam.

Ama onlar da dahil herkesin adil yargılanma hakkını savunurum.

90’lı yıllar Türkiye’nin en karanlık dönemidir…

Ben de bu yüzden isyan ediyorum:

“Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Darendelioğlu, Uğur Mumcu, Doğan Öz, Musa Anter, Hablemitoğlu üzerindeki örtü niçin kaldırılamıyor? Neden vur emrini verenler, cinayetin arkasında olan derin güçler ortaya çıkarılmıyor?”

***

Türkiye’deki hukuk dışı uygulamaları, laik devlet yapısının sarsıldığını, gazetecilerin tutuklanmalarını hem ABD hem de AB ülkeleri yakından izliyor…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin, babası Ahmet Kaymaz’la Mardin Kızıltepe’de evlerinin önünde 13 kurşunla öldürülen 12 yaşındaki Uğur Kaymaz hakkındaki sorusu şu Türkiye’ye:

“Yaşam hakkına tecavüz edildi mi? Orantılı güç kullanıldı mı? Polis operasyon öncesi ölümleri önleyecek önlemler aldı mı? Devlet görevlileri öldürücü güce son çare olarak mı başvurdu?”

AİHM Türkiye’den savunma istiyor…

***

Şener, Şık, Sait Çakır, Coşkun Musluk önceki gece tahliye edildi, artık tutuksuz yargılanacaklar.

600 üniversite öğrencisinin tutuklu olduğu bir Türkiye…

Bakın yazar Ergün Poyraz 2007’den beri Ergenekon’dan tutuklu ve onun adını nedense unuttuk.

Ve dün Sivas katliamı zamanaşımına uğradı, bir insanlık suçuna zamanaşımı uygulandı; Ankara Adliyesi önünde toplanan 3 bin kişiye polis gaz bombası attı…

Bu yaşananlar benim içimi acıtıyor!

Ya sizin?




Hikmet Çetinkaya
Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)