Cumhuriyet, Türkiye’nin Alfabesidir...
Pazartesi, Mayıs 07, 2012
Cumhuriyet gazetesi bir yaşına daha giriyor. Türkiye’de ve dünyada medyanın gücünün, işlevinin olağanüstü
dalgalanmalar yaşadığı bir ortamda Cumhuriyet, yaşam zenginliğine bir yıl daha katıyor.
Böylesi dalgalanma ortamlarından en çok etkilenen fikir gazeteleridir. Belli bir çizgileri olur, her döneme göre eğilmezler.
Bu anlamda Cumhuriyet, Türkiye’nin alfabesidir.
Yeryüzünde 2 bin kadarı aktif olarak kullanılan 6 binin üzerinde dil var. Bu dillerin yazıldığı alfabe çeşidi ise iki haneli rakamları geçmez.
Cumhuriyet, günümüzde giderek çeşitlenen iletişim yelpazesinin yazılış şeklidir. Yıllar içinde yerleşen sloganı “Cumhuriyet sadece gazete verir” hâlâ unutulmamışsa nedenini burada aramak gerekir.
1990’lı yıllarda Cumhuriyet’i tanımlarken, kendi içimizde, “Babıâli’de bir ada gibi kaldık” derdik. Şimdi Babıâli’nin ne kendisi kaldı ne tanımı. Genleriyle oynanmış, bambaşka bir medya ortamındayız.
Cumhuriyet böyle bir başkalaşma ortamında hem kimliğini korumak hem de bu kimliği militanca, ödün vermeden savunmak ve haklılığını haykırmak göreviyle karşı karşıya.
***
Gücü parayla ölçenlere Cumhuriyet’i anlatmak gerekirse şöyle diyebiliriz:
Cumhuriyet’in güç kaynaklarından biri parasızlığıdır.
Gazetenin tarihi ile birlikte değerlendirildiğinde Cumhuriyet isteseydi büyük maddi olanaklara kavuşabilirdi. Ancak gazetecilik dışında başka hiçbir hedef gütmedi.
Bu, büyük bir zenginlik.
Bazen uzun akşam sohbetlerinde İlhan Abi’ye sorardım:
“Abi, göğsümüzü gere gere Cumhuriyet sadece gazetedir demek gerçekten çok güzel. Bu kimliğimize hiç halel getirmeden mürekkep kokan işler yapsak, daha güçlü gazetecilik yapmaz mıyız, daha güçlü olmaz mıyız?”
Konu çatallanırdı. İlhan Abi iş dünyasının acımasız koşullarını anlatırdı. Ben de takılırdım:
“Abi biz mürekkep yaladık, başka bir şey yalayamayız... Sadece mürekkep kokan işler diyorum ben...”
Cumhuriyet’in gerçek gücü, Türkiye’nin kuruluş değerleriyle bütünleşmiş çizgisidir. Bir çizginin gücü de ulaşabildiği kesim kadardır.
Bugün “ulaşılabilen kesim” tanımı da çeşitlendi. Artık “sosyal medya” diye adlandırılan yepyeni bir alan var. İlk bakışta kâğıda dayalı bütün iletişim araçlarını ortadan kaldıracakmış gibi görünse de, düşüncem o ki, sosyal medya daha da güçlenecek ama gazeteler de varlıklarını sürdürecek. Cumhuriyet’in bu kervanın içinde yer alacağına ve Türkiye Cumhuriyeti’nin 100. yılı ile birlikte Cumhuriyet gazetesinin de üç haneli ömrü güçlü bir şekilde selamlayacağına yürekten inanıyorum.
***
Cumhuriyet, adını Atatürk’ün koyduğu bir gazete.
Yıllar önce gazete ile ilgili “çizgisel” eleştiriler getiren bir okura açıklamalar yapmaya çalışırken, sözümü kesti. “Siz bana bunları anlatmayın, ben size Cumhuriyet’ten ne anladığımı söyleyeyim” dedi, gazeteyi eline aldı, rastgele sayfaları çevirip, seslendi:
“Ben Atatürk’ün bu sayfalarda hâlâ yazmakta olduğuna inanıyorum...”
Okur bizim velinimetimiz değil, sahibimiz.
Cumhuriyet böylesine inançlı bir okur gücünü de bünyesinde barındırıyor. Öyle güçlü okur ki, gerekirse meydan okur, tepesi atarsa canımıza okur.
Cumhuriyet 1990’li yıllarda terör saldırılarına kurban verdi. Bugün de “terörist” suçlamasıyla karşı karşıya. Üstelik kendini bombalatan bir terörist!
Cumhuriyet’in bu dönemden güçlenerek çıkması, tarihine ve geleceğine karşı önemli bir sorumluluk.
Atatürk’ün diliyle söylemek gerekirse, bunu sağlayacak güç, gazetenin sayfalarında mevcut.
Mustafa Balbay
Cumhuriyet