Şeffaf Uygulamalar!
Salı, Haziran 12, 2012
Devlet Bahçeli, “Türkiye’de kim nedir, ne ve neye oynuyor, belli değil” diyor.
Bir örnek veriyor. “TSK dün başörtüsüne karşıymış, bugün bakıyorsunuz TSK’nin bir komutanı
başörtülü bayana diploma veriyor.”
TSK tak şak dönemine girdikten, orduevlerinde davullu zurnalı, başı kapalı, takkeli, şalvarlı düğünlere izin verdikten sonra, TSK’li bir komutanın başörtülüye diploma vermesi kadar normal ne olabilir ki…
Kim nedir ve neye oynuyor sorusuna çarpıcı bir örnek arıyorsanız; dün çağdaşlığın, devrimlerin savunucusu, din istismarına karşı amansız savaşım veren bir önceki CHP lideri Deniz Baykal’a bugün bakın.
Fethullah Gülen’in marifeti olan Türkçe Olimpiyatları’nın yetkililerine gönderdiği mektuptaki övgüler ve saptamalarıyla dün neydi bugün neye inandığını, daha doğrusu kırk yıllık Kâni’nin nasıl Yani olduğunu görebilirsiniz.
Fethullah Gülen’in yazılı medyadaki sözcüsü Zaman gazetesindeki Gülen cemaati ile iktidar arasındaki çekişmeyi içeren köşe yazılarında, haberlerde; Türkiye’de kimin neye oynadığının kanıtlarını bulabilirsiniz…
***
Cemaat ile iktidar arasında, ülkede kim daha ağırlıklı olacak kavgası yaşanıyor.
AKP iktidarı cemaatin polisten yargıya kadar devlet kadrolarına sızmasına ses çıkarmadı.
Devlet kadrolarında giderek daha da güçlenen, legal bir örgüt olmamasına karşı medyada, siyasal alanda etkinliği hoş görülen, desteklenen Gülen ve cemaati; hükümetin kimi tasarruflarına, örneğin uzun süreli tutukluluk uygulamasını yeniden düzenleyen yasa değişikliğine isyan bayrağı açtı.
Başbakan, haksız ve yersiz tutuklamalara karşı çıktı; Balyoz, Ergenekon davalarında tutuklu yargılanan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’u örnek göstererek gereksiz yere tutuklananların tahliyelerine yeşil ışık yakar gibi oldu.
Cemaat ayaklandı. “Yeni darbelere olanak sağlamaktır bu” diye feryat etmeye başladı.
***
Bugüne nasıl mı geldik? Gülen’in yurtdışında açtığı okulları destekleyen ve öven ilk başbakan Bülent Ecevit’le, Fethullah Gülen’le bir üniversitenin açılış töreninde, Edirne’deki Kırkpınar güreşlerinde yan yana oturmayı reddeden ve sonra cemaate bağlı bir örgütten plaket alan Süleyman Demirel’le…
…bugün cemaatin peşine takılan siyasetçilerin, hem yazıları, sözleriyle öven hem de Gülen’den aldığı saati iftiharla gösteren gazetecinin, TV programcısının öncüleridir.
Cemaat-siyaset arasındaki kıran kırana savaşımın sadece AKP ile başlayıp sürdüğü sanılmamalı.
MHP’nin kafası Türk-İslam sentezinde.
CHP Genel Başkanı din karşıtı olmadığını kanıtlamanın peşinde. Tarikat şeyhleri ile söyleşiyor. Muhafazakâr bir şairin cenaze töreninde görünüyor.
Soldan sağa, sağdan sola bütün partiler, din adamları ve cemaatler ile iç içelikte görünmek için birbiriyle yarışıyor.
Bu gelişmeler Türkiye’de kim nedir, ne neye oynuyor’u araştırmaya gerek olmadığının kanıtı.
***
CHP’ye; MHP ile BDP’yi ikna etmeyi bırak; Kürt sorununa, teröre yalnız senle ben bir araya gelip çareler arayalım diye pazar günü elini uzattı RTE.
Bu, bir tuzak.
Terör ve Kürt sorununun çözümünde olası uygulamaları, çalışma grubu adı verilen komisyona ya duyumsatacak, ya CHP’nin onayını alacak ya da CHP’nin görüşlerinden işine gelenleri kullanacak!
***
Din ve siyaset tezgâhında bugüne kadar kafasında gizlediği görüşleri uygulamaya koyduğunu öne sürenleri Başbakan, şeffaf bir parti ve lider havasında, saklısı gizlisi olmadığını söyleyerek yanıtlıyor.
Doğru, zira Başbakan’ın kafasında gizlediği, saklamayı zorunlu gördüğü hiçbir şey yok artık.
Meydan boş. İslamcı ahlak ve dinci görüşlerini saklamaya gerek bile görmüyor.
Şeffaf şeffaf uyguluyor!