AKP 0 - CHP 5
Pazartesi, Temmuz 23, 2012
Başlığın sayılarını görünce nerede o günler dediğinizi duyar gibi oluyorum. Ama bunlar gerçek. Geçen hafta ortasında yapılan CHP Kurultayı’nda yöneticiler dışında kalan partililere verilen konuşma süresi beş dakikaydı; AKP’de ise bu sürenin sıfır olduğu biliniyor.
Kamuoyu bu farkı yakalarsa demokrasinin gelişmesi yönünde önemli bir adım olacak; ancak olmuyor. CHP yönetimi bile bu farkın farkında değil! Çünkü parti içi demokrasiyi bütün yönleriyle geçerli kılıp, buradan, ülkede demokrasi de bizim işimiz; onu yalnız biz gerçekleştiririz demeliydi; diyebilirdi ancak diyemedi.
CHP Tüzüğü birkaç ay önce yürürlüğe girdi. Partinin anayasası olan Tüzük, katılımcı demokrasi açısından önemli açılımlar sağlıyordu. Bunlardan biri de yönetici seçimlerinde çarşaf liste uygulamasıydı.
Liste türü kamuoyunu ilgilendirmez diye düşünülmemeli; özgür seçim, demokrasi pınarının kaynağıdır.
Çarşaf liste, bir kurulun içinden yönetime aday olanların tamamının eşit bir biçimde sıralanmasını ve delegelerin ya da o kurulun üyelerinin aday olanların listesinden istediklerini özgürce seçmesidir. Bu nedenle de bölücü değil, bütünleştirici bir özelliği vardır. Buna karşılık blok liste, başkan adayının bir yönetim kurulu aday listesi yapması ve bu listenin seçilmesini istemesidir. Blok liste adı üstünde dışlayıcı bir özellik taşır.
Genel Başkan Kılıçdaroğlu, geçen hafta yapılan Kurultay’da çarşaf liste uygulanacağını, ancak anahtar liste de çıkaracağını açıkladı. Böylelikle delegelerin kimleri seçmesi gerektiğini listeledi.
Parti içinde ve genel kamuoyunda Kılıçdaroğlu’nun çıkaracağı anahtar listede yer almayan PM adaylarının seçilmesi durumunda CHP’nin bölüneceği korkutmacası sürekli olarak işlendi bunlar daha baştan CHP düşmanı, değişim karşıtı ve giderek hain ilan edildi. Osmanlı’da demokrasi dediğin böyle işlerdi!
Üstelik sürekli parti içi demokrasi vurgusu yapan Genel Başkan Kılıçdaroğlu, bir değil, birden çok anahtar liste yaptı; anahtar listeler havada uçuştu.
Oysa Kılıçdaroğlu’nun demokrat bir tutum sergileyerek 1282 Kurultay delegesinin özgürce seçeceği 60 PM-Parti Meclisi üyesiyle çalışmayı yeğlemesi gerekirdi. Seçileceklerin tümü CHP’nin iktidara koşmasını doğal olarak isterdi. Kurultay’ın Genel Başkan’a ayak bağı olacak bir PM seçmesi hiç ama hiç söz konusu değildi.
Genel Başkan, iç içe geçmiş üç-dört blok liste oluşturdu; böylelikle delegenin özgürce seçim yapmasının önüne barajlar koymuş oldu; kişiye mutlak bağlı yapıyı daha da güçlendirerek korudu; Tüzük ile atılan çok olumlu demokratikleşme adımını daha doğarken boğdu! Kendine de, CHP’ye de siyasetin demokratikleşmesi açısından ülkeye de kötülük etti! Yine de CHP’nin bilinçli delegeleri anahtar listeler dışından birkaç aday arkadaşımızın seçilmesini sağladılar.
***
Konuşma sürem sadece beş dakikaydı; AKP’de o da yok; yani o süre AKP’de sıfır. Beş dakikada söylemek istediklerimin çok azını dile getirdim. Söylediklerim, şu üç noktada eksikli kaldı; yeterince açıklık kazanmadı.
İlki, AKP’nin sıradan bir parti değil, dini siyasete alet eden bir siyasi akım olduğu, uygulamalarının da toplam olarak ya da bir bütün olarak görülmesi ve muhalefetin buna göre yapılması gerektiği daha iyi vurgulanmalı; açıklık kazanmalıydı.
İkincisi, geçen haftaki yazımın konusu olan çağdaş bir Türkiye için güç birliği önerimi daha ayrıntılı anlatma olanağı bulmalıydım. Sağcı siyasetçileri, onların reddetmesine karşın, ısrarla CHP’ye çağırmadan önce Cumhuriyetin değerlerini benimsemiş solcu ve ilerici kişilerin çağrılmasını ve yine solcu partilerle işbirliği gereğini, ‘Çağdaş Türkiye Çağrısı’ içinde önerdim; ancak bu önemli konuyu çok daha ayrıntılı vurgulayabilmeliydim.
Üçüncüsü de CHP’nin aslında çok sağlam olan, Cumhuriyetin değerleri artı çağdaş solun ilkeleri toplamına dayanan ideolojik kimliğinin, Genel Başkan ve parti yönetimi tarafından şimdiye dek olduğundan çok daha güçlü bir biçimde sahiplenilmesi gerektiğini, daha ayrıntılı belirtebilmeliydim.
PM’ye adaydım; seçilemedim; bana destek olanlara ve oy veren delegelere çok teşekkür ediyorum.
Tags