Aymazlık!
Pazar, Temmuz 01, 2012
Başkentin herhangi bir köşesinden bağırıyorlar: Adalet diye, hukuk devleti isen gereğini yerine getir diye.
Yıllardır süregelen bu sesleniş Çankaya’da oturan AKP’liye ancak üç
yıl sonra varabildi.
Kargaların kahvaltı ettiği saatlerde insanların evlerinden derdest edildiğini, gözaltına alınanların tutuklandığını, demokrasimizin Çankaya’da mukim gülü, ohh nihayet işitti.
Kör görmez, sağır uydurur demesinler diye Çankaya, eleştirileri işitmeye, özel mahkemeler artık haddini aştı, demeye başlayıverdi.
Kent merkezi ile Çankaya arasındaki üç kilometrelik yolu üç yılda alamayan bir demokrasiye yuh demez misiniz?
***
Diyemezsiniz; zira medyamızdaki Çankaya’daki demokrasi gülü eleştirilere destek verdi diyen başlıklarla önünüze konuluverir!
Bu ara RTE’nin özel mahkemeleri yeniden düzenlemeye birden neden kalkıştığını sorgulayan da yok piyasada.
İktidar sözcüleri, bakanlar halka RTE’nin düzenlemeyi neden ön plana aldığını, demokrasiye yeni bir ivme diye yutturmaya çalışıyorlar.
Yoksa? Bu girişim, Oslo’da PKK ile gizli kapaklı görüşmelere Başbakan’ın önerilerini götüren MİT Müsteşarı’nı sorguya çağıran özel savcıların davranışlarından mı kaynaklanıyor?
Özel savcılar hadlerini aştı. Yarın beni de sorgulayabilirler içeriğinde, bir telaşın eseri mi yoksa?
***
Yasaya yapılacak ek konusundaki çalışmaların Adalet Bakanlığı’nda değil de, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın başkanlığında, Başbakanlık’ta neden yürütüldüğüne değinen de yok!
İlgili açıklamalarda Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in adı geçmiyor.
Bu, özel mahkemeler konusunda bakanlar arasında, hatta Adalet Bakanı’nın hükümetteki hukukçu bakanlarla, hatta ve hatta Başbakan’la ayrı ve aykırı düştüğünün göstergesi değil mi?
***
Ha diyeceksiniz ki kim soracak bu soruyu? Medya mı? Hangi medya?
Muhalefet mi? Hangi muhalefet?
RTE’nin açıklamaları dinledikten sonra, birkaç demeç, bir iki TV’de soruları yanıtlayıp hükümetin Suriye ve dış politikasını eleştirmekle yetinerek suspus olan Kılıçdaroğlu’nun kumandasındaki CHP mi?
Hükümetteki olası ayrışmayı irdelemesinden vazgeçtik; uçağımızın nasıl, neden düşürüldüğünü sorgulama görevini yerine getiremiyor.
Dış basın bu konuya yer ayırıyor; çünkü akla takılan öyle sorular var ki, henüz yanıtsız.
Örneğin, NATO Genel Sekreteri Rasmussen Türkiye’yi soğukkanlı tutumundan dolayı överken, bir iki kez; Ankara’nın verdiği uçağı kasıtlı olarak Suriye’nin düşürdüğünü içeren bilgiler tatmin etti mi sorusunu, evet etti diye yanıtlamaktan özenle kaçındı. Neden?
Hükümet, uçağımızın test uçuşu yaptığı sırada düşürüldüğünü açıkladı.
Ama uçağın keşif uçağı olması akıllarda başka soruları çağrıştırdı.
Siyaset bilimcisi Gündüz Evren’in gazetelere ilettiği görüşün, mutlaka üzerine gidilmesi ve üzerinde durulmasını gerektiriyor.
Aylardır, -adlarını da veriyor- üç Rus savaş gemisi Lazkiye Limanı’nda. Amiral Çabanenko olanı, dünyanın en gelişmiş savunma ve radar sistemini taşıyor. Uçan sineği bile algılıyor. Bilgiyi anında iletiyor.
Günbegün olayın üzerine gitmesi gereken Kılıçdaroğlu, hükümetin Rus gemisinden uçağımızın vurulmasından beş dakika önce Suriye hava sahasında uçtuğunu ve sonra (kim tarafından, nasıl?) vurularak karasuları dışına düştüğünü ayrıntılı biçimde aktaran bilgileri Moskova’dan isteyip istemediğini neden sormuyor?
RTE, Putin’i arıyor, konuşuyor. Açıklamaya göre, Moskova’dan elinde olayı açığa çıkaracak bilgileri istemiyor. Bizdeki bilgileri veriyor Putin’e.
Nautilus gibi 5-6 bin metre su altında araştırma yapan bir olanağın gerekli işlemler hızlandırılarak 8 gün önce olay yerine gitmesi neden sağlanmadı? Sormuyor, sorulmuyor!
Bu ve benzeri davranış yoksulluğu akla çeşitli olasılıkların gelmesine neden olan siyasal aymazlık değil mi?
Bizim gibi düşünen kimilerine göre evet aymazlık, ama ne çare ana muhalefete göre değil!
1 Temmuz 2012 - Cumhuriyet