Silivri’de İlerleyen Tek Şey: İnşaat...

Hayrettin


Silivri yargılamalarında ilerleyen tek şey var; inşaat.

Cezaevleri zinciri ve onun tamamlayıcı

binaları sürekli büyüyor.

Davalar ilerlemiyor, ama inşaat ilerliyor.

Toplama kampı tanımının hakkını verecek olağanüstü bir çalışma var.

Son inşaatın bilgisini verip, öncekilerle bütünleştirelim.

Adalet Bakanlığı, burası için kampus tanımını kullanıyor, ama zincir daha uygun düşer.

Cezaevleri zincirinin ana girişinin tam karşısında dev bir yapı beliriyor. Anlatıldığına göre büyük bir adliye binası.

İçinde şu anda spor salonundan bozma mahkeme salonundan daha büyük bir bölüm olacak. Mahkeme kalemi, arşivi, yardımcı hizmetleri tümüyle içinde bulunacak. İnşaatın boyutunu şöyle özetleyebilirim:

Gökdelen, büyük otel, iş merkezi ve benzeri inşaatlarda kullanılan dev vinçler çalışıyor.

Biz cezaevinden mahkeme salonuna giderken inşaatın tümünü göremiyoruz.

***

Bu inşaattan önce cezaevleri zincirinin büyüklüğüne yakışacak boyuttaki camisinin yapımı tamamlanmıştı.

Ondan önce 1 No’lu cezaevinin yanındaki boşluğa bloklar dikildi. İnşaat yeni başladığında bu arsanın hastane yeri olarak ayrıldığını söylemişlerdi. İnşaatla birlikte anlaşıldı ki, bu bölüm lojman olacak.

Bu inşaattan hemen önce cezaevleri zincirinin sağlık ocağı, hastane statüsüne sahip olacak şekilde büyütüldü. O sıralarda benim de yolum genel kontrol için sağlık ocağına düşmüştü. Yeni yeni poliklinikler oluşturuluyordu.

Sağlık ocağı hastane haline getirildi. Bina olarak işlem tamam. Ancak küçük bir eksik var; uzman hekimler.

Zincir hastanesine Silivri Devlet Hastanesi’nden, İstanbul’un öteki büyük sağlık kuruluşlarından nöbetleşe haftada bir gün uzman doktor geliyor. Örneğin iç hastalıkları uzmanı çarşamba, kulak burun boğaz uzmanı perşembe günleri geliyor.

Sağlıktan hep olumsuz haberler verecek değiliz ya; bir de iyi haber verelim. Artık 24 saat doktorumuz var. Nasıl mı? Bir doktor tutuklanmış da...

Doluluk oranı bakımından Silivri cezaevleri zinciri için kesin bir rakam vermek çok zor. Sürekli değişiyor. Bugünlerde bir başka yoğunluk yaşıyoruz. Anadolu’nun değişik cezaevlerinden göç alıyoruz. Duruşmalara giderken “mahkûm kabul” bölümünün önünden geçiyoruz. Burası son günlerde nevresimden bozma bohçalarla dolu. Birkaç mahpusla karşı karşıya gelince nereden geldiklerini sordum, “Mersin’den” dediler.

Ee yakışır...

Eller gider Mersin’e...

KCK davası da Silivri’de görüleceği için belki ona göre yeni düzenlemeler de var.

***

Duruşma salonuyla devam edelim...

Davaya eklenen 18. iddianame kamuoyunda Şile kazıları diye bilinen davaydı. 21 Haziran’da başlayan 195. duruşmadan beri önce buradaki sanıkların kim olduğunu öğrenmeye çalıştık. Çünkü sorguları yapılıyordu. Sonra nelerden yargılandıklarını anlamaya çalıştık. Ardından da o iddianamenin bizimle nasıl bir bağlantısının olabileceğini keşfetme çabasına girdik.

Sorgular devam ettikçe gördük ki, mahkeme heyeti de aynı çabanın içinde!

Biz bu çabalarımızı sürdürürken, duruşma salonuna da yeni usuller geldi.

Özel yetkili mahkemelerin kendilerine yeni yetkiler verme ve yargılama usulünü istedikleri usule sokma hakları da var.

Onları kullandılar. Sanıklarla avukatların konuşma, görüşme, değerlendirme yapma hakkını fiilen kısıtladılar. Eskiden arada sadece bir bölme vardı. Şimdi avukatlar bölmenin yanındaki koridoru kapatan ilk masanın arkasından bağırarak haberleşebiliyor.

Bu böyle yarım yarım olmaz. Davaları hızlandırmanın en iyi yolu, savunmayı tümüyle ortadan kaldırmak!

1 Temmuz 2012 - Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)