Adalete şans

Hayrettin



Özel Yetkili Mahkemeler’in kaldırılması, güven ve itibar grafiği iyice düşmüş olan adaleti ayağa kaldıracak mıdır?

Elbette hayır... Çünkü doku bozulmuş, gelenek çarpılmış, hukuk anlayışı zedelenmiştir.

Başbakan referandumdan geçen yargı düzenlemelerinin halk onayını aldığını, bunlara yeni anayasa yapılırken dokunulmayacağını söylemişti.

Bu mahkemelerin kaldırılması, her ne amaçla yapılmış olsa da bir ilerlemedir. Oysa asıl o düzenlemelerin sebep olduğu yıkımları tek başına anayasayı baştan sona değiştirmek için mecburiyet saymak gerekir.

Dün kendimizi, utandıran bir boy aynasında gördük.

Avrupa Konseyi’nin hukuk alanındaki danışma organı görevi yapan Demokasi ve Özgürlük İçin Avrupalı Yargıçlar Birliği’nin Türkiye gözlem raporunda şu tespit yer aldı:

“Türkiye’de yargı, siyasi gücün emrine verilmiştir ve yargının kontrol ve sınırlandırma işlevini yapmasına izin verilmemektedir!”

Örnek mi?.. İşte Deniz Feneri, şike, MİT/KCK soruşturmaları.

Raporda, yargılamanın iktidar çevreleri için tehlikeli boyutlar kazanması halinde ilk tepki ve tedbir olarak savcı ve hakimlere dosyadan el çektirildiği ve haklarında soruşturma açıldığı belirtiliyor, “Böyle bir korku ile yargı bağımsız olamaz” deniyor.

Bu iktidar döneminde maalesef hukuk ve adalet hesabına övülmeyi hak edecek adımlar atılmadı. Çünkü yargı adalet için değil daha çok intikam için kullanıldı.

Özel Yetkili Mahkemeler’in bu iktidar döneminde işlediği günahların kefareti hiçbir şekilde ödenemez.

Ama korkarız ki bu operasyon bile çıkar hesabı ile zedelenecektir.

Mesela yaygın söylenti şudur:

“İktidar özel yetkili mahkemeleri cemaatin mahkemesi haline geldiği için kapatıyor. Onları tasfiye edip kendi mahkemesini kuracaktır..”

Bu kötü tecrübe, yargının bağımsızlığına gölge düşürmenin doğurduğu adalet facialarının bir daha tekrar yaşanmaması gerektiğini iktidara öğretmedi mi?

Dileriz öğretmiştir.

Dileriz iktidar bu operasyonun yarattığı fırsatı dürüstçe değerlendirir ve adaleti yerden kaldırır...

Konuşmak iyidir

Dün Suriye cephesinde dış güvenlik riskleri artarken, içeride teröre barışçı yollarla çözüm bulunmasına dönük bir şans yaratıldı.

Kürt hareketinin önemli ismi Leyla Zana, Başbakan Erdoğan ile beklenen görüşmesini yaptı.

Zana, güçlü kişiliğiyle ancak Erdoğan’ın bu soruna çözüm bulabileceğini söylemişti.

Diyarbakır Milletvekili Zana, kısa zamanda dikkat çekici değişim geçirdi.

“Silah Kürtlerin sigortasıdır” demişken birkaç ayda “Bu topraklara barış mutlaka gelecek. Bizim ruhumuz birlik ve beraberlikten yanadır” dediği bir noktaya ulaştı.

Görüşmeden somut bir sonuç çıkmasa bile diyaloğa açık çabaların şansı artacaktır.

Ve çözüm arayışları, terör elebaşıları yerine siyasetçileri muhatap rolüne geçiren çok anlamlı bir değişime kapı açacaktır.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)