
Fenerbahçe camiasının dünyasını karartan kahır bulutları biraz dağıldı, güneş göründü.
Şike ve örgüt iddiasıyla bir yıl önce başlayan soruşturmanın sonraki aşaması olan yargılama dün sonuçlandı ve mahkeme kulüp başkanı Aziz Yıldırım başta, tüm şüphelilerin tahliyesine karar verdi.
Yıldırım’ın tahliye kararı bile tek başına büyük bir moral olacaktır. Çünkü Fenerbahçe taraftarı, spor tarihinde benzeri az görülecek cinsten bir dayanışmayı Başkan Yıldırım için göstermiş, başarılı olmuş ve bu sayede kendine güveni artmıştır.
Şu anda en çok merak edilen soru, Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi için UEFA’dan aldığı davetin ne olacağıdır.
Bilindiği gibi Futbol Federasyonu, incelemelerini tamamlayan kurullarının kararlarına dayanarak çeşitli disiplin cezaları verirken “sahaya yansımış bir şike” olayı tespit edilmediğini açıkladı.
Mahkeme 93 sanıklı davada pek çok idareci ve futbolcuya ve tabii bu arada Fenerbahçe Başkanı Yıldırım’a örgüt ve şikeden 6 yıl 3 ay hapis cezası verdiğine göre UEFA Türkiye Futbol Federasyonu’nun “şike yoktur” sözünü doğru saymaya devam edecek midir?
Birinci devre bitti
Hukukçuların bir kısmı futbol hukuku ile ceza hukukunun farklı alanlar olduğunu, yargı kararının UEFA’yı yeni bir değerlendirme yapmaya mecbur etmediğini düşünüyor.
Ama yargı kararının Şampiyonlar Ligi yolunda Fenerbahçe’ye engel çıkarabileceğini söyleyenler de vardır.
Her durumda, Yargıtay’ca onaylanmadan yargı kararı kesinlik kazanmayacağı için, temyizde geçecek sürenin Fenerbahçe’nin avantajı olacağı görülüyor.
Daha önce İtalya’da yaşanan benzer tecrübe sırasında UEFA, İtalya Futbol Federasyonu kararına itibar etmişti.
Başbakan Erdoğan’ın “takımların ve taraftar kitlelerinin cezalandırılmasının adil olmayacağı” yolunda UEFA Başkanı Platini’ye yaptığı telkinlerin ne kadar etkili olduğunu bekleyip göreceğiz.
Yaşadığımız krizi de bir maç sayabiliriz. Dünkü tahliye kararlarıyla devre bitmiştir.
Özel yetkili mahkeme 93 sanıklı davayı 4,5 ayda 22 duruşma yaparak bitirmekle bir rekor kırdı.
Sporumuzu şike çamurundan arındıracak etkili bir ibret yaratma kararlılığı mı, yoksa cemaat güdümlü bir zaptetme tehdidi mi bu süratin ilhamını uyandırdı?
Her ikisinin de etkisi olabilir.
Soruşturma ve yargılamalar sonunda verilen cezalar, herhalde şike yapma heveslerine yeterli gözdağını vermiştir.
Bir o kadar önemli sonuç daha var:
Tehlikeli hevesler için ders
Büyük kulüpler, sahip oldukları taraftar kitleleri nedeniyle güç oyunu oynayan dini ve siyasi gruplar için, örneğin “cemaat” için çok cazip bir hedef olabiliyor.
Fenerbahçe’nin yaşadığı krizde bu tehdit her aşamada seslendirilmiş, kulüp yöneticileri ve taraftarlar cesur bir direniş göstererek kulübü, camiayı savunmayı bilmiştir.
Bu uyanıklık sayesinde de, spor kulüplerini av sahası gibi gören cemaatlere bunun tehlikeli bir heves ve kazanma ihtimali olmayan bir macera olacağı öğretilmiştir.
Uyanık kalmaya devam. Maç sürüyor...