Yüreklerimizi yakan yazıları sık sık yazmak zorunda kalmak ne kadar öldürücü.
Yine karanlıklardan sıkılan kurşurlar, atılan bombalar…
Yine sinsi bir kalleşçe yapılan saldırılar…
Dünyanın en zor savaşları düzenli bir ordunun terör örgütlerine karşı verdiği savaşlardır.
Çünkü terörist pusu kurar, karanlıklar arkasından kusar ölümü.
Çoğu zaman da daha kalleşcesini yapar; mayını döşer ve patlatır.
Terörist hiçbir zaman çıkıp yüzyüze, göğüs göğüse mertçe savaşmaz.
PKK denen kanlı örgütün kullandığı yöntem her zaman budur.
Sinsice gelir, vurur ve kaçar.
Beytüşşebap’ta da böyle oldu.
Önce ilçeye ulaşılan tek köprüyü yardım gelmesini önlemek için uçurdular.
Sonra ilçenin elektriklerini kestiler.
Daha sonra da karanlıklara saklanarak ağır silahlarla kaymakamlığa, polis lojmanlarına ve askeri birliklere bomba ve mermi yağdırdılar.
Saat 22.00′de başlayan çatışma iki saate yakın sürdü.
Her zaman olduğu gibi ilk ateşte kayıplarını verdi Mehmetcik.
Sonra karşı ateş başladı bu kez teröristler kayıp vermeye başladılar ve saa 12.00′ye doğru da kaçtılar.
Ölen arkadaşlarının naaşlarını da almadan dağlara doğru sıvıştılar.
Teröristlerin cesetlerinin büyük bölümünü de ilçede terör örgütünün milisleri topladı.
Gün ağarır ağarmaz tüm bölgede operasyon başlatıldı.
Ama teröristler çoktan inlerine girmişlerdi.
Binlerce vadi ve mağranın olduğu bir coğrafyada saklanmak terörist için işin en kolay yanı.
***
O bölgede inlerine giren tetöristleri bulmak hemen hemen olanaksızdır.
Terör olaylarının önlemlesinin iki vazgeçilmez koşulu var.
Birincisi istihbarat… İkincisi ise teröristi kırsalda kovalamak…
İstihbarat birimleri iyi çalıştığı takdirde terörist eylem koyamadan bitirilir. Çünkü doğru istihbaratla terörist eylem yapamadan etkisiz hale getirilir.
Teröristi kırsalda kovalamak ise 1994-95-96′da uygulanan ve son daerece başarılı olan bir starateji.
Terösit gibi askeri timleri kırsalda gezgin halde bulundurmak 1994′den itibaren kullanılmış ve teröristlere çok büyük kayıplar verdirilmiştir. 2000′e gelindiğinde PKK eylem koyamayacak durumla getirilmişti.
AKP 2002′de iktidara geldiğinde terör olayları yok denecek kadar aza inmişti.
2002 yılında terör olaylarında şehit düşen asker ve korucu sayısının sadece 10 olması bu stratejinin ne kadar başarılı olduğunun göstergesidir.
Ancak AKP iktidarı, ülke yönetimindeki deneyimsizliği nedeniyle bu mücadeleyi fazla ciddiye almayarak terör olaylarının yeniden tırmanmasına yol açmıştır.
Bu uğurda akıtılan kanlar, verilen emekler, gösterilen özveriler hepsi hepsi boşa gitmiş ve bu günlere gelinmiştir.
***
Son televizyon söyleşisinde Başbakan Erdoğan terör olayları hakkında konuşurken 1 Mart teskeresinin Meclisten geçmemesinin yanlış olduğunu söylüyor, “Tezkere geçseydi durum çok değişik olurdu” diyor.
Bu tezkere olayını anmsatmakta yarar var.
1 Mart tezkeresi meclisten geçti ancak nitelikli oy sayısına ulaşılamadığı için reddedilmiş sayıldı.
1 Mart testekerisinin meclisten geçmemesi söylendiği gibi Türkiye’nin zararına olmadı. Tersine yararına oldu.
Zararlı oldu diyenlerin “Irak’a girseydik Kandil de olmazdı, PKK da kalmazdı” şeklindeki yorumları doğru değil.
Tezkere geçseydi ve biz Irak’a girseydik Kuzey Irak’ta kalmamız mümkün değildi.
Çünkü Amerikalılar’ın bize verecekleri görev belliydi. Biz Amerikalılar’ın gözetiminde açılan bir koridordan Bağdat yakınlarında Saddam’ın doğduğu kent Tıkriti bölgesinin güvenliğinden sorumlu olacaktık.
En karışık bölge olan Tıkriti’de başımız beladan kurtulmayacak ve büyük olasılıkla o bölgede çok şehit verecektik.
Irak’a giren birliklerimizin bu bölge dışında hareketine izin verilmeyecekti.
Ne Kuzey Irak’a, ne de Kandil’e müdahale edemezdik.
Buna karşın 100 bine yakın Amerikan askeri topraklarımızda konuşlanacak, Güneydoğu’da büyük bir Amerikan üssü kurulacaktı.
O askerler, o üs Türkiye’den kolay kolay çıkmayacaktı.
Güneydoğu’da binlerce Amerikan askeri ve koca bir üs…
Türkiye bundan nasıl kurtulacaktı?
Teskere tartışılırken bunu da iyi değerlendirmek gerekir.