Açmaz!


Meclis Darbeleri Araştırma Komisyonu’nun işkenceleri ve uygulayıcılarını sorgulaması, darbelerin karanlık yüzünü canlı tanıklarıyla aydınlatması elbette yararlı bir hizmet..

Mamak Askeri Cezaevi Müdürü emekli Albay Raci Tetik’in komisyonda sorulara verdiği yanıtlar; 12 Eylül dönemindeki işkence olaylarının gerçek yüzünü sergileyen bir örnek.

Raci Tetik, komisyon üyelerinin “O dönemde cezaevinde yapılan işkenceleri anlatır mısınız” sorusunu yanıtlarken, dönemin askeri konseyinin emir ve yönetmelik dosyası ile kendisine verilen ödülleri komisyona veriyor ve… “işkenceleri kabul etmediğini”, emirleri yerine getirdiği için “pişmanlık duymadığını” söylüyor...

Tetik’in suçlamayı reddederken askeri yönetimden aldığı emirleri yerine getirdiğini söylemesi, savaştan sonra yakalanan, yüz binlerce insanın öldürüldüğü kamplardaki işkence ve ölümlerden sanık Nazi savaş suçlularının, “Verilen emirleri yerine getirdik” içeriğindeki savunmalarını anımsatıyor.

Tetik, bizzat işkence yaptığı BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder’i karşısında görünce insancıl bir davranışla üzüntü duyduğunu bile söylemekten kaçınıyor, üstelik hakaret de ediyor.

Bu arada yıllardır işkenceye karşı olduğunu, işkencecileri yargıya çıkarmayı başlıca görev bildiğini sık sık yineleyen gelmiş geçmiş hükümetler, kısacası devlet; insanlık suçu işlediği yaşayan tanıkların ifadeleriyle sabit olan Raci Tetik’i yargıya havale edip hesap vermesini sağlayamıyor.

Olayın trajikomik tarafı ise devletin yıllarca bulamadığı Tetik meğer Çamlıca Askeri Huzurevi’nde, huzur içinde yaşıyormuş!

***

Darbeler komisyonu yalnız 12 Eylül’deki işkence olaylarını değil, diğer darbelerde de işlenen insanlık suçlarını mercek altına almalı.

Ne var ki komisyon yalnız 28 Şubat’a ağırlık veriyor ve ne yazık ki darbelerin öncesini ve sonrasını araştırmaktan, böylece darbeleri öncesi ve sonrasıyla olanca açıklığıyla irdeleyen tarihsel bir görevden uzak duruyor...

Basına yansıdığına göre, örneğin 28 Şubat olsa yine yapardım diyen de var… İlk renkli devrim diyen de… O sırada Cumhurbaşkanı olan Demirel’in 28 Şubat’ın mimarı olduğunu ve Genelkurmay Başkanı Karadayı ile birlikte yargılanmalarını isteyenler de… ya da bankaların o dönemde fırsatçılık yaptığını söyleyen de...

Fakat komisyonun dinlediklerinin pek çoğu tek yanlı ve daha çok kişisel siyasal görüşlerini içeren açıklamalar yapıyor.

Örneğin Fethullah Gülen’in sözcüsü konumundaki yazar Hüseyin Gülerce; komisyonda, Başbakan Necmettin Erbakan’ın Libya ziyaretinde Kaddafi’yle arasındaki görüşmeye tanık olduğunu anlatırken; “O çadırda ben de vardım. Öyle bir komplo vardı ki, orası TC Başbakanı’nı rencide edecek bir çadırdı, bir başbakanın ağırlanacağı yer değildi. Orada Türkiye’ye yazılanlardan çok daha ağır hakaretler vardı. Bir ara Milli Mücadeleciliğim tuttu, şu adama, Kaddafi’ye bir yumruk çak diye aklımdan geçti” diyor.

Tepki düşünce aşamasında kalsa bile alkışa değer, ne ki olayın bir aması var:

Basına yansıdığına göre, Gülerce; Kaddafi’nin ağır hakaretlerine tepki gösteremeyen, kuzu gibi Libya liderinin ülkesine yönelik hakaretlerine tek bir cümle ile karşı çıkmayarak sineye çeken, sindiren, adeta kumandanı karşısındaki aciz bir er gibi susan, çadırı terk etme erdemini gösteremeyen TC Başbakanı Erbakan’ın duruşuna tek sözcükle değinmiyor. Erbakan’a bir yumruk çakmak içinden geçmiyor.

Bir başka örnek, 28 Şubat öncesinin ünlü isimlerinden biri olan RP milletvekili, Erbakan’ın yakın kadrosundan Hasan Hüseyin Ceylan!

Komisyona Cumhurbaşkanı Demirel’in 28 Şubat’ın hem prodüktörü hem de aktörü olduğunu söylüyor.

Kimi gazetelerin manşetleri ile suçlanıp hakkında davalar açıldığını söylüyor da, RP adına rejimi 28 Şubat’ın eşiğine getiren “etkinliklerin” hiçbirinden söz etmiyor.

Başta genel başkanları, RP kadrosu sütten çıkmış ak kaşık!

***

Heyhat! 28 Şubat müdahalesinin darbeye dönüşmemesini sağlayanlar bugün tu kaka!..

Mağdur rolündeki kimileri 28 Şubat’tan nemalanarak bugün cumhurbaşkanı, başbakan!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)