AKP’liler, teröristlerin hamisi Barzani’yle neden gurur duyuyor?


“Barzani’nin Türkiye’yi tehdit eder nitelikteki sözlerini büyük bir nefretle reddediyorum.”

“Sanırım ki Barzani bu sözleri ABD’ye güvenerek söylüyor.”

“Herkes biliyor ki Barzani’nin, Türkiye pasaportu taşıyarak canını kurtardığı zamanlar olmuştur.”

“Hâlâ Türkiye’nin kendisine verdiği ekmek kursağında durmaktadır.”

“Barzani’nin her sözü, Türkiye’nin egemenlik haklarına da bir tecavüzdür.”

***


Tarih 14 Nisan 2007...

Bu sözler bana değil; bugünün Başbakan Yardımcısı, dönemin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Bülent Arınç’a ait...

Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Barzani o günlerde Türkiye‘yi açıkça tehdit ediyor; Bülent Bey de kendisine uzatılan mikrofonlara bu tepkiyi veriyor.

***


Tarih 1 Ekim 2012...

Aradan beş buçuk yıl geçmiş...

AKP’nin Dördüncü Büyük Kongresi Ankara‘da yapılıyor. Aynı Barzani bu kez AKP’nin onur konuğu...

Konuşma yapması için ismi anons ediliyor ve AKP’liler koro hâlinde tezahürata başlıyor:

“Türkiye seninle gurur duyuyor...”

O sırada Bülent Arınç ne yapıyor biliyor musunuz?

Gülümseyerek alkışlıyor!

***


Evet; Saddam döneminde biz bu Barzani‘yi ölümden kurtardık...

Pasaport verdik, karnını doyurduk, ülkemizin en seçkin semtlerinde ikamet ettirdik, güvenliğini sağladık!

Saddam‘dan sonra Irak’taki ABD yönetimi tarafından Kürt Bölgesi‘ne Başkan yapıldı.

Defalarca Apo‘yla kol kola girip, PKK‘ya açık destek verdi.

Binlerce şehidimizin, gazimizin, vatandaşımızın kanının dökülmesine neden oldu.

Kuzey Irak‘taki soydaşlarımızın haklarını gasp etti.

***


Dün kendisini şiddetle eleştiren AKP‘liler bugün neden onunla “gurur duyuyor” bilmiyorum ama bu tezahürata itiraz ediyorum:

Ben Barzani‘yle gurur falan duymuyorum.

Aksine onun, hayatını borçlu olduğu bu ülkeye büyük kötülükler yaptığını, ekmek yediği kapıya ihanet ettiğini, Türkiye‘nin topraklarının bir bölümüne göz diktiğini ve hâlâ terör örgütünü desteklemeye devam ettiğini düşünüyorum.

Ve AKP‘lilerin “gurur duyması” için, Barzani‘nin onlara ne gibi bir hizmette bulunduğunu da çok merak ediyorum!

*****


SİYASET YASAĞI!

Üniversiteler, hiç kuşkusuz “özgür düşüncenin kalesi”dir. Çünkü üniversitelerin bir görevi de ülke ve dünya sorunlarına duyarlı gençler yetiştirmektir.

Bunun için tüm çağdaş üniversitelerde, herkes istediği siyasi görüşü ya da yaşam biçimini (şiddete kaymamak koşuluyla) savunabilir; üniversite yönetimleri de bu özgürlüğe gölge düşmemesi için ellerinden geleni yapar.

Bizim üniversitelerde ise siyaset artık “resmen” yasaklanıyor!

Akdeniz Üniversitesi Rektörlüğü bir karar almış ve konferans, panel gibi etkinliklerin yapıldığı salonlarda “siyasi içerikli” toplantı yapılamayacağını duyurmuş...

Peki; bu kararın nedeni ne?

Allah korusun ya benim gibi bir konuk gider de mevcut iktidarın yaptığı gariplikleri öğrencilere anlatırsa, bunu da iktidardan biri duyup Rektör Bey’in kulağını çekerse diye...

Başbakan o üniversitede eğitim öğretim yılını açarken siyaset yapacak ve bu yasak olmayacak, bakan beyler ya da iktidar milletvekilleri konferans verirken siyaset yasak olmayacak ama üniversiteli gençler toplantı düzenleyip ülkede olup bitenleri konuşmaya kalkışınca “Siyaset yasak” denilecek...

Böyle üniversite yönetme anlayışına da bu kadar korkak öğretim üyelerine de...

Yazıklar olsun!

*****


GÜNÜN SORUSU


AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, PKK‘nın seçimlere girmesinin sağlanmasını önermiş...

Sorum kendisine:

Girmediğini ve seçilmediğini mi sanıyorsunuz? Öyleyse; siz hangi Meclis’te görev yapıyorsunuz?

*****


Ah şu ambargo olmasaydı!

AKP’nin kongresi ile ilgili yayınlar günler öncesinden başladı. Bazı televizyonlar kongreye “ustalık” sıfatını layık görürken, birçok yandaş yazar bu kongrenin Türkiye’nin geleceğini şekillendireceğini yazdı.

Medyaya göre Erdoğan kongrede 3 saat konuşacaktı, bu konuşma bir manifesto niteliğinde olacaktı, başkanlık sisteminden Kürt sorununa, terörden Suriye’ye, eğitimden sosyal yatırımlara kadar pek çok konuda ilk kez duyacağımız sözler çıkacaktı Başbakan’ın ağzından.

Sonunda kongre günü geldi. Medya nefesini tuttu, halkı meraklandırma çabaları en tepe noktaya vardırıldı.

Başbakan çıktı konuştu, 3 saat değil 2,5 saat sürdü.

Ortada ne bir manifesto ne de ilk kez duyulan sözler vardı.

Başbakan zaten kongreye giden günlerde çıktığı televizyon programlarında beğendiği gazetecilerin sorularını yanıtlarken her şeyi söylemişti.

Kongreye ise herkesi ağlatmaya yönelik, duyguların ağır bastığı, hamaset ve popülizmle bezenmiş bir konuşma kalmıştı.

Beklentiyi çok yükselten medya ise şaşkınlığa uğradı.

Eleştirse eleştiremiyor; yalakalık zaten had safhada, daha ileri gitmek mümkün değil.

Neyse ki 6 gazeteye konan ambargo imdada yetişti.

Ortak görüş belirlenmiş oldu:

“Harika bir kongreydi, Başbakan’ın hitabet gücüyle kimse baş edemez, adamlar çok organizeler, ah bir de şu ambargolu gazeteler konusu olmasaydı.”

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)