Yeni Haçlı Ordusu ve sinemalı emperyalizm!
Pazar, Ekim 14, 2012
İstanbul’da ve diğer pek çok kentte bu hafta vizyona giren bir film var. Adı Taken 2...
Ama Türkiye’deki afişlerinde Taken 2: Türkiye yazıyor.
Çünkü filmin neredeyse tamamına yakını İstanbul’da geçiyor.
Ama nasıl bir İstanbul?
Ona gelmeden önce filmden biraz söz etmem gerek.
***
Liam Neeson’un başrolünü oynadığı filmin ilk bölümünde, kızı fuhuş mafyası tarafından kaçırılan bir babanın çok heyecanlı ve aksiyon dolu takibini izlemiştik.
Liam Neeson Amerikan ordusunun çok özel bir gizli örgütünden emekli olmuş, boş zamanlarını yakın korumalık yaparak kazanan bir adamı canlandırıyordu.
Adamın 16 yaşındaki kızı tatil için bir arkadaşıyla Paris’e gidiyor ama fuhuş mafyası iki kızı kaçırıyordu.
Olay da bundan sonra başlıyordu:
Baba, eski ilişkilerini kullanarak bu işi yapanların Arnavut Mafyası olduğunu öğreniyor, kızını kurtarıyor, çetenin elemanlarının hepsini öldürüyordu...
***
İkinci film ise Arnavutluk’ta mezar başında başlıyor.
Yan yana dizili 7-8 tabut Fatiha okunarak ve tekbir getirilerek toprağa verilirken, mafyanın lideri olduğunu anladığımız kişi “oğullarının intikamını almak için” yemin ediyor.
Filmin kahramanı olan Amerikalı, bir Arap şeyhini koruma göreviyle İstanbul’a geliyor.
Görevi bittiğinde eski karısı ve kızını da birkaç gün tatil yapmak için İstanbul’a çağırıyor. Aynı anda Arnavut Mafyası da hedeflerinin İstanbul’da olduğunu öğrenip buraya geliyor.
***
Filmdeki İstanbul manzaraları korkunç...
Modern İstanbul’dan tek kare bile yok! Hatta Boğaz Köprüsü bile görünmüyor.
Camilerin üzerinde dev Türk bayrakları asılı...
Zaten İstanbul denince sadece camileri görüyoruz.
Bütün kadınlar çarşaflı, başı açık tek kadın görünmüyor...
Filmin bir sahnesinde adamın kızı arabanın direksiyonunda otururken, yanından geçen çarşaflı kadınlar uzaylı görmüş gibi durup bakıyor. Arap ülkelerinde kadınlar araç kullanamıyor ya Türkiye’yi de öyle gösteriyorlar.
***
Arnavut mafyasının lideri de üyeleri de El Kaide militanları gibi; kılıksız, birkaç günlük tıraşlı ve kötü bakışlı.
İşin ilginci bu film bir Hollywood yapımı değil, üyesi olmaya çalıştığımız Avrupa Birliği destekli...
Belli ki bu tür filmlerle İslam ülkeleri ve Müslümanlar Batı’nın tepki çekeceği biçimde ve davranışlar içinde gösterilmek isteniyor.
Batılı izleyiciler bu filmleri izledikçe, eminim fuhuş için kadın ticaretini sanki sadece Müslümanların yaptıklarını düşünüyordur.
***
Haftaya yine İstanbul’da çekilen James Bond filmi vizyona girecek. Korkarım aynı sahneleri bu filmde de göreceğiz.
Zaten bu filmin çekildiği yer (Kapalıçarşı) ve çevresi de; amacın ne olduğunu anlamamıza fazlasıyla yetiyor...
Tamam; emperyalizm yeni ve büyük bir sinsi oyunun peşinde...
Bunun için de her zaman olduğu gibi “sinema”yı başarıyla (!) kullanıyor...
İyi de bizi yönetenlerin; bu filmlerin çekilmesine izin verirken çok daha dikkatli olmaları gerekmiyor mu?
*****
AH, HALİL!
Ünlü kanun sanatçısı Halil Karaduman, uzun süredir Zülfü Livaneli’nin ekibindeydi...
Gerek konserler öncesinde, gerekse Zülfü Abi’yi ziyarete geldiğinde tanıdım onu...
Ülkemizde son zamanlarda yetişen en önemli “kanun sihirbazı”ydı...
Parmakları kanunun telleriyle dans ederken, enstrümandan çıkan inanılmaz nağmeler büyülerdi dinleyenleri...
Ve o kadar da nüktedandı, alçakgönüllüydü, coşkuluydu...
Almanya’dan dönerken geçirdiği kalp krizi sonucu çok genç yaşta terk edip gitti bizi Halil...
“Devlerin aşkı”, “Rüyalarda buluşuruz” onun bestesiydi...
Ve biz artık onunla rüyalarda buluşacağız...
Huzur içinde uyusun...
*****
GÜNÜN SORUSU
Akit gazetesi Turgut Özal’dan sonra Atatürk’ün de mezarının açılması ve ölüm nedeninin saptanması için kampanya başlatmış... Amaçları belli: Milyonların yüreğini sızlatmak! Sorum onlara:
Allah’tan da mı korkmuyorsunuz?
*****
AKP, İstanbul’da ne yapacak?
Dün bu sütunlarda CHP’nin yerel seçim adaylarını anketlerle belirleyeceğini yazınca AKP’liler arayıp “Biz zaten yıllardır böyle yapıyoruz” dediler.
Doğrudur, AKP’de bu yöntem çok kullanılıyor.
Ancak eğilimde önde çıkan isimlerin, her nedense hep zaten Erdoğan’ın istediği isimler olduğu da bir gerçek.
Bu arada doğal olarak AKP’nin de, en çok önem verdiği İstanbul’da bu seçimlerde radikal bir değişikliğe gidebileceği söyleniyor.
Kadir Topbaş bir dönem daha aday olacağını açıklamış olsa da Başbakan’ın kendisini artık Meclis’te görmek istediği yönünde kuvvetli söylentiler var.
Başbakan’ın son grev dönemi... Bu nedenle çok güvendiği isimleri kilit noktalara getirip görevi öyle devretmek istediği de bilinmeyen bir şey değil...
***
Peki; Topbaş Ankara’ya gidecekse, yerine kim gelecek?
Bu konuda çeşitli isimler ortaya atılıyor.
Örneğin Binali Yıldırım adını çok duyuyorum.
Ancak hafta sonunda sürpriz bir isimle karşılaştım. AKP’yi iyi bilen bir dostum, “Egemen Bağış aday gösterilirse kimse şaşırmasın” dedi.
İlginç bir isim.
AKP, Egemen Bağış’la İstanbul’u alabilir mi bilemiyorum.
Son seçimlerde AKP ile CHP arasındaki fark 600 bin dolaylarındaydı. CHP kendi partisi dışındaki seçmenlerden de oy alabilecek bir aday bulabilirse bu farkı kapatabilir.
Ki, öyle bir ortamda CHP’nin şansı çok yükselir.
Tags