Kılıçdaroğlu meydan okudu:İstanbul’u kesinlikle alacağız!


Bu yıl 10 Kasım’da Atatürk’ü Ankara’daki kabrinin başında anmak isteyen milyonların arasında ben de vardım.

Bir gün önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu makamında ziyaret ettim ve “Talihsiz Bedevi” polemiğinden yerel seçimlere, ABD’deki Başkanlık seçimlerinden yeni anayasaya ve hatta kendisine yönelik “Soros’un adamı” suçlamalarına kadar birçok konuda görüşlerini alma olanağı buldum.

İşte sorularım ve Kemal Bey’in verdiği yanıtlar:

Bedevi polemiği

- Salı günkü son grup toplantılarında “çöldeki kutup ayısını ve bedevinin başına gelenleri” anımsadık. Başbakan sizi o bedeviye benzetti, siz de benzer ağırlıkta bir yanıt verdiniz. Siyasetteki bu üslup hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ne yazık ki Başbakan’a, onun kullandığı dille yanıt vermek zorunda kaldım. Bunun için gerçekten üzgünüm. Entelektüel bir dille de yanıt verebilirdim. Ama emin olun, o bundan anlamaz. Benim de siyasetteki düzey düşüklüğüne tahammülüm yok. Ama yanıt vermediğim takdirde, kendi tabanımın haklı tepkisine karşı duramam. 12 Eylül’den önce Süleyman Demirel ile Bülent Ecevit arasında da sert polemikler yaşanırdı. Ama polemiklerin belli bir düzeyi vardı. İkisinin de yüreğinde kin yoktu. Zaten siyaset yapan insanın yüreğinde kesinlikle kin ve intikam duyguları olmamalı. Kinle yola çıkanlar ülkelerini felakete sürükler. Bugün bizim en önemli sorunumuz maalesef bu: Başbakan, kinle ve intikam duygusuyla siyaset yapıyor. Bu Tavır ülkeyi bölünmeye götürüyor... Şu anda birden fazla bölünme senaryosu var... Türk-Kürt diye bölünüyoruz... Alevi-Sünni diye bölünüyoruz... Laiklik yanlıları ve karşıtları diye bölünüyoruz... Toplumun fay hatları üzerinde tahrik yaratmayı ve ortaya çıkan enerjiyi, kendi iktidarı için kullanmayı düşünen bir Başbakanımız var. Kinden ve nefretten besleniyor. Eğer Türkiye’de herkes. ‘Ne olacak memleketin hâli?’ sorusunu soruyorsa, bu parlak bir noktada olmadığımızı gösterir. Toplumda gelecek beklentisi yok, gelecek kaygısı var ve hızla büyüyor. Bu kaygıyı daha da pekiştirmeye çalışıyorlar.



Yeni anayasadan umudumu kesmedim!

- Toplum yeni anayasa çalışmaları konusunda da sizin deyiminizle bölünmüş durumda... Başbakan bir yıl önce yeni anayasayı dokuz ayda yapmaktan söz ederken, bugün umudunu kesmişe benziyor. Siz de yeni anayasadan umudunuzu kestiniz mi?

Dokuz ayda anayasa yazıp, bunu parlamentodan geçiren demokratik bir ülke var mı? Demokraside böyle bir süre mümkün mü? Anayasanın yenilenmesi için toplumda bir uzlaşma sağlanması gerekir. Bu dokuz ay gibi kısa bir sürede olabilir mi? Oldubittiyle anayasa yapılmaz. Bu yüzden ben Meclis’teki anayasa çalışmalarından umudumu kesmiş falan değilim. Tam tersine olumlu gittiğini düşünüyorum. Evet; birçok madde üzerinde uzlaşma sağlanamıyor ama bunlar geçiliyor, anlaşılan maddeler belirleniyor önce... Anlaşılamayan maddeler sonradan görüşülecek ve eminim ki uzlaşma sağlanacak. Bizim başlangıçtaki kırmızı çizgilerimiz aynen sürüyor ve asla vazgeçmeyeceğiz. Bu da; Anayasa’nın asla değiştirilemez olan ilk dört maddesi!

Başbakan, başkanlık sistemini bilmiyor!

- Bir de başkanlık sistemi gibi bir gündem maddemiz oldu...

Merak ediyorum; Recep Tayyip Erdoğan başkanlık sisteminin ne olduğunu biliyor mu acaba? Bilgiyi Burhan Kuzu’dan alıyorsa, o bilgilerin doğru olmadığı kesin... Bizim parlamenter rejimimiz, aksaklıklarına rağmen çalışan bir rejimdir. Aksaklıklar düzeltilebilir. Başbakan, başkanlık sistemiyle vekilleri bizzat seçeceğini, yargıçları atayabileceğini, herkesin kendisine bağlı olacağını zannediyor. Böyle bir başkanlık sistemi olmaz. Bu nedenle Başbakan’ın önce ‘başkanlık sistemi’nden ne anladığını anlatması lazım...

ABD’deki başkanlık seçimi

- Söz başkanlık sisteminden açıldığına göre devam edelim: ABD’deki seçimi yine Obama kazandı... Ne düşünüyorsunuz?

Öncelikle dünyaya hayırlı olmasını dilerim. Çünkü ABD, dünyayı yönlendiren bir ülke... Bu yüzden bu ülkenin başkanının, ABD’nin etkinliğinin ve gücünün farkında olması, dünyada barışı egemen kılmak için çalışması gerekir. Yeni dönemde ABD’nin Türkiye ile ilişkilerinin de daha saydam ve tutarlı olmasını bekliyoruz. Rahmetli İsmet İnönü, ‘büyük devletlerle ilişki kurmanın, aslanla yatağa girmek’ olduğunu söylerdi. Bunun için büyük devletin mutlaka dürüst olması, ilişkiye girdiği ülkeyi aldatmaması aldatırsa saygınlıklarına gölge düşeceğini bilmesi gerekir...

ABD’deki demokratik üslubu övüyor ama...

- Başbakan Erdoğan ABD seçimlerinin hemen arkasından bir açıklama yaptı ve adaylar arasındaki ilişkilere damgasını vuran demokratik üslubu övdü. Kaybedenin, kazanana başarı dilemesini bize örnek gösterdi. 

ABD’de seçim yarışlarındaki çok önemli virajlardan biri de adayların televizyon programlarında yaptığı “düello”lardır. Son seçimlerden önce başkan adayları tam üç kez düelloya çıktı. Bu düellolar, seçim sonuçları üzerinde büyük etki yarattı. Eğer Başbakan, ABD’deki demokratik üslubu övüyorsa, defalarca davet ettiğimiz hâlde neden aynı şeyi kendi ülkesinde yapmıyor? Neden benimle halkın karşısına birlikte çıkıp tartışmıyor? Nedeni belli: Çünkü buna cesareti yok! O, prompter’dan okuduğu metnin bile ne anlama geldiğini bilmiyor. Kürsüden indiği anda, ne söylediğini hatırlamıyor. Çünkü entelektüel bir birikimi yok. Roman okuduğunu, tiyatroya, konsere, sergiye gittiğini gördünüz mü? O yüzden Başbakan sadece yandaş gazetecilerin karşısına çıkmayı tercih ediyor. Yandaş olmayan gazeteciler ile asla bir araya gelemiyor. Doğal olarak ana muhalefet lideriyle bu tür düellolara katılmayı kabul etmiyor. Eğer ABD’deki demokrasi standardını özlüyorsa, buyursun çıksın karşımıza... Yüzde 10 barajının yürürlükte olduğu, 12 Eylül darbesini yapanların çıkardığı yasaların uygulanmaya devam ettiği bir ülke ne kadar demokratik olabilir. Başbakan eğer gerçek demokrasiyi istiyorsa, gelsin önce bu yasaları değiştirelim. 

- Yerel seçimlerin erkene alınmasından vazgeçildi. CHP olarak yerel seçimlerdeki hedefiniz ne? Adaylarınızı nasıl belirleyeceksiniz? Hazırlıklar başladı mı?

Adaylarımızın bir bölümü belli. Halkın, hizmetlerinden hoşnut olduğu başkanlarımızın yollarına devam etmesini istiyoruz. Bunun için kamuoyu araştırmaları yapıyoruz ve seçmenlerin başkanlarımızdan memnun olup olmadıklarını öğreniyoruz. Büyük illerde halkımızın tanıdığı, güvendiği, deneyimine ve becerisine güvendiğimiz isimleri aday göstereceğiz. Ancak adaylarımızın çok önemli bir bölümünü belirlemek için ülke genelinde bütün üyelerimizin katılacağı ‘eğilim yoklamaları’ yapacağız. Üyelerimizin istediği adayları vitrinimize koyacağız. AKP yerel seçimlerde gücünü artırmak için Büyükşehir Yasası’nda düzenlemeler yaparak il ve ilçe sınırlarını değiştiriyor. Geçmişte rahmetli Turgut Özal da bunu denedi ama başaramadı. Gücünüzü halktan değil de parlamentodaki sayısal çoğunluğunuzdan alırsanız, diktatörleşirsiniz. Bu tür girişimlerin ahlaki yönü yoktur. Sınırı değiştirilen il ve ilçelerimizde yaşayan vatandaşlarımıza yapılan saygısızlıktır bu... Bir örnek vereyim: İskenderun Belediyesi’ne 50 metre mesafedeki mahalleyi, 25 kilometre uzaklıkta yeni kurulan bir belediyeye bağlıyorlar. Bütün hesap, belediye seçimlerini kazanmak! Ama AKP ne yaparsa yapsın, yerel seçimlerde kazanmak için çok ciddi bir mücadele vereceğiz. Yönetiminde olduğumuz belediyelerin sayısını mutlaka artıracağız. Ve... İstanbul’u kesinlikle alacağız! AKP’yi ayakta tutan, İstanbul’un rantıdır... İstanbul’da mezarlıklar dışında yeşil alan bırakmadılar. Yeşil alana düşman bir yerel yönetim anlayışı, doğa ile insanı buluşturamaz. Sultanahmet Camii’nin minarelerinin arkasına devasa gökdelenleri dikerseniz; bu, tarihe de saygısızlıktır! Gözünü rant bürümüş bir siyasal iktidar, halkın sorunlarını çözemeyen ama kendisinin ve yandaşlarının kasasını dolduran bir iktidardır.

TESEV’in kurucusuyum ama kimsenin adamı değilim!

- Sosyal medyada fırtınalar koparan ama yaygın medyada pek fazla üzerinde durulmayan bir iddiayı sormak istiyorum. Sizin Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı’nın kurucusu olduğunuz, bu Vakfın da ünlü spekülatör George Soros tarafından finanse edildiği söyleniyor. Sizin için de “Soros’un adamı” suçlaması yapılıyor. Duydunuz mu?

Elbette duydum. Evet, TESEV’in kurucuları arasındayım. Benim kurucu olduğum yıllarda Soros’un adı bile bilinmiyordu Türkiye’de... Çok saygın isimler, bu vakfın kurucuları arasında. Ben bu vakfın yönetiminde hiçbir zaman görev almadım. Çalışmaları meydanda, yayınladığı raporlar kamuoyun sunuluyor. Ben hayatım boyunca hiç kimsenin adamı olmadım. Sadece halkımın adamıyım! Ayrıca yalnızca TESEV’in değil sekiz vakfın kurucusuyum. Çok sayıda derneğin üyesiyim. Örneğin Vatandaşın Vergisini Koruma Derneği’nin başkanlığını yaptım. Suçlamaların iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Suçlayanlar acaba TESEV’in kaç yayınını okumuş, merak ediyorum.

*****


GÜNÜN SORUSU

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’ndan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a: 

Madem ABD seçimlerindeki demokratik üslubu beğeniyorsun, o zaman onların liderleri gibi seçimlerden önce televizyon düellolarına katılacağına, karşıma çıkmaktan neden kaçıyorsun?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)