Adalet mi, siyaset mi, bakalım yarın ne olacak!


Sevgili okuyucularım, Türkiye’de gelmiş geçmiş en önemli siyasi davalardan biri olan Balyoz davası, yarın Yargıtay’da karara bağlanacak.
Türkiye’de hukuk ve adaletin var olup olmadığını yarın hep birlikte göreceğiz.
Balyoz, AKP hükümetinin Türk Ordusu’nu çökertmek ve teslim almak amacıyla gündeme getirdiği bir dava idi.
Başarılı olduğunu da itiraf edelim.
Türk Ordusu’nun neredeyse bütün komutanları tutuklandı, kalanlara gözdağı verildi.
“Bakın haaa, bizim istediğimiz gibi uslu çocuk olmazsanız, sizin de sonunuz böyle olur!..”
Dava İstanbul’daki Silivri mahkemelerinden birinde görüldü. Duruşmalarda akıl almaz
olaylara tanık olduk. Mahkeme heyeti adeta Tayyipgillerin sözcüsü gibi davranıyordu.
Savunma hakkı kısıtlanmıştı.
Tanıklar dinlenmiyor, hatta mahkemeye bile getirilmiyordu.
Sanıkların ve avukatların sözleri kesiliyor, üstelik haklarında savcılığa suç duyurusunda bulunuluyordu.
İnsanlar mahkemenin bu yanlı tutumuna haklı olarak isyan ettiler.
* * *
Balyoz davasından en büyük tırpanı Deniz Kuvvetleri yedi. Onu sırasıyla Kara Kuvvetleri, Hava Kuvvetleri ve Jandarma izledi.
Tırpan sadece emekli komutanları değil, görev başında olan nicelerini de biçti.
Onlar ordumuzun gelecekteki komutanları olacaktı. Çoğu pırıl pırıl kurmay subaylardan oluşan o seçkin kadrolar iktidarın uşağı olmamış, yandaşlığa soyunmamıştı.
Hele Deniz Kuvvetleri!.. O aydın kurmayların hepsi birkaç gün içerisinde tutuklanıp askeri cezaevlerine gönderildi.
Sonraki yıllarda pek çoğu Genelkurmay Başkanı Necdet Bey tarafından emekli edildi ve Silivri konukevine transferleri yapıldı!
Adil yargılamanın asla olmadığı Silivri mahkemesi bu konuda gerekeni fazlasıyla yaptı, bol kepçe hapis cezaları dağıttı.
O duruşmalarda bir şey herkesin dikkatini çekti:
Sanıklardan biri bile baş eğmedi, jurnalcilik yapmadı, yalan söylemedi, meslek onurundan ödün vermedi.
Aileleri de öyle.
* * *
Mahkemeye delil olarak getirilen dijital belgelerin çoğu, düzmece-sahte idi. Bunlar duruşmalarda yüzlerce kez kanıtlandı ama o konular mahkemenin ilgi alanına
girmiyordu!..
Mahkeme görevini yapacaktı ve yaptı!..
Emekli ve muvazzaf Kuvvet Komutanları, Ordu Komutanları ve Türk Ordusu’nun gelecekteki komuta kademesini oluşturacak olan muvazzaf subaylara en ağır hapis cezaları verilerek tümüyle tasfiye edildi.
Böylece TSK (Türk Silahlı Kuvvetleri) bir başka TSK’ya dönüştürüldü:
Tayyip Silahlı Kuvvetleri.
Ordumuzu dönüştürmek amacıyla en önemli adımlar -Genelkurmay Başkanı Necdet Bey’in de katkılarıyla- böyle atıldı.
Siyaset yargıya sokulunca, siyaset yargıyı ele geçirince, sonuç işte böyle oluyordu.
O subaylar şimdi hapishanelerde çile dolduruyor. Uğradıkları korkunç haksızlığın,
karşılaştıkları inanılmaz hukuksuzluğun hakkını Yargıtay’da arıyor.
* * *
Balyoz davasının temyiz duruşmaları Ankara’da yapıldı. Davaya Yargıtay 9. Hukuk Dairesi bakıyor.
Toplam 17 oturum yapıldı.
İkisine ben de gittim. Gördüklerimi ve duruşmaları her gün izleyen gazeteci arkadaşlardan edindiğim izlenimleri sizinle kısaca paylaşmak isterim.
Duruşmalar Yargıtay’ın büyük salonunda yapıldı. Kürsüde hiç değişmeyen beş hakim vardı. Dairenin Başkanı Ekrem Ertuğrul ve biri kadın dört üye.
Salonda sanıklar yok. Sadece avukatları bulunuyor.
Her avukat kendi müvekkilinin savunmasını yaptı.
Başkan dışında hiçbir üye konuşmadı. Sadece dinlediler.
Başkan dahil heyetten hiç kimse avukatlara herhangi bir soru sormadı.
Başkan sadece birkaç kez kısaca konuşup belli konularda kibarca uyarılarda bulundu.
* * *
Başkan Ekrem Ertuğrul yaşını başını almış, ak saçlı bir hukukçu. Ama işin ilginç bir boyutu var!
Öteki dört üyenin tamamı son derece genç. Nüfus kağıtlarını görmedim ama bilemediniz 40-45 yaşlarında.
Bu durum dikkatimi çekti, konuyu benden daha iyi bilen gazeteci arkadaşlarıma sordum.
Başkan hariç üyelerin tamamı, Yargıtay üyeliğine o son furyada seçilmişler.
Hani AKP yeni bir yasa çıkarıp 2011 yılında Yargıtay’a 160 yeni üye seçtirmişti ya!..
Kim seçmişti onları?
AKP’nin yargıdaki ön bahçesi olan, hakim ve savcı atamalarını iktidarın işine gelecek bir biçimde düzenleyen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu.
Yarın açıklanacak olan kararda imzası olması beklenen dört üye Abdurrahman Kavun, Fikriye Şentürk, Hamza Yaman ve Ahmet Toker.
İşin ilginç yanı, Silivri’de görülen Balyoz davasının hakim ve savcılarını da işte o HSYK seçmişti!
* * *
Evet, Yargıtay 9. Ceza Dairesi, Balyoz davasının kararını yarın açıklayacak.
Başkan ve üyelerin oylarını hangi doğrultuda kullanacağını elbette bilemiyoruz.
Şimdi ortada üç olasılık var:
İlki, Yargıtay Balyoz mahkemesinin hapis cezalarını aynen onayacak. Bu biraz zor görünüyor çünkü yüksek yargının böylesine bir hukuksuzluğa alet edilmesi mümkün değil.
İkincisi, mahkum olan bazı sanıklara beraat verip tahliye edecek. Böylece iktidarın “Gördünüz işte, yargıya siyaset sokmuş olsaydık bu karar verilmezdi” demesi sağlanacak. En güçlü olasılık bu.
Üçüncüsü ise, Balyoz davasını esastan bozacak, sanıkları beraat ettirecek.
Bu da çok küçük bir olasılık.
* * *
Sevgili okuyucularım, bir ülkede yargının siyasetin emrine girmiş olması çok vahimdir.
AKP işte bunu başardı! Yargıyı emri altına soktu.
HSYK tümüyle iktidarın güdümünde.
En kritik yerlere yandaş hakim ve savcılar atandı.
Şimdi bunun benzeri bir dava herhangi bir Batı ülkesinde görülecek olsaydı, hangi
gazeteci çıkıp böyle şeyleri yazmak zorunda kalırdı!..
Hangi hukukçunun kafasında kuşkular ve soru işaretleri oluşurdu!
Ama burası Türkiye!
Balyoz davası, iktidarın Türk Ordusu’nu tasfiye edip kendi kafasına ve ABD’ye yakın
duracak yeni kadroları görev başına sürmesi, yandaş olmayan kadroları düzmece dijital
belgeler üreterek hapisle cezalandırması ve kalan ordu mensuplarına korku salması
operasyonudur.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi Başkan ve üyeleri bu gerçekleri mutlaka biliyordur.
Kim Yargıtay üyeliğine ne zaman ve hangi amaçla seçilmiş olursa olsun, hiçbir şey değişmemelidir!
Yarınki kararda siyasetin değil, hukuk ve adaletin ön plana çıkmasını diliyorum.


Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)