Padişah özentisi, ABD-AB hormonuyla beslenen yobazların sonları yakındır


Kendisini Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanı değil, bir Amerikan projesi olan “Yeni Osmanlı”nın sultanı olarak gören padişah, 11 yıllık cumhuriyet yıkıcılığında tam bir zafer elde edememenin, saltanatı tüm kurumlarıyla yerleştirememenin depresif sıkıntılarını yaşamaktadır.
Bu nedenle de giderek saldırganlaşmaktadır. Hatta kimi vezirlerini yumrukladığı, kimilerini ise tekme tokat huzurundan kovaladığı söylenir, yazılır olmuştur.
Kendisine koşulsuz destek veren Kılıçdar Ağaya, Bahçeci Ağaya, bilumum kadılara, Şeyhülislam Görmedi Ağaya ve sancak beylerine, her icraatına karşı çıkan “çapulcular”ı bertaraf edemedikleri için ateş püskürmektedir.
Özellikle Kılıçdar Ağaya “kılıcını çekip çapulcuların üzerine neden yürümediğinin/yürüyemediğinin”, Kadıların, Sancak Beylerinin ise bu bir avuç Çapulcuyu neden Hüseyin Obama’nın talimatıyla kurduğu  Nemrut Mustafa Paşa Divanında yargılayıp, Bekirağa Bölüğüne tıkmadıklarının yanıtını bir türlü bulamamakta, bulamadıkça da çılgına dönmektedir.
Hamisi ABD ve AB’nin tam desteğini sağlamışken, Bağdat üzerine sefer eylemesi engellenmiş, şimdi fırsat ele geçmiş, tam  Şam üzerine sefer eyleyecekken çapulcular “şavaş istemezüük!” sloganları ile ortalığı ayağa kaldırmışlar, genetik Mirasçısı olduğu Yavuz Sultan Selim, Menderes ve Özal ın vasiyetlerini yerine getirmesine engel olmuşlardır.   
Padişah; “Etrâk-ı bî idrâk” olan (İdrâksiz Türkler) Türkleri ülke yönetiminden uzaklaştırmak, “imparatorluğu pazarlamakla mükellefim” diyerek toprakları, yeraltı ve yerüstü kaynaklarını “babalar gibi” yabancılara peşkeş çekmek, Ayyaşların(!) yaptığı lozan  antlaşması yerine Sevr i inşa etmek, Türk Silahlı Kuvvetlerini  lağvederek yerine,  kahramanlık destanı yazan “Polis-i Osmaniye”yi  ihdas ve ihya için TC Anayasası yerine Pentegon ve CİA imalatı “Kanun-ı Esasî’yi” yerleştirecekti. 
Ecdadı Yavuz Sultan Selim’in şeyhülislamı Müftü El Hamza’nın “Kızılbaşlar kâfir ve dinsizdirler. Öldürülmeleri vacip ve farzdır” fetvasının gereğini yerine getirecek, okulları Medreseye dönüştürecek, devlet işlerini “ülema”ya danışarak yürütecek, açık saçık gezen kafir(!) kadınları kırbaç cezasına çarptıracak, olmazsa “recm” cezası verecekti. Oğullarını, kardeşlerini, yandaşlarını ecdadı gibi iple boğdurmak yerine paraya boğacaktı.
Ama olmadı. Dışarıdaki hamileri “seni kubura süpüreceğiz, zamanıdır!” demeye başladılar. İçeride, sayıları tahmininin üzerinde olan  çapulcular, sanki nefret ettiğini bilmezlermiş gibi  inadına “Mustafa Kemalin Askerleriyiz!” diyerek sokaklara döküldüler. Padişah, hem içeride, hem dışarıda iyice yalnızlaştı ve köşeye sıkıştı. Bu nedenle saldırganlığı her geçen gün artmaktadır. Bundan sonra daha da saldırganlaşacaktır.
Ama yağma yok.  1920’lerde yağmacıları, Sevr histerisine tutulmuş işbirlikçileri “Kubura”süpüren bu halk “yetti gayrık”  diyerek ayağa kalkmıştır.
Ülkemizi yıkıma götüren “Padişahlık”, “Hilafet” ve “Osmanlı” özlemcilerine, Hain sultan Vahdettin’e özenenlere, Ülkenin kafasına çuval geçirenlere,  ABD uşaklarına ve Avrupa Birliği ajanlarına, kanla, irfanla kazanılıp kurulan Kemalist Cumhuriyeti yıkıp,  yerine hastalıklı bir Osmanlı Devleti karikatürü kurmak isteyenlere hak ettikleri ders verilecektir.
Padişah özentisi, ABD-AB hormonuyla beslenen yobazların sonları yakındır. Ülkemizde sömürücüleri, işbirlikçileri, gericileri durdurabilecek, “kubura süpürecek” büyük güç ayağa kalkmıştır. Önümüzdeki görev bu gücün örgütlenmesi ve siyasi kavgasını büyütmesidir.
YÖNETİM KURULU ADINA:                                                                                                                           Mahmut ÖZYÜREK
                                                                                           ULUSAL EĞİTİM DERNEĞİ
ISPARTA ŞUBE BAŞKANI

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)