Uluslararası Arena Perspektifinde Trump’ın Mülteci Kararnamesine Genel Bakış


TGB Uluslararası İlişkiler Bürosu Irak Masası Sorumlusu Onur Ölmez, Trump'ın mültecilerin ABD'ye girişini yasaklayan kararnamesini değerlendirdi.

ABD Başkanı Donald Trump tarafından geçtiğimiz günlerde yayınlanan, ilgili yedi ülke vatandaşlarına ve Uluslararası Koruma Statüsü türlerinden biri olan mültecilere yönelik ABD’ye giriş yasağının uygulanması uluslararası arena, sivil toplum kuruluşları ve hatta Amerikan diplomatları ve Federal Mahkemeleri tarafından tartışma ve eleştiri konusu olmuştur. Peki, bu söz konusu yasak nedir ve neleri kapsamaktadır? Devletler arası politika ve iletişimleri hangi yönde etkileyecektir?

“Yabancı Teröristlerin ABD'ye Girişinden Ülkeyi Korumak” başlıklı kararnamede bahsi geçen 7 ülke; Irak, İran, Sudan, Libya, Somali, Yemen ve Suriye’dir. Bu ülkeleri ve yaptırımları ikiye ayırmak ilgili kararnamenin daha doğru yorumlanmasını sağlayacaktır. Irak, İran, Sudan, Libya, Somali ve Yemen vatandaşlarının ABD’ye girişlerine 3 ay süre ile yasaklama getirilirken Suriyeli kişilerin ülkeye girişlerine süresiz yasak getirilmiştir. Aksini içeren ikinci bir karar alınana kadar her ne ad, sıfat ya da görevle olursa olsun hiçbir Suriyeli ve uzatılmamak şartıyla 3 ay boyunca yukarıda adı geçen hiçbir ülke vatandaşı ABD’ye giremeyecektir. Ek olarak belirtmek gerekirse uyruğu ne olursa olsun diğer mültecilerin de ABD’ye girişlerine 4 ay süre ile yasaklama getirilmiştir. Tüm bu kısıtlamalar sonucu asıl amaç niteliği taşıyan sonuç ise şu; ABD’nin 2017 yılında kabul edeceği mülteci sayısı yüzde 50’den fazla bir düşüş gösterecek 110.000’den 50.000’e düşürülmüş olacaktır. Kararnamenin özü budur. Bilim adamları, sanatçılar, yazarlar, Green Card'ı bulunmayan, Birleşmiş Milletler, NATO, uluslararası örgütler ve hükümet üyeleri için çıkarılan vizeye sahip olmayan söz konusu ülke vatandaşları ve mülteciler bu yaptırımın kapsamı içindedir. Türkiye de dâhil olmak üzere bu uyruğa ve statüye sahip ve seyahat halindeki kişilerin çektiği sıkıntılar medyaya yansımıştır ve uluslar arası alanda büyük yankı uyandırmıştır. Atatürk havalimanında son 4 günde 58 yolcunun ABD’ye uçuşunun engellenmiştir. Buna göre, 28 Ocak'ta 10, 29 Ocak'ta 42, 30 Ocak'ta 4, 31 Ocak’ta da 2 kişi olmak üzere ABD'ye giden yasak kapsamındaki kişiler uçaklara alınmadı. İmkânların elverdiği ölçüde ABD’ye seyahat etmek üzere olan bu yasağa tabi kişilerin uçağa binmeleri engellenmiş, vizeleri iptal edilmiş ya da uçağa binip ABD’ye ulaşsalar da sınır dışı edilme istemiyle mahkemelere sevk edilmişlerdir. Dün, ABD'nin Virginia eyaletinde bulunan Uluslararası Washington Dulles Havalimanı'nda 5 yaşında İranlı bir çocuğun saatlerce kelepçeli olarak tutulduğunun ortaya çıkması ise olayın vahametini gözler önüne sermektedir. New York Federal Mahkemesi bu kararı askıya aldığını açıklayıp diğer yargı organlarının da bu karara uyacaklarını deklare etmeleri sonucu sınır dışı istemiyle mahkemeye sevk edilenler serbest bırakılmıştır. Serbest bırakma sonucu ilgili kişilere “geçici olarak” kalma izni verilmiştir. Ancak dikkat edilmesi ve iyi okunması gereken şudur; ortada kararnamenin mülga edildiğine yönelik bir ibare yoktur zaten bu konuda yetki federal mahkemelerde değildir. Bu durumda cevaplamak gereken soru şudur; ABD hükümeti geri adım atıp bu kararından vazgeçecek midir? –ki bu durum çok büyük bir vizyon zedelenmesine yol açar- yoksa bu kararnameyi uygulama konusunda ısrarcı davranacak mıdır? Her ne kadar federal mahkemeler tarafından askıya alınmış da olsa, gerek halk gerek diplomatlar ve gerek uluslararası arena tarafından yoğun protestoya da uğrasa; hatta Irak hükümeti tarafından Mukabele-i Bilmisil’e yani günümüz Türkçesi ile “karşı işlem, misilleme” olarak adlandırılan hukuki yaptırıma maruz kalsa da ilgili kararnameden geri dönülmesi düşük ihtimaldir. Trump’ın seçim propagandasının önemli bir bölümünü oluşturan bu kararname belki yumuşatılır belki değiştirilir ancak mutlaka bir şekilde yürürlükte kalacaktır. Bunu Trump’ın kendi açıklamalarından anlayabilmek mümkündür. Şöyle ki;

Bu kararname’nin çok isabetli olduğunu ve alınan tepkilerin olumlu olduğunu söyleyen Trump, olumsuz tepkilerin daha da yoğunlaşmasının ardından önceki ABD başkanı Barack Obama’ya atıfta bulunarak bu kararnamenin 2011 yılının projesi olduğunu, ilgili devletlerin terör kaynağı devletler statüsünde bulunduklarını bu sebeple yürürlüğe geçirildiğini savunarak kararnamede ısrarcı olacağını göstermiştir.

Irak / İbadi Hükümetinin almış olduğu 90 günlük; yani ABD’nin yaptırım süresi boyunca misilleme kararı Irak Devleti’nin uluslararası saygınlığını koruma bakımından önemlidir. Beş bin’den fazla Amerikan askerinin hala Irak’ta olduğu düşünülecek olursak bu durum hiç şüphesiz ABD hükümetini zora sokacaktır. Irak Hükümeti tarafından alınan bu kararın bu süreç içerisinde ABD’nin Emperyalist planlarını en azından lojistik bakımdan bir nebze de olsa sekteye uğratabilecektir. Bu gibi olumsuz sonuçlar sonucu Trump’ın ABD’ye destek veren Iraklıların listesinin yapılmasını istemesi ve bunun sonucunda listede yer alanlara vize kolaylığı sağlayacağına yönelik almış olduğu karar İbadi Hükümeti’ni tatmin etmemiştir. Buna binaen her seferinde yaptırımın Müslümanlara yönelik olmadığını vurgulayan Trump yapmış olduğu “Hristiyan sığınmacılara öncelik vereceğiz.” şeklinde ki açıklamaları adı geçen diğer Müslüman devletler bakımından oldukça tepki çekmiştir.

Irak ordusunun IŞİD ile mücadelesi devam ederken ve İŞİD’e ikinci Musul darbesini vurmaya hazırlandığı bu günlerde; Trump’ın Irak ordusuna daha fazla destek taahhüdünün ardından bu kararnameyi onaylaması ilerleyen günlerde Irak ve ABD arası ilişkilerinin ne boyuta geleceği bakımından merak konusudur. Ancak söz konusu kararnamenin IŞİD’in propagandasına katkıda bulunacağı tahmin edilmesi zor bir sonuç değildir.

Onur ÖLMEZ
TGB Uluslararası İlişkiler Bürosu Batı Asya Masası Irak Sorumlusu

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)