‘Apo’nun ilk ifadesinde kimlerin adı geçiyor?

Emekli Jandarma Albayı H. Atilla Uğur, Abdullah Öcalan’ı İmralı’da savcıdan önce sorgulayan görevli.

Abdullah Öcalan’ı yargılayan mahkemenin savcısı Talat Şalk da bir kitap yazdı, o günleri anlattı. Emekli Albay Atilla Uğur’un anılarının farkı, Apo’nun ilk ifadesi oluşu ve değişik yorumlar.
* * *
Poyraz hücumbotuyla İmralı’ya götürülen Apo’yu ilk karşılayan adam, güvenlik komutanı Albay Atilla Uğur’du:
“Abdullah Öcalan’ın elleri kelepçeli, gözleri bağlıydı, kafasında da çuval vardı. Ben bir kolundan tutarak hücum bottan indik, sırtlarını bize dönerek güvenlik yapan Mehmetçiklerimizin arasından 250 metre kadar yürüyüp hücre tipi odaların olduğu yere geldik. Hücumbottan indiğimizde kulağına doğru eğilip, Apo dedim, bir varmış bir yokmuş...”
* * *
Albay, önce iki bayrak getirip duvara astırır, yatağın üzerine otururlar, Apo’nun başındaki çuvalı, göz bağını çıkartır.
“Apo” tedirgindir. “Beni asacak mısınız?” diye sorar ve ekler:
“Ben devletin emrindeyim.”
* * *
Albay Uğur, PKK’nın maddi gücünü ve kaynaklarını sorar, Abdullah Öcalan anlatır...
Doğulu olan ve doğudan batıya gelmiş varlıklılardan PKK’ya yardım etmeyen yok gibidir? Örneğin şöhretini ve kazancını başka alanlarda kazanıp otobüs şirketi kuran, otobüs işleten biri. Ne hikmetse, diğer şirketlerin otobüsleri, dinlenme tesisleri saldırıya uğrarken, bu şirketin otobüslerine dokunan yoktur. Albay bu gerçeği Ankara’daki bir yetkiliye anlatmış ve şu cevabı almıştır:
“Sen bu firmanın sahibi olan sanatçının Mehmetçik Vakfı’na da yüklü miktarda katkıda bulunduğunu biliyor musun?”
* * *
“Apo”nun sevdiği sevmediği politikacılar vardı. Mesela Turgut Özal’ı “çok sevmiş ve takdir” etmiştir.
Nefret ettiği politikacı eski Başbakan Tansu Çiller’dir.
“Onunla uzlaşmak mümkün değildi!” der.
* * *
Öcalan’ın ilişki kurduğu yazarlar da vardır, gazeteciler de vardır.
Kimdir bunlar...
Apo’nun onlar hakkındaki izlenimi nedir?
Örneğin...
* * *
Biri vardır ki, kendisiyle görüşmeye, yanına gelmeye ilk o cesaret etmiştir.
“Apo” onun için şöyle der:
“Benim yaklaşımlarımı olumlu buluyordu ama, konuştuklarımızı hep kendi bakış açısına göre yazardı.”
Bir başkası 1993 yılında yanına gelmiş “sıcak ve samimi” görüşmeleri devlet katında anlatmıştır.
O tarihteki İçişleri Bakanı’ndan da bir mesaj getirmişti; Bakan şöyle demişti:
“Üslubuna dikkat etsin, bizim sert konuşmalarımızı da dikkate almasın.”
* * *
Albay Uğur “Apo”dan bunları dinlerken çok şey düşünür.
“Apo heyecanla bunları anlatırken o yıllarda verdiğimiz şehitleri, kolundan, gözünden, bacağından olan gazilerimizi düşündüm. Şehitlerimizin ailelerini gözümün önüne getirdim. Demek ki devletin başındakiler hem bizleri terörle mücadele için görevlendiriyor, Apo ve örgütü yok etmek için çalışıyor görüntüsü veriyorlar, hem de akan kanlarımızın sorumlusuna gazetecilerle sıcak mesajlar gönderiyorlardı. Peki bunu ben ve benim gibi savaşan asker, polis, savcı, hâkim, öğretmen, korucu biliyor muydu? HAYIR! Bu nasıl bir oyundu?”
* * *
Evet albayım oyun içinde oyun, kimler bu oyuna gelmedi ki, kimler bu oyundan payını almadı ki; hâlâ da alıyorlar.
* * *
Apo ilk sorgusunda yardım edenleri, aşiretleri, aşiret ağalarını, siyasetçileri, “sanatçıları” da açık açık yazar. Hemen hemen her televizyon programına çıkan ve “Kürtçülük” lafını kimselere kaptırmayan bir “profesör” için söyledikleri...
Peki, kimdir bunlar?
Hayır, onların isimlerine bu köşede yer yoktur!
Yazsak, köşemiz “açıklama köşesi”ne döner.
Emekli Albay Atilla Uğur’un “İşte Gerçekler” kitabında hepsinin adı var, meraklısı “Kaynak Yayınları”ndan alır, okur.
* * *
Ya Apo?
Eğer okumasına izin verilirse “Silivri”ye doğru el sallayıp “Merhaba Albayım!” demez mi?
“Esirevi” diye bir adres varmış...

Hasan Pulur
Milliyet
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)