Galiba bazı sözcüklerin sihirli olduğuna inanılıyor. Bu sözcüklerden biri, “sendika”. Sanki bir örgüte “sendika” adının verilmesiyle o örgüt farklı bir niteliğe bürünüyor.
Bunu yazdığımda bazı kişiler kızacak, ancak; düşündüğümü yazacağım. Genç-Sen kapatıldı. Bir gençlik örgütüne “sendika” adını verdiğinizde onu diğer gençlik örgütlerinden farklı hangi özelliklerle donatıyorsunuz? HİÇ. Gençleri çekecek ve harekete geçirecek bir örgüt kurmak için ille “sendika” sözcüğünün kullanılması mı gerekiyor? Sihirli “sendika” sözcüğü bir işe yaradı mı?
Emekli-Sen‘de sürdürülen mücadeleyi saygıyla karşılıyorum. Ancak, burada da sendika sözcüğünün sihrine inanılmış. Örgütün adı “dernek” olsa ne olur, “sendika” olsa ne olur. Yeter ki örgüt güçlü olsun, üyelerini arttırabilsin ve harekete geçirebilsin. Örgütün adını “sendika” koyunca bu özellikler kendiliğinden kazanılmıyor ki.
Çiftçi-Sen‘in güzel çabaları var. Ancak kır küçük burjuvazisinin, küçük üreticilerin ve hatta genel olarak çiftçilerin kurduğu örgütün adı “sendika” olsa ne olur, “dernek” olsa ne olur? Adı “sendika” kondu diye bu örgüt daha geniş bir çiftçi kitlesinin çekim merkezi mi oldu? Üyeler, örgütün adı “sendika” olunca,örgüte daha mı fazla sahip çıktılar? HAYIR.
Bu sihirli sözcüklerden biri de “toplu sözleşme”. Kamu çalışanları sendikaları 15 Ağustos‘ta toplu görüşme sürecini başlatacaktı. Anayasa değiştirildi.
15 Ekim‘de başlaması öngörülen toplu sözleşmeye ilişkin hukuki düzenlemelerin yapılmasının sonrasına ertelendi. Bazı örgütlerde buna çok memnun kaldı. Olaya başka bir açıdan bakın. Türk-İş’ in ve ardından Hak-İş‘in hükümetle imzaladıkları toplu sözleşme çerçeve protokolünde kamu kesimi işçileri için 2011 yılında altışar aylık dilimler halinde öngörülen zam, yüzde 4 ve yüzde 4. Memurlar için hükümetin öngördüğü zam oranı ne? O da yüzde 4 ve yüzde 4.
İşçilerin toplu sözleşme hakkı var; memurların 2011 yılında toplu sözleşme hakkı yoktu.
Hep biçimle uğraşılıyor; işin özü gözden kaçırılıyor.
“Toplu sözleşme” sözcükleri sihirli sanki. Sanki bu sözcükler kullanılınca sorunlar hemen çözüme kavuşturulacak. İLGİSİ YOK. Sihirli olan “toplu sözleşme” değil, “GÜÇ” sözcüğüdür.
Bir zamanlar Süleyman Demirel‘in çok yaygın kullanılan bir sözü vardı: Ne kadar ekmeki o kadar köfte. İşçi sınıfı hareketinde de kural şudur: Ne kadar güç, o kadar hak. Gücün kadar hak alırsın. Gücün örgütlülük düzeyindedir, üye kitlenin mücadele kararlılığıdır, halkın desteğidir, siyasal etkidir, vb. Bu gücünü ister bir dernek, ister bir siyasal örgüt, ister bir sendika, ister bir vakıf çatısı altında örgütle. Yeter ki örgütle. Cemaatler sendika kurmuyor, toplu sözleşme yapmıyor; ancak istediklerini yaptırıyorlar. Çünkü güçlüler. Gücün olduktan sonra ister toplu sözleşme yap, ister toplu görüşme.
İstersen bunların hiçbirini yapmadan, yalnızca taleplerini bildir; ardından gücünü göster. Sihirli sözcük “GÜÇ”tür; “toplu sözleşme” değil.
Yıldırım Koç
AYDINLIK