Bu konuda Menderes ailesinin hazin hikâyesi herhalde herkes tarafından kabul edilecektir.
Adnan Menderes ailesinin son ferdi Aydın Menderes’i de uğurladık sonsuzluğa.
Cenaze töreninin televizyonlardaki canlı yayınında hüzünlü bir ailenin tüm ömrü dram içinde geçmiş ferdi hakkında söylenen sözleri içim burkularak izledim.
Elbette ölünün arkasından kötü konuşulmaz ama, inanmayan yüzlerin sahte sözlerini dinlemek de insana acı veriyor.
Ama bir sahne var ki, yazmadan edemeyeceğim. Bir cenazeye bembeyaz mantosuyla gelen eski başbakanlardan Tansu Çiller Emine Hanım’ın yanında poz veriyordu.
Aklıma birden 1995 yılı ve dinlediğim bir anı geldi.
1995 seçimleri siyaset tarihimizin en ilginç seçimlerindendir ve seçim sonuçlarının Türkiye’yi bu noktaya getirdiğini söyleyebilirim.
O seçimden Erbakan’ın Refah Partisi birinci çıkmıştı ama tek başına hükümet kuramıyordu. DYP ve ANAP yüzde yarımlık farkla ikinci ve üçüncü olmuşlardı.
Hükümet kurmak çok çetin bir işti. Normal olarak Refah Partisi’nin koalisyona giderek hükümeti kurması gerekiyordu. ANAP koalisyona yatkın gibi görünüyordu ama DYP “Bunun ülkeye ihanet olacağını” söyleyerek engel olmaya çalışıyordu.
Yeni meclislerin ilk işi Meclis Başkanı’nı ve Başkanlık Divanı’nı seçmektir. Yazılı kural olmamasına rağmen teamüllere göre iktidar olsun olmasın Meclis Başkanı en çok oy alan partiden seçilir.
O dönem DYP’den milletvekili seçilen Bahattin Yücel ve Mehmet Köstepen Genel Başkanları Tansu Çiller’e giderler ve “Teamül gereği Meclis Başkanı Refah’tan olmalı. Bunun için de en elverişli isim Aydın Menderes. Hem Menderes soyadı etkili olur hem de demokratik olarak bir şıklık sergilemiş oluruz” derler.
Çiller’in cevabı kesin ve net olur; “Teamülleri ben de biliyorum, böyle de olması gerek, ama söz konusu makam Atatürk’ün makamıydı, bunu unutmayın.”
Çiller’in gönlü bir Refahlı’yı Meclis Başkanlığı’na oturtmaya razı gelmiyordu.
Yanlış hatırlamadığımı teyit etmek için Bahattin Yücel’i aradım. “Evet, zaten bunu ben sana anlatmıştım, olay aynen böyleydi” dedikten sonra şunu ekledi:
“O sırada ANAP-Refah diyaloğu vardı ama meğer Tansu Hanım ANAP’la gizliden anlaşmış, Meclis Başkanlığı’na bir ANAP’lıyı Mustafa Kalemli’yi getirmeye karar vermişler, Tansu Hanım ayrıca ilk dönem başbakanlığı da Mesut Yılmaz’a vermiş, anlaşma sağlanmış.”
Bahattin Yücel, “Manzara çok ilginçti tabii” dedi ve sürdürdü: “Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Meclis Başkanı Mustafa Kalemli, Başbakan Mesut Yılmaz. Tansu Hanım o zaman zaten kaybetmişti. O zaman bunun farkına bile varamadı, belki iyi niyetliydi ama siyasette bu hiç geçerli olmadı ki.”
Yazının başında “kader” dedim ya, Menderes o tarihte Meclis Başkanı olsa belki o meşum trafik kazasını da geçirmeyecekti.
***
Emekli milletvekili maaşlarına yapılan zam nedeniyle vatandaşlar Cumhurbaşkanı’nın Facebook sayfasına şikâyet yağdırmış. Onlar da haklı; vekilleriyle face to face (yüz yüze) görüşemeyince çareyi Facebook’ta arıyorlar!
(Gani Yıldız)
*****
Başbakan racon kesince etekler suya eriyor
İbrahim Şahin’in TRT Genel Müdürü yapılmasındaki ısrarı hiç alamamıştım. Eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bu ismi defalarca veto etmişti. Ne zaman ki Gül Cumhurbaşkanı oldu İbrahim Şahin de nihayet asaleten o koltuğa oturabildi.
Çok mu yeteneklidir? Bilemem. Ama sadece elektrik faturalarından yıllık 550 milyon lira geliri olan bir kurumu yönetmek çok da zor olmaz. Hele kimse sizden zararın ve kalitesiz yayınların hesabını sormazsa, sıradan insanlar bile o koltukta oturabilir.
İbrahim Şahin bir Kürt şarkıcıya “Aşüfte” dediği için geldi gündeme son olarak. O konuşmada ayrıca “psikopat” deyimini kullandığını da öğrendik.
İbrahim Şahin haberi yayınlayan gazeteye tekzip gönderdi, üste çıkmaya çalıştı ve özür de dilemedi.
Ama sonra bir baktık ki Şahin özür dileyivermiş.
Sonra yine öğrendik ki Başbakan ve eşi Kürt şarkıcıya söylenen sözlerden çok üzüntü duymuşlar ve kendisini arayıp özür dilemişler, onu teselli etmişler.
Tesadüfe bakın, İbrahim Şahin bundan sonra özür dilemiş. Belli ki Başbakan raconu kesince, Şahin’in etekleri suya ermiş.
Bu arada ilginç bir durum daha var. Şahin özür dilemiş ama haberi yayınlayan gazeteyi arayan bir TRT yetkilisi esip gürlemiş. “Haberi sormadan yaptınız” demiş, “Bizim de 14 kanalımız var, sizin gazeteniz için Amerikancıdır dersek doğru olur mu?” diye sormuş.
Yandaşların bazen birbirlerine bozulduklarında verdikleri örneklerle de kendilerini ortaya çıkarırlar işte böyle.
*****
Neden Anıt Mezar?
Adnan Menderes 27 Mayıs döneminde idam edilmişti. 30 yıl sonra itibarı iade edilmiş ve İmralı’ya gömülen cenazesi İstanbul Edirnekapı’da yapılan Anıt Mezar’a nakledilmişti.
O Anıt Mezar, gerekçesi ve sonuçları ne olursa olsun, yapılan bir haksızlığın düzeltilmesi ve özür dilenmesini amaçlıyordu.
Şimdi Aydın Menderes de Anıt Mezar’a defnedildi.
Peki neden?
Elbette Aydın Menderes’e de büyük saygı gösterilecektir. Ama Anıt Mezar bir aile mezarlığı değil ki.
Bu açıdan bakılırsa, Allah uzun ömürler versin ama, Özal ailesinin fertleri de vefat ettiklerinde Turgut Özal’ın Anıt Mezar’ına mı defnedilecektir?
Anıt mezarlarla ilgili bir kanun, bir yönetmelik yok mudur?
*****
De ki Erdoğan AB’nin başına geçti
Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, Sarkozy’yi eliştirdiği konuşmasında “Erdoğan AB’nin başına geçse çok iyi olur” demiş.
Öneriyi çok yerinde bulan okurlarımdan Gülçin T. (Soyadını vermiyorum, başına iş açılmasın) Erdoğan’ın Avrupa Birliği’nin başına geçmesi halinde neler olabileceğini hayal etmiş:
Avrupa’da ki gazetecilerin yarısını Nibelungen örgütü üyesi olmakla suçlar ve büyük bir dava açtırır.
Aydınları, bilim adamlarını, askerleri Nibelungen örgütü üyesi olmaktan Marsilya cezaevine atar.
Sarkozy’nin manken karısına türban giydirir.
ABIK (TÜİK’in eşdeğeri) ile verilerle oynayarak Avrupa ekonomisinin Çin, Japonya ve ABD’yi geçtiğini kanıtlar(!)
Oxford, Cambridge başta, bütün üniversitelere molla (mele) rektörler atar.
Uzay araştırmaları yapan Aerospace için kurban kestirir, kanını çalışanların alnına sürer.
Uçak kazası ya da maden kazası olursa, “yüce İsa’nın takdiri” der.
Avrupa halkına bedava kömür, spagetti makarna dağıtır.
Engizisyon mahkemelerini yeniden kurar.
Avrupa’yı Orta Çağ’a döndürür.
Can Ataklı
Vatan