Cemaat


Aslında…

“Provokatör” yoktur.
“Bürovokatör” vardır.
Yani…
Savsaklayan, işini yapmayan bürokrat.
*
Sabahtan akşama kadar fosur fosur bürosunda oturur, dünya yansa, en son onun haberi olur… İş işten geçtikten sonra “provokatörün işi” der, çıkar işin içinden.
*
Bi de “purovokatör” vardır, “bürovokatör”ün en yakın arkadaşı, kankası.
Ne kadar çok işini yapmayan bürovokatör olursa, purovokatör de o kadar rahat at oynatır, malı götürür, keyifle purosunu tüttürür.
*
Trafik canavarı…
Yoktur.
“Biz bu makamlarda oturuyoruz ama, haybeye oturuyoruz, bildiğin beceriksiziz, durduramıyoruz” diyemediğin için, her defasında ne dersin?
“Trafik canavarı hortladı” dersin.
*
“Tüyü bitmemiş yetim” mesela…
Yoluna yoluna kaz’a dönen devlet babanın efsane evladı… Güya “hakkını koruyoruz” diye diye hırsızların
dilinde tüy bitti ama,
yetim kabak hâlâ.
*
Ya “dış mihrak?”
Hiçbir günahı olmayan hükümetlerimizi zor duruma sokan her türlü fenalığın altında onun parmağı vardır. Cumhuriyet kurulduğundan beri arıyoruz. Henüz robot resmi bile çizilemedi.
*
Kurumları çalışmayan…
Başına bi iş gelmesin diye “korktuğu için mi kaçtığını, kaçtığı için mi korktuğunu” bilemeyen adam sende’ciler tarafından yönetilen uyduruk ülkelerde olur böyle şeyler.
*
Ve “cemaat” denilen de… Böyle bi şeydir.
*
Yok desen…
Bu ne?
Var desen…
Hani nerde?

Yılmaz Özdil
Hürriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)