Düş Kırıklığı ve ‘Tampon Bölge’ Tuzağı: Türkiye Yol Gösterebilir!

Hayrettin


Birinci konu:

Türkiye, Suriye’nin düşürdüğü uçak konusunda beklediği uluslararası tepki desteğini bulamadı.

Her ne kadar resmi olarak “Türkiye’nin arkasındayız” söylemleri ortalığa egemen görünüyorsa da, uluslararası kamuoyunda, hatta Amerikan medyasında bile kuşku dolu, eleştirel yazılar, sorular, yorumlar dikkat çekiyor.

Oysa Türkiye’yi Suriye konusunda sıcak savaşa iten, “Niye hâlâ müdahale etmiyor” diye baskı yapanlar da aynı çevrelerdi.

Burada çok net olarak, “uluslararası camianın” ikiyüzlü tutumu ortaya çıkıyor:

Bir yandan “Esad gitsin” demek, öte yandan elini ateşin içine sokmamak ve eylemi Türkiye’nin sırtına yüklemek!

Sonra da en ufak bir kriz tırmanmasında onu yalnız bırakmak!

Sanıyorum ve umut ediyorum ki, son olay bu konuda Türkiye’nin de gözünü açmıştır.

İkinci konu:

Tampon bölge sorunudur; tamam, anlaşıldı, başta Amerika olmak üzere, uluslararası camia Suriye’ye askeri müdahaleyi bizzat yapmak istemiyor.

Ama bir yandan da “Esad gitmeli” diye bastırıyor.

Kendileri doğrudan bir müdahaleye girişmeden, bunu dolaylı yollardan Türkiye üzerinden yapmak istiyor.

Bu nedenle daha kriz patlamadan bile yabancı uzmanlar geldi, sınırımızda incelemeler yaptı, kampların hazırlıkları planlandı.

Böylece, mülteciler ve Suriyeli muhalif güçler bu kamplarda konuşlandırıldı…

Amerikalılarla birlikte örgüt ve silah yardımı başladı…

Ve elbette bütün bunlar bir süre sonra, dünya medyasına, bizim bilmediğimiz ayrıntıları da içeren haberlerle birlikte yansıdı.

Fakat bugün gelinen noktada, İran, Rusya ve Çin desteğini arkasına alan Esad’ı devirmenin pek de kolay olmadığı anlaşıldı.

Şimdi hiç kuşkusuz daha sonuç alıcı, daha zorlayıcı, daha sert önlemler devreye sokulacak.

Sokulacak ama ABD başta olmak üzere, Batı ülkeleri bir sıcak savaşa olumlu bakmıyor.

Bu durumda gündeme gelecek çözüm ne onlara göre:

Türkiye’nin sözde “İnsani yardım” amaçlı, sözde bir “Tampon bölge” uygulaması.

Bu ise fiili savaş demek.

Ama sözde “İnsani yardım” kılıfına sarılacağı ve sözde “Tampon bölge” adıyla lanse edileceği için, “savaş” sözü telaffuz edilmeyecek…

Ve umulacak ki, başta İran, Rusya ve Çin olmak kaydıyla uluslararası camia bunu hazmedecek…

Savaşa karşı kesin bir tutum belirlemiş olan Türkiye kamuoyu da bunu yutacak.

Arkasında ister ABD ister NATO desteği olsun, böyle bir adımın Türkiye için tam bir sıcak savaş anlamına geleceği ve ülkeyi bir sıcak savaşın bütün riskleri ile karşı karşıya bırakarak büyük bedeller ödemeye mecbur bırakacağı açıktır.

Üçüncü konu:

Türkiye, ABD’nin güvenilir müttefiki, NATO üyesi, Arap ülkeleri ile iyi ilişkileri olan, İran, Rusya ve Çin ile yakın ve verimli işbirlikler yürüten, bölgedeki deneyimi ise onu gerçekten değerli yapan önemli bir ülkedir.

Bu nitelikleri ona Suriye krizini, bölge istikrarını ve Türkiye’nin güvenliğini zedelemeden çözme konusunda büyük olanaklar sunmaktadır.

Atılması gereken adım, ABD’nin dış politikası konusunda “Kraldan çok kralcı” tutumu terk ederek, ciddi bir “Yol gösterici” tavır benimsemektir.

Ben Türkiye’nin tarihsel ve siyasal birikiminin bunu başaracak nitelikte olduğunu ve ABD ile ilişkilerinin bu yolun etkin kullanılmasını olanaklı kıldığını düşünüyorum…

Umudumu koruyorum!

30 Haziran 2012 - Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)