Savaş Değil Barış...

Hayrettin


Suriye sınırında askeri birliklerimiz yığınak yaparken, isabet ve tahrip gücü yüksek füzeler yerleştiriliyor.

Herkes birbirine soruyor bu nedenle:

“Türkiye’yle Suriye arasında bir savaş çıkar mı?”

Bana kalırsa böyle bir olasılık yok...

Başbakan Erdoğan, “Suriye halkı bizim kardeşimiz, sorun Esad rejimidir, çünkü kendi insanını öldürüyor” derken, Şam’ın yanıtı gecikmiyor:

“Ankara’yla Türk halkının bize bakışı farklı!”

Suriye Devlet Başkanı Esad İran televizyonu aracılığıyla veriyor bu mesajı...

Rusya, İran ve Suriye...

Suriye’de baskıcı bir rejim olmadığını savunan yok!

Burada önemli nokta, Türkiye’nin Suriye konusunda takındığı tavır.

Rusların Doğu Akdeniz’in Lazkiye Limanı’nda üç savaş gemisinin bulunduğu bir gerçek...

Rusya açık açık söyledi:

“Suriye’yi koruruz...”

Esad üç gün önce açıkladı:

“Suriye Libya değildir!”

Durum böyleyken Ankara’nın izlediği dış politika nasıl olmalıydı?

ABD-İsrail çıkarları doğrultusunda değil, kendi çıkarları doğrultusunda.

***

Rusya, Çin ve İran, Esad rejiminin arkasında neden duruyor?

Libya’da yanıldı Rusya ve Çin...

Önce Sarkozy havadan vurdu Libya’yı, ardından NATO uçakları...

Aşiretler arasındaki savaş, kardeş kanının dökülmesinde Müslüman Kardeşler’in rolü büyüktü.

Daha düne değin başta ABD ve İngiltere olmak üzere öteki AB ülkelerinin “terör örgütü” olarak tanımladığı Müslüman Kardeşler, vahşi kapitalizme ve emperyal güçlere teslim olduğunu açıkladıktan sonra durum değişmişti.

Kahire’nin Tahrir Alanı’nda yakılan sözde “demokrasi ve özgürlük” ateşine, Mısırlı aydınlar, demokratlar, solcular, sendikacılar ve libaraller de destek vermiş, Hüsnü Mübarek’i devirmişlerdi.

ABD’ye 30 yıl hizmet eden, her dediğini “emriniz olur” diye yerine getiren, Gazze’ye giriş ve çıkışları, gıda, ilaç yardımlarını engelleyen Mübarek rejimi değil miydi?

Şimdilerde Mübarek’in durumu belli, yeni cumhurbaşkanının da...

Mısır’da işlem tamam... İpler şimdilik ordunun elinde ama yarın ne olur bilemem...

Mısır’daki aydınlar, sendikacılar, solcular ve liberaller ise şaşkınlık içinde:

“Biz ne yaptık?”

***

Başbakan Erdoğan, her zaman olduğu gibi esip gürlüyor, kendisi gibi düşünmeyen gazetecileri ağır dille suçluyor.

Elbet Türkiye büyük bir ülke!

Hiç kimse Türkiye’yi test etmeye kalkışmasın...

Ankara ise bugüne değin yaşanan olayları unutmasın!

Esip gürlemekle, Davos’ta “van münit” çekmekle büyük ve güçlü Türkiye yaratılmaz.

Cüneyt Arcayürek dün yazdı yaşadığımız olayları, ben de bir kez daha kalın çizgilerle altını çizeyim:

3 Temmuz 2003 yılında Kuzey Irak’ta Türk askerlerinin başına ABD çuval geçirirken AKP hükümeti ne yaptı?

Mavi Marmara gemisi Gazze’ye yardım götürmeye kalkınca İsrail Ankara’yı uyarmadı mı?

Uyardı...

“Gönderme!”

Magusa’da gemiyi bekleyen milletvekilleri son anda binmedi...

Mavi Marmara yoluna devam etti...

İsrail deniz komandoları Gazze’ye giden gemiye uluslararası sularda saldırdı, 9 kişi yaşamını yitirdi...

O zaman!

Erdoğan yine esip gürledi...

Sonuç?

Sıfıra sıfır, elde var sıfır!

Türkiye, 2003 yılından beri test ediliyor ABD, İsrail ve Suriye tarafından.

***

Bu gerçekleri yazmak Başbakan Erdoğan’ın hiç hoşuna gitmiyor, gazetecileri neredeyse “vatan haini” olmakla suçluyor.

Türkiye güçlülüğünü kanıtlamak istiyorsa savaştan yana değil barıştan yana olmalıdır.

Müslüman Kardeşler’i eğitip, botlarla Samandağı’ndan Suriye’ye sabah gönderip akşam geri getirmekle değil...

Suriye’den Türkiye’ye kaçan yaklaşık 30 bin kişinin arasında kimlerin olduğunu biliyor muyuz?

Yazıma noktayı CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak’ın şu açıklamasıyla koyuyorum:

“İran’a iki ayda 51.5 ton altın ihraç etmişiz. Mayıs ayında İran’a ihracatımızın yüzde 82’si altın. Bu normal bir ticaret değildir. Hükümet bunun arkasında ne olduğunu açıklamalıdır!”

Bence de!..

30 Haziran 2012 - Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)