Askeri güçle arkalanmış Suriye politikası
Cumartesi, Haziran 30, 2012
Türkiye, uçağımızın düşürülmesinden sonra Suriye sınırındaki askeri birliklerini takviye ediyor. Bu bağlamda sınıra füze sistemleri de konuşlandırıldı.
Suriye de aynı şekilde bir süreden beri Halep ve kuzeyindeki bölgeye yığınak yapıyor.
Böylece iki ülke, sınırlarındaki askeri güçlerini artırdılar.
Öcalan gerginliği
Bu tablo 1998 yılının sonlarında da yaşanmıştı. Türkiye, “Öcalan’ı teslim etmez veya ülkenden çıkarmazsan savaşa razı olursun” diyerek, Suriye sınırına yığınak yapmıştı.
O dönemde Dışişleri, Türkiye’nin sınıra asker yığıp, Şam’ı savaşla tehdit etmesini, “Askeri güçle arkalanmış dış politika” diye tarif etmişti.
Bu politika sonuç vermiş baba Hafız Esad, Öcalan’ı Suriye dışına çıkarmak, PKK’nın faaliyetlerini durdurmak ve kamplarını da boşaltmak zorunda kalmıştı.
Şimdi durum farklı
Türkiye, yine “askeri güçle arkalanmış” Suriye politikasına geçmiş durumda. Sınırda yine yığınak yapıyor.
Ancak bugün yaşanan kriz, 1998’deki “Öcalan krizi”nden farklı...
Türkiye’nin sınırdaki askeri varlığını artırması ve füze sistemleri yerleştirmesinin en sıcak nedeni, Suriye’nin RF-4 keşif uçağımızı uyarmadan düşürmüş olması...
Suriye açısından farklı olan ise yaşamakta olduğu iç savaş...
Oğul Esad, varlığını ve iktidarını korumaya çalışıyor. Uluslararası askeri müdahale riski altında iç savaşı kazanmaya çalışıyor. Giderek sıkışan Esad da, zırhlı birliklerini özellikle muhaliflerin Türkiye tarafından desteklendiğini düşündüğü Halep etrafında konuşlandırıyor.
Türkiye’nin askeri birliklerini güçlendirmesine Esad da karşılık veriyor.
Kaybedecek bir şeyi kalmadığını anladığı bir anda bir çılgınlık yapması da mümkün...
Türk yığınağının etkileri
Türkiye, sınırdaki askeri gücünü ve uçuşlarını artırarak birkaç amaç birden güdüyor.
Birincisi Başbakan Erdoğan’ın açıkladığı, uçağımızın düşürülmesine karşılık Suriye’nin sınırımızı ihlal edecek askeri unsurlarının vurulacağı kararı. Bu kararın gereği olarak sınır bölgesinde füze sistemleri kurulmuş oldu.
Bu kararın gerektirdiği askeri önlemlerin alınmış olması, Suriye saldırı helikopterlerinin, savaş uçaklarının ve tanklarının sınır boylarındaki hareketlerini baskılayacaktır.
Ayrıca Suriye ordusunun yoğunlaştığı Halep bölgesinde muhaliflere karşı girişeceği bir operasyonda daha dikkatli olacaktır.
Türkiye’nin en hareketli sınır bölgesinde askeri yığınak yapması muhalifleri cesaretlendirecektir.
Başbakan Erdoğan’ın, “Esad gidinceye kadar muhaliflere her türlü yardımın yapılacağını” açıkladığı düşünülürse, Suriye’nin, Türkiye sınırına yakın bölgelerde daha temkinli davranacağı beklenebilir.
Suriye’nin uçağımızı düşürmesinin yol açtığı ilk sonuç, Türkiye tarafından daha fazla askeri baskı altında tutulması olmuştur.
Ankara, “tazminat ve özür” konusunu öne almayarak, Şam’a bunları aşan bir hedef belirlediği mesajını vermiştir. Böylece Şam’a tazminat ve özürle bu konuyu kapatamayacağı bildirimi
yapılmıştır.
Kontrollü kriz
Uçağımızın düşürülmesinden bu yana Ankara, kontrollü bir gerilim politikası uyguluyor. Şam’ı hem diplomatik hem de askeri açısından mümkün olduğu kadar baskı altında tutuyor.
Suriye’de birçok bölgede kontrolü kaybettiği belirtilen Beşar Esad’ın hareket alanı, bu baskı nedeniyle de uçak krizinden önceye göre daralmış durumda.
Ankara, askeri güçle desteklediği gerilim politikasını yürütürken, kaybetme çizgisine yaklaştıkça Esad’ın bir çılgınlık yapabileceği ihtimalini de göz önünde bulundurmalı ve tek başına topyekün bir savaşa sürüklenme hatasına düşmemelidir.
ABD seçimleri nedeniyle NATO, Libya deneyiminin olumsuz sonuçlarından dolayı askeri seçeneği ötelemişken, Türkiye, yaşamsal bir ulusal çıkarı bulunmadığı bir ortamda tek başına bir savaşa girmemelidir.