Düşen Uçak Değil, Dış Politikamız

Hayrettin


Suriye’nin askeri uçağımızı düşürmesinin sonuçlarından ikisi şu:

1- Bugüne kadar izlediğimiz dış

politikayı masanın üzerine fırlattı.

2- Bundan sonra olabileceklere ilişkin işaretler verdi.

Çok geriye gitmeden, son birkaç yıllık dilime baktığımızda, iktidarın Suriye ile ilişkilerinde duyguların ortasını bulamadığını görüyoruz.

Erdoğan ailesi ile Esad ailesi kan kardeşi kadar yakın bir noktadan, kanlı bıçaklı hale geldi.

Sadece son birkaç ayı dikkate aldığımızda ise sürekli bir gerilim tırmanması görüyoruz. Şu başlıklar, Başbakan ve çevresine ait:

“Esad’ın günleri sayılı.”

“Artık o koltukta oturamayacak.”

“Bizim tanıyacağımız süre kalmadı.”

***

Bu demeçler Suriye’den gelen “iç savaş” haberleriyle yarışırken Hatay’da bir uçak düşürülünce tam bir “yıldırım etkisi” oluştu.

Aylardır ağzına geleni söyleyenler, şöyle bir yutkunup ne diyeceklerini düşünmeye başladılar.

Temkinli olmakla tam kinli olmak arasında gidip geldiler. Başbakan’ın grup toplantısında ve sonrasında yaptığı konuşmalar, iki düşüncenin bileşiminden oluşuyordu; yani, temkinli bir tam kinlilik!

Buna karşılık Suriye çiğlikle pişkinlik karışımı, hatta küstahlık diyebileceğimiz bir tutum takınmış görünüyor.

Kamuoyu, hükümet sağduyulu davrandığı için mutlu. Çünkü, yukarıda özetlediğimiz birkaç aydır dozu artan meydan okumaların ardından hükümetin bambaşka bir karar alma olasılığı da vardı.

Doğru olan sağduyulu davranmak ama, tablonun özeti de şu:

Aylarca Suriyelilerin can güvenliği de bizim meselemizdir, diye Esad yönetimine meydan okuduk, içinde 2 pilotumuzun olduğu uçak düşürülünce, kendimizi tuttuk!

Allah korusun; benzer durum bir kez daha yaşanırsa ne yapacağız?

Radikal bir karar alırsak yanımızda kim var?

Komşularımızdan başlayıp irdeleyelim.

Suriye’nin bizimle birlikte öteki komşusu Irak, Esad’dan yana. Irak Başbakanı El Maliki, Erdoğan’ın tepkisini bile bile Suriye politikasını temelde değiştirmeyeceklerini açıkladı.

İran, Esad yönetimini desteklerken, kendi rızası dışında bir değişikliğe izin vermeyeceklerini ilan etti.

Karadeniz komşumuz Rusya, Şam’la yaşadığımız krizden sonra neredeyse Akdeniz komşumuz da oldu. Akdeniz’in Suriye kıyıları artık Rusya’nın iç denizi gibi.

Komşularımızla sıfır sorun politikasını yerleştireceğiz diyenlere sormak gerekir:

Bu, iyi bir tablo mu?

Açılalım... NATO toplantısından çıkan karar, Türkiye’ye sahip çıkan bir tutum değil. “Türkiye’nin yanındayız” açıklaması çok esnek.

Üyesi olduğumuz kurum, bir de karşımızda olsaydı!

NATO’nun konuya, “bir üyesine yönelik saldırı” diye değil de, Türkiye ile Suriye arasında gerginlik gözüyle baktığı anlaşılıyor.

ABD’de ise ana gündem, kasım ayındaki başkanlık seçimi. Irak, Afganistan pürüzlerinden tam kurtulamamış Obama’nın seçime yeni bir sorunla girmeye niyetli olmadığı açıkça dile getiriliyor.

***

Coğrafi ve stratejik komşularımızın durumu böyle.

Konuya Türkiye ile Arap dünyası arasındaki ilişkiler gözüyle bakınca da çok parlak şeyler söylemek zor.

Yeni Libya yönetimi ile sorunlar azalınca seviniyoruz!

Tunus, “Bizim yolumuz ayrı” diyor.

Mısır, görünür gelecekte iç dengelerini oturtamayacak.

Suriye ile ilişkimiz bütün bu ülkelerden daha farklı. Her şey bir yana, en uzun sınırımızın olduğu ülke.

Gelinen noktada hiç değilse hasar tespit çalışmasını sağlıklı yapalım. Düşen sadece uçağımız değildir, aynı zamanda dış politikamızdır.

30 Haziran 2012 - Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)