Tablo!

Hayrettin


Tek parti iktidarı ile sağlanan siyasal istikrar sayesinde her şey tıkırında gidiyor, gidebilir diye ahkâm kesenler; ülkede olup bitenleri sürekli izledikten bir hafta sonra aynı kanıda olduklarını

acaba yineleyebiliyorlar mı?

Her şey tıkırındaymış. Laf ola beri gele!

Kimileri o günlerde başlıca sorumlu iken bugün mağdur rolü oynuyor.

1990 ile 2002 arasında yaşanan siyasal olayları bire bir ölçekte yaşayanlar, (örneğin bu satırların yazarı), bugün kimilerinin yaşanan gerçeklere aykırı açıklamalarını hayretle izliyorlar.

Örneğin Tansu Çiller. Komisyonun davetine olumlu yanıt verirken, elimde öyle bir arşiv var ki, diyor.

Komisyonun herkesle yapacağı konuşmalarda öne süreceği iddiaları çürütebileceğini söylüyor.

Tabii Çiller öncelikle kişisel kaygı ve korkuların tutsağı olarak Refah Partisi ile koalisyona neden koşarak yanaştığını, ne ki yasal olayların gerçek yüzünü örtmeden, kendine pay çıkarmadan anlatabilirse, açıklamalarının tarihsel bir anlamı olabilir.

Örneğin Çiller: Siyasal kudret sahibi olduktan sonra menkul ve uzun süre gizlediği ABD’deki muazzam gayrimenkul servetinin birden ölçekler üstünde nasıl arttığını… zenginliğinin kaynağını annesinin yastık altında sakladığı ve babasından miras üç-beş kuruşun faizlerle milyar dolarlara nasıl ulaştığını…

…RP’nin malvarlığı hakkında Yüce Divan yolunu açacağı şantajından sonra ülkeyi 28 Şubat’a sürükleyen Erbakan başbakanlığındaki REFAHYOL hükümetine yeşil ışık yaktığını…

…aynı içerikteki söylemleri üzerine Mesut Yılmaz hakkındaki iddialarından karşılıklı nasıl vazgeçtiğini… Demirel’in başbakanlığına neden karşı çıktığını gerçek yanlarıyla...

…eşinin hiçbir siyasal kimliği olmamasına karşın; Başbakanlık Konutu’nda ayrı bir büro kurarak resmi ve gayri resmi bütün kuruluşlarla görüşmelerde neler konuştuğunu, Başbakan adına talimatlar verip vermediğini açıklayabilirse...

…bugün üstü örtülmeye çalışılan siyasal olayların gerçek yüzünün ortaya çıkmasına hizmet etmiş olabilir.

Ne ki, çatlasa da, çatlasalar da, patlasa da, patlasalar da, o günlerin gerçekleri bir gün ortaya çıkacak!

***

Ama ne gam!

Günün modası; dünün sorumluları, günümüzün mağdur kişileri…

Kişisel veya siyasal amaç; her fırsatta darbelerin, özellikle 28 Şubat’ın mağduru rolünü başarıyla oynayan RTE’nin istediği yönde yürümesini sağlamak!

Tabii bu amacı kökünden temizleyecek tek seçenek CHP’nin öncelikle iktidar seçeneği olduğunu halka inandırması, güvence vermesi.

Ne çare ana muhalefet bu inancı, güvenceyi vermekten uzak.

Örneğin çare diye parlamentodaki partilerin bir araya gelerek Kürt ve terör sorununa çare aramasını içeren öneri; ne idüğü, nereye varacağı bilinmeyen bir söylem gibi havada asılı kaldı!

***

Pek çok alan keşmekeş içinde. Alın trafik kazalarını… Büyük caddelerde seyreden her türden markadan otomobillere bakın.

Lüks arabalarda tek başına sürücü koltuğunda oturan beyefendi veya hanımefendilerin yasadan kaynaklanan yasağa karşın, bir eli direksiyonda. Bir elleri de telefon, kulaklarında! Ne soran var, ne dur diyen!

Trafikteki kargaşayı çözemeyen bir iktidardan daha ne bekleyebilirsiniz?

Her şey tıkırında gidiyormuş!

RTE’nin teslim aldığı medya aracılığıyla yutturduğu slogan bu!

***

Ergenekon sanığı Şener Eruygur’la hâkim Hüsnü Çakmuk arasında gazetelere yansıyan konuşmayı…

…beyin ameliyatı geçiren emekli orgeneralin hâkimin sorularını yanıtlarken; adını, nerede doğduğunu, mesleğini, hiçbir olayı anımsamadığını, soruları zorlukla yanıtlarken sergilediği tabloyu bir kez daha okuyun ve görün ki…

İşkence karakoldan, hapishanelerden çıktı, yargıya ulaştı!

30 Haziran 2012 - Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)