NATO, AKP’yi mi yoksa Erdoğan, Türkiye’yi mi kandırıyor!..
Cumartesi, Haziran 30, 2012
Askeri uçağımızın Suriye tarafından düşürülmesinden sonra yazılarımla ilgili Karadeniz Teknik Üniversitesi Mezunları Dayanışma Vakfı Genel Sekreteri Kazım Ütük aradı. Kıymetli Kazım Ütük’e biz dost çevresinde “Hocam” diye hitap ederiz. Telefonda, sıkı bir eleştiri alacağımı tahmin ediyordum. Kazım Hoca, her zaman olduğu gibi direk söze girdi; “Hemşerim, bizim internet sitesinde ilgini çekecek önemli bir yazı var. İstersen göz at” dedi. Kazım Hoca’nın analiz, değerlendirme ve yorumları bizim için çok önemlidir. Sık sık kendinse başvurur birçok konuda akıl alırız.
KTÜ Vakfı’nın internet sitesine girdim. Araştırmacı-yazar Yasin Aslan’ın, “NATO, Türkiye için Suriye ile savaşa girmeyecek ve 5. Maddeyi uygulamayacaktır” başlıklı yazısı gerçekten çok ilginç. Atladığımız birçok noktaya ışık tutuyor. ADSIZ’a bugün Yasin Aslan’ı konuk ediyorum. İşte o yazı (yer darlığı yüzünden kısaltmalar yaptım-AHT-);
“........
Atlantik Konseyi’nin yayın koordinatörü James Joyner, Konseyin yayın organında 23 Haziran 2012’de yayınlanan ’Suriye’nin Türkiye’nin bir askeri uçağını düşürmesi üzerine NATO neden Suriye ile Savaşa girmeyecektir’başlıklı yazısında, -yazının başlığından da anlaşıldığı gibi- NATO’nun niçin savaşa girmeyeceğinin sebeplerini izah etmiştir. 5. Maddeyi özetleyen Joyner, açık bir dille ve net bir ifade ile NATO’nun Türkiye için Suriye ile savaşa girmeyeceğinin altını önemle çizmektedir.
5. Madde, herkesin sandığı kadar NATO’nun kolayca uygulayabileceği bir madde değildir. NATO uzmanları da aynı görüştedir. Atlantik Konseyi’nin Uluslararası Güvenlik Programının Başkan Yardımcısı Simona Kordosova da yine Atlantik Konseyi’nin yayın organında yer alan ‘5. Madde, On Yıl Sonra, Parçalanma mı Yoksa Birleşme mi’ başlıklı yazısında NATO’nun bu maddeyi uygulamasının zorluklarından bahsetmektedir.
Kordosova’ya göre, on yıl önce, 9/11 saldırılarının ardından, NATO, tarihinde ilk kez ve yalnız bir defa 5. Maddenin uygulanmasını istemiştir. Paradoksal olarak, Avrupa’ya bir Sovyet saldırısı durumunda Amerikan yardımını garanti etmek için oluşturulan bir antlaşma hükmü, Avrupa ülkelerini Afganistan’da ABD’ye yardım etmeye teşvik etmiştir.
O zamandan beri, 5. Maddenin güvenilirliği, savunma harcamalarında yapılan büyük kesintiler karşısında yaygın bir şekilde sorgulanmıştır. Bu durum, kamuoyunun savaş yorgunluğunu artırmış, ABD’nin Avrupa’daki birliklerinin sayısını azaltılmasına sebep olmuş ve Atlantik ittifakının çatlayan dayanışmasını gözler önüne sermiştir. NATO’nun geleceğine şüphe ile bakanlar, artık 5. Maddenin arkasında yeterli askeri gücün olmadığı, güçlü bir siyasi irade ve iç uyum eksikliğinden dolayı sürekli zarar görmeye başladığı kanaatindeler.
Yine Kordosova’ya göre, gerçekten de, geride kalan on yılda, 5. Maddenin uygulanması, İttifakı yeni güvenlik tehditlerine karşı daha hazır ve yetenekli hale getirmemiştir. Aslında, bu madenin uygulanması, İttifak içerisinde daha bölücü-ayrıştırıcı ve ittifakı rahatsız eden çatlakların derinleşmesine sebep olmuştur.
Soğuk Savaş döneminde, NATO’nun temel amaçları ve tehdit algısı konusunda oybirliği ile elde edilmiş anlaşma vardı. Bugün, farklı bölgelerinden olan ülkelerin NATO’nun hangi konulara odaklanması gerektiği konusunda farklı görüşleri vardır. NATO’nun Afganistan’daki pek de hoş olmayan performansı, birçok yeni tartışma başlatmıştır.
ABD kamuoyunun yarısından çoğu ABD’nin NATO’nun dışında kalmasını tercih etmektedir. Ayrıca, ABD Kongresi’nin birçok üyesi, ABD’nin gelecekte Avrupa’da konvansiyonel veya nükleer silah bulundurmaya ve onun için fon ayırmaya ihtiyacı olmayacağını düşünmektedir. Son olarak, Libya savaşı acı bir gerçeği ortaya çıkarmıştır. ABD, küresel sorumluluklarını sınırlamak ve gerçekten de ulusal güvenliği için marjinal etkisi olan bölgelerde daha ölçülü bir rol için kendisini yeniden konumlandırmak istiyor.
Kordosova’ya göre, bu nedenle, NATO’nun son on yılda ortaya çıkan zorlukları hafife alması mümkün değildir. İttifak, caydırıcı özelliğini korumak ve uluslararası arenada yararlı bir kurum olarak kalabilmek için güvenilir bir kurum olarak kalmasının gerekli olduğunu unutmamalıdır.
5. Maddenin uygulanması NATO içerisinde birliği sağlamak ve korumak yerine çatlaklara sebep olmuştur ve bu çatlaklar gün geçtikçe genişlemektedir. Böyle bir ortamda NATO’nun 5. Maddeyi uygulaması mümkün değildir. Diğer taraftan Siyasi ve ekonomik problemler ABD’yi zayıflatmış, stratejik düşünme ve davranma kabiliyetini sarsmıştır. Geçtiğimiz yıl, NATO ülkeleri, borç krizi ve hızla küçülen askeri bütçeler gibi iki büyük problemle karşı kaşıya kalmıştır. Pentagon, önümüzdeki on yılda kesin olarak yarım trilyon dolara yakın, belki de daha fazla bir kesinti ile karşı karşıya kalacaktır. Amerika’nın borcu 16 trilyon dolara çıkmıştır. Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere hemen hemen her bir üye ülke bu problemi yaşamıştır. Atlantik İttifakı, ekonomik kriz, siyasi istikrarsızlık ve Asya’da yeni küresel güçlerin ortaya çıkışının doğurduğu baskıyla karşı karşıyadır.
Batılı güçlerin Esad rejiminden kurtulmak istemesine, bu bağlamda bazı Müslüman grupları silahlandırmasına, kardeşi kardeşe kırdırmasına, ülkeyi yangın yerine çevirmelerine rağmen, NATO’nun böyle bir ortamda 5. Maddeyi uygulaması zordur.
Diğer taraftan Henry Kissinger, son zamanlarda dünya düzeninin temellerini sarsacağı gerekçesiyle Suriye’ye dış müdahaleye karşı olduğunu belirtmiştir.
Uzmanlar, Türk savaş uçağının düşürülmesinin son zamanlarda Türkiye ile Suriye arasında tırmanan gerginliğin doğal bir sonucu olduğunu ve münferit bir olay olduğunu iddia etmektedirler. Atlantik Konseyi’nin uzmanları da aynı görüşü paylaşmaktadırlar.
Mesela Joyner’e göre, Türkiye, özellikle ortamın gergin olduğu bir dönemde Suriye ile ortak sınırında düşmanca bir tutum sergilemiş ve Suriye hava sahasını ihlal etmiştir. Her ne kadar uçağın vurularak düşürülmesi aşırı bir tepki olsa da, Esad rejimi bunun “bir saldırı” olmadığını söylemiştir.
........
Joyner’in son sözü ise şudur: NATO’nun bu şartlar altında yeni bir savaşa başlamaya karar vereceğini düşünmek çok da inandırıcı değildir.”